Doğrular, yanlışlar, vazgeçilenler ve hatta karar verilenler. Hepsi hayatımızın inkar edemeyeceğimiz gerçekleri.
Kimine göre vazgeçtikleri bi anlam ifade etmez, etmediği içindirki zaten vazgeçmiştir. Kimi ise içi yana yana vazgeçmiştir. Peki ya Alaz o küçüçük candan nasıl vazgeçti? Zaten vazgeçmesimi gerekti yoksa içten içe acı mı çekti?
Kimi ise kararını vermiştir ve kafasında bitirmişti., kafasında bittiği için bir daha düşünmez verdiği kararı kimine göreyse bu kararı vermek oldukça zordur. Bi kıpırtı beklersin, bi kımıltı, bir hareket ama karşında senin için daha önce ölmeyi göze almış o adam yoktur. İşte o zaman bi karar vermek oldukça zordur.
Kalp ile beyin arasında kalındığında eğer çok seviyorsan dinle kalbini o sana doğru yolu elbet göstericektir. Yol belki doğru belki yanlış ama yanındakiyle daha kolay biter. Ama karşında daha önce senin için ölebilmeyi göze almış seninde herkesi karşına alarak savunduğun kişiden eser yok ise sustur o an kalbini. Bırak beynin tüm mantığını konuştursun.
İşte alaz ile asinin de içinde olduğu o girdap tam da bundan ibaretti. Alaz içi yana yana vazgeçti Asi ise bi karar vermek zorundaydı ve beyninin mantığını konuşturmasına izin vererek verdi kararını. Eğer Alazdan bi kımıltı görseydi o an hazırdı o yolu birlikte yürümeye. Şimdi ise gördüğü bu kımıldanış umrunda dahi olmasın istiyordu. Biraz zordu lakin genç kız bununda üstesinden elbette gelirdi.
Asiden duyduğu gerçek olduğuna inandığı kelimeler ağır gelmişti Alaza. Ama bunu kendi istememişmiydi zaten. Kurtul ondan dememişmiydi kızda kurtulmuştu işte kendisine muhteşem bi hayat kurup bu bok çukurundan kurtarmıştı kendisini. Şimdi hesap sormaya hakkımı vardıki.
"Duydun işte gerçekleri artık rahat bırak beni" Sesinin titrememesi için büyük bi çaba veriyordu asi. Alazın sağına yönelip geçip gitmek istedi. Yamana gidip artık buradan gitmek istediğini söylemeliydi.
Alazın eli ise yavaşça havalanıp kızı durdurru. Hemen dibindeki kızın kalbini buldu eli. "Hep mutlu ol Asi tamam mı, çok mutlu ol "
Asi ise geri çekilerek alazın elinden kurtartı vücudunu ilerlerken"olucam"dedi Alazın sözlerine karşın.
Odadan çıkıp bahçeye inerken ise aklını kızının buruk gülümsemesi ile sorduğu soru doldurdu.
"Anne benim babam niye yok " Kızın
sorusu hiç beklemediği bi yerden gelmişti asiye. Nereden öğrenmişti bu baba kavramını.Alelacele geçiştirmek zorunda kaldı kızını. Senin baban seni istemedi diyemedi. Senin baban senin için ben şimdi sana kurtul ondan diyeceğim diye bahsetti diyemedi. Sadece hadi gel annecim oyun oynayalım diye geçiştirdi Eceyi. Çünkü verecek bi cevabı yoktu.
Merdivenleri birer ikişer inen Asi bir yandan da gözünden akan yaşları elinin tersi ile temizleme telaşındaydı. Alaz ise az önce asi ile bulunduğu odadan çıkmış ve evin içinde aheste bi biçimde dolanarak hedefine adımlıyordu. O bebekten başka asinin bir kişiden daha kurtulması gerekiyordu. Bunu seve seve kız in yapardı. Artık onu rahat bırakırdı, zaten daha önce yapmasu gerekirdi.
Rahmetli dedesinin odasının kapısına geldiğinde bu kapının onun yüzüne çok kez çarptığını anımsadı. Huysuz adam diye geçirdi içinden bi türlü sevemedi beni, sevdiremedim kendimi diye düşündü. Kapıyı açıp içeri adımladı. Dedesinin tutukunu olduğu şeyin yerini adı gibi biliyordu. Masanın ilk çekmecesi.
Eline aldığı şeyi şöyle bi inceledi. Dedesinin şunları niye bu kadar çok sevdiğini de hiç anlamazdı. "Seninde en güzel gününü berbat edicez abisi şimdiden affet" Dedi kendi kendine.