ikii

12K 536 16
                                    


Üstü başı sırılsıklam olan Nazlı elindeki babasının yaptığı tahtadan sepetiyle beraber köyün çıkışındaki evlerine doğru ilerliyordu.

Bugün Nazlı'nın köyünde çamaşır günüydü, çamaşır gününde köyün tüm genç kızları sabahın en erken saatinde toplanır evde birikmiş çamaşırları el birliğiyle yıkar kurutur öğle sıcağı gelmedende evlerine yola çıkarlardı.

Çok arkadaşı yoktu Nazlı'nın evleride köyün dışında kaldığı için köye çok uğramazdı anca bu günlerde işleri bittiğinde yaptıkları çekirdek çay eşliğindeki sohbetlerden köydeki gelişmeleri öğrenirdi.

Yirmi iki yaşındaydı Nazlı, köydeki yaşıtı tüm kızlar evlenmişti ama babası Nazlıya çok düşkün olduğu için kapıya gelen tüm görücüleri bir bahaneyle yolluyordu. Babasının biricik Nazlımı nazlı kızıydı o annesininde hatırasıydı kimseye öyle kolay vermezdi.

Nazlının annesi üç yıl önce vefat etmişti, Nazlı o gün babasıyla beraber tarlaya yevmiyeye gitmişti, eve geldiklerinde annesini yerde ölü bulmuşlardı. Hekimler kalp krizi demişti. o günden beri baba kız bir başlarına yaşar giderlerdi.

Babası annesi öldükten sonra Nazlı evlensin istemişti fakat bu seferde Nazlının babasını bir başına koyup evlenmeye hiç gönlü el vermemişti. Amma artık yaşı geçiyordu buralarda yaşı yirmiyi geçene evde kalmış gözüyle bakarlardı.

Düşüne düşüne eve gelmişti çoktan ilk olarak ıslak kıyafetlerini çıkarmış kuruması için asmıştı. Diline bir türkü tutturdu, bahçedeki çiçeklerini sulamak için dışarı doğru yol aldı.

Çiçekleri sularken onlarla sohbet etmeyi unutmuyor bir yandanda akşama ne pişireceğini düşünüyordu.

Bu sırada köy meydanından gelen Veli bey -Nazlı'nın babası- bahçe kapısında kızının neşeyle çiçekleriyle konuşup suladığını yüzündeki hüzünlü gülümsemeyle izliyordu. Nazlı kaç yaşına gelirse gelsin her zaman babasının beş yaşındaki minik kızı olarak kalmaya devam edecekti.

"Hoş geldin baba, aç mısın bir şeyler hazırlayım mı?"

"Yok kızım, sağol." Veli bey yavaş ve yorgun adımlarla içeri geçti odasına çıktı, yatağına uzandı. Bir kaç gündür aklına dönüp duran şey kızının artık evlenme yaşının gelmiş olduğuydu. Artık hayırlı bir kısmet bulup evermeliydi kızını. Ah gözü kapalı güveneceği birisi bulsa bir dakika beklemez evlendirirdi ya yoktu işte.

Sıkıntıyla bir iç çekti "Hayırlısı olsun inşallah." Diye mırıldandıktan sonra yavaşca uykuya daldı.

Babasının arkadasından bu düşünceli halini anlamayan Nazlı üstünde çok durmadan akşam yemeğini hazırlamak için işe koyulmuştu bile.

~~~~

Akşam yemeğini yerken Veli bey Nazlıya akşama düğün olduğunu gitmek isterse eğer bir gidip uğrayabileceklerini söylemişti. Nazlıda düğünleri çok sevdiği için hemen babasını onaylamış sofrayı toplar toplanmaz hazırlanmak için odasına çıkmıştı.

Üstüne kahverengi üst kısmı dar etek kısmı ayak bileğinin bir karış üstünde biten elbisesini giydi. Bu elbiseyi kendi dikmişti çokta severdi. Zaten dolabında toplasanız bir elin parmağını geçmeyecek kadar elbise vardı.

Kahverengi saçlarınıda iki yandan güzelce ördükten sonra eşarbını takmış saçlarının örgüsünüde her zaman yaptığı gibi omuzlarından aşağı bırakmıştı.

Köy meydanına yumurta satmaya indiğinde aldığı hoşuna giden kokusunuda sürdükten sonra hazırdı. Dışarıda onu bekleyen babasının yanına hızla çıktı sohbet ede ede hafif kararmaya başlayan havada düğünün olduğu yere doğru ilerlemeye başladılar.

Babasından evlenecek kızın Hatice olduğunu duyduğunda şaşırmıştı Haticeyi çoğu zaman çamaşır günlerinde görürdü saf bir kızdı ama hiç evlilikte gözü yoktu çoğu yaşıtı evlenmiş olsada her evlilik hakkında soru sorulduğunda konuyu bir şekilde geçiştirirdi.

Düğün yerine geldiklerinde Nazlı babasından ayrılıp kadınların olduğu kısıma geçti babası tabi ki Nazlıyı dikkat etmesi bir şey olduğu an yanına gelmesi konusunda yol boyu sıkıca tembih etmişti.

Köyden tanıdığı bir kaç kızın yanına gidip oturdu. "Gız Nazlı ne güzel olmuşsun maşallah." Oturur oturmaz onu öven arkadaşına utangaç bir şekilde gülümseyip teşekkür etti.

Arkadaşları zaman ilerledikçe düğüne gelenleri eleştiriyorlardı Nazlı da bir çok kişiyi tanımasada sohbete arada katılıyordu.

Karşıdan babasının ona gel işareti yaptığını son anda fark eden Nazlı hızla arkadaşlarına veda edip babasının yanına gitmek için ordan ayrıldı. Babasının yanında nereden baksanız babasıyla yaşıt bir adam vardı.

Yanlarına yaklaştığında adam konuşmaya başladı "Maşallah Veli ne kadar büyümüş kızın. En son biz gördüğümüzde daha yeni doğmuştu."

"Öyle öyle. Nazlı kızım bu Ahmet amcan hani anlatmıştım sana, sen yeni doğduğunda başımızdan bir kaza geçmişti diye işte o kazada babasıyla beni kurtaran adam. Nasip bugüneymiş burda denk geldik tekrardan"

"Memnun oldum." Nazlı içten bir gülümsemeyle baktı karşısındaki adama.

Nazlı daha yeni doğduğunda babası Köye gelen eşkiyalar tarafından ölesiye dövülmüş üzerinde ne kadar para varsa hepsini çalıp kaçmışlardı. Tam o sırada bir adamın onu bulduğunu evine götürüp yaralarının ağırlığını kontrol edip hastaneye yetiştirdiğini anlatırdı babası ve her seferinde bir can borcum var o adama diye sonuna eklerdi.

Yanlarına minyon bir kadın geldi Ahmet bey'in karısı olan kadın Ahmet bey durumu ona anlattığında çok şaşırmış hemen Veli beye karsını sormuştu bir zamanlar yakın dostu olduğu kadının öldüğünün öğrendiğinde de çok üzülmüştü.

Nazlıya maşallahlar dizmiş ne kadar güzelleşmiş serpilmiş diye bir süre de Nazlıyıda utandırmıştı.

Bu sırada annesi ve babasını düğünden almak için gelen Toprak ailesinin hararetli bir şekilde karşılarındaki kişilerle konuştuğunu gördüğünde adımlarını hızlandırıp yanlarına geldi.

Karşısında onu bir kaç gün önce kahve içmek için evine davet eden adamı ve kızını gördüğünde şaşırmış annesi ve babasının bu adamı nereden tanıdığını anlamamıştı.

"Heh oğlum geldin mi sonunda, hadi Veli beyi ve kızını evlerine bırakalım oradanda bizde köyümüze gidelim artık."

Veli bey "Yok size zahmet olmasın biz gideriz." diye itiraz etsede Ahmet bey onu hiç dinlemeden arabaya doğru kolundan tutup götürmüştü bile.

Onların bu haline gülümseyen Nazlı kafasını kaldırdığında onu izleyen Toprağın kara gözleriyle karşılaştı. Sert bakıyordu gözleri ama aynı zamanda merhamet doluydu. İkisi aynı anda nasıl birleşmişti anlamamıştı.

Topraksa kaç gündür aklından çıkmayan yeşil harelere odaklanmış bakarken annesinin boğaz temizleme sesiyle gerçek dünyaya dönmüş Nazlıya gülümseyip önden ilerlemişti.

Toprağın arkasından bıyık altı gülümseyen Gülsüm hanım Nazlının koluna girip havadan sudan sohbetler açmış beraber arabaya binmişlerdi.

Bu sırada Veli bey Ahmet beye Toprağı kahve içmeye davet ettiğini ilk orada tanıştığından bahsetmiş bir gün kesinlikle tüm ailecek evine beklediğini itiraz istemediğini söylemişti.

Araba durduğunda Nazlının da uykusu gelmişti yavaş yavaş hızla vedalaşıp indiler arabadan.

Toprak gecenin karanlığında bile ay gibi parlayan kızın arkasından bakakaldı. Yol boyunca, yatağına uzandığında ve hatta yeni bir sabaha uyandığında bile gözünün önünden silinmeyen yeşil harelere...

KIZILCAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin