Merhabalar. Umarım bir önceki bölümü beğenmişsinizdir. Çocuk hayalisine çok ön yargılıydım fakat farkettim ki yavai yavaş tabularım kırılıyor dedim ki bende karalıyayım ufaktan bi şeyler. Beğenmiş olmanızı umuyor ve Minicik Ecemiz hayalisinin 2. Partını yazıyorum.
Hepinize iyi okumalar.
Bazen gerçeklikten kopar gidersin. Başka bi evrendeymiş gibi hissettirir o an sana. Ya da o gerçekliği kabullenmek istemezsin o an hiç yaşanmamış kabul etmek istersin. O kişi hiç orada olmasın ve benim gözlerim sadece yanılsın dersin. Ama her şey sanki senin inadınaymış gibi gerçektir. O kişi gerçekten oradadır ve senin gözlerin hiç görmediği kadar iyi görüyordur.
Şu an yaşanan da tam olarak buydu aslında. Alaz başka bi gerçeklikte sandı kendisini ilk başta. Sanki kapıdaki Asi değildi ve o şu an sadece basit bi hayal görüyordu. Aslında hayaş görüyor olması muhtemeldi çünkü tedavileri daha yeni yeni sonuç verir olmuş ve arada böyle sanrılar görmesine engel değildiler.
Ama her şey o kadar gerçekti ki Asi o düğüne gelmişti, Alaza rağmen gelmişti. Alazın ise Asiyi görmeyi kaldıracak gücü varmıydı hiç bilmiyordu.
Hala başka bi gerçeklikte olduğunu düşünen ve kızı en son beş yıl önce gören Alaz yavaş adımlarla indi merdivenleri. Sanki Asiye dokunup onun gerçek olduğunu kendisine inandırmak istiyordu.
Aralarında bir adım kala durdu Alaz. Durmak zorunda kaldı daha doğrusu çünkü Asi zorlanarakda olsa büyük bi çabayla elini kaldırıp durmasını istedi. Şimdi Asinin eli aralarındaki mesafe kadardı. Eli Alazın bedenine yaslıydı kalp atışlarını hissediyordı parmaklarının altında.
Etraftaki diğerleri ise seslerini bile çıkarmadan onları izliyordu. Alaz elini kaldırıp iki parmağının ucunu asinin kıvırcık saçlarına dokundurdu. Ve daha sonra parmaklarını sanki bir ateş parçasına değmiş gibi titreyerek geri çekti. O kadar gerçektiki. O kadar Asi gibi bakıyorduki beyni bile bu kadar gerçek bi hayali oynayacak kadar becerikli değildi.
Asi buradaydı gelmişti. Asi ise elini zorda olsa çekmek zorunda kaldı Alazın vücudundan. Böyleydi işte herşeye güvü yeterdide bi alaza karşı koyamazdı. Onun sahilde söylediği sözler ise beş yılda hiç gitmemişti aklından.
"Asi" Sesini çıkarabildiğinden emin bile değildi Alaz. Ama dudaklarında kızın ismini tekrar bahşedecek gücü bulamadı. Duymuş olmasını diledi. Zaten Asi onu hep duymuştu. Sessiz kelimelerini de güçlü feryatlarınıda ama o kızın tüm dünyayı bastıracak feryatlarını duyamayacak kadar sağır olmuştu beş yıl önce o sahilde. İkisinin yüzleşeceği bi gerçek ile baş başa bırakmıştı genç kızı. Sadece denizden gelen dalgaların sesi şahit olmuştu asinin feryatlarına. Onlar bile susmuş genç kızın feryatlarını dinlemişlerdi.
Alazın fısıltı ile çıkan sesi doldurmuştu Asinin kulaklarını. Alaz yine yanılmamıştı. Asi onun sessiz kelimesini duymuştu, güçlü bi feryat bağrınsa kimse duymasa bile o duyardı. Ama duymak istemedi asi. Alazın sessiz kelimesine kapamak istedi kulağını. Onun için bi önemi olmasın istedi lakin bu yaşanılabilecek hiç bi evrende mümkün değildi.
Geçip gitmek istedi Alazın yanından. Nasıl o gün Alaz arabasına bibip çekip gittiyse, o da gitmek istedi. Alaza en ihtiyacı olduğu o zamanda nasıl yanlız bırakıldıysa yanlız bırakmak istedi. Nitekim düşüncesinide faaliyetw geçiriyordu fakat kolu çok yumuşak bi kaç hareket ile Alaz tarafından kavrandı.
Bakışları kendisine dönen kıza ne diyeceğini bilemedi Alaz ilk başta, ne diye tutmuştu ki kolunu, bi şey söyleyecek yüzü varmıydı ki kıza sanki.
"Gelmişsin" Dedi bu sefer diğerinden daha anlaşılır çıkmıştı sesi. "Uzun, zaman olmuştu" Diye ekledi. Sanki senin için geldi dedi içindeki ses. Sen onun hayatından çıkıp gittin.