on üç

6.3K 356 20
                                    

Tüm gün Güneşle halı dokuyup bahçede çiçeklerle uğraştı Nazlı. Akşam üstü olunca da Toprak, Nazlı ve Veli beyi evlerine bırakmak için yola çıktı. Yolculuk boyunca Toprakla göz göze gelmemek için arabayı ilk defa görmüş gibi inceleyen Nazlının bu haline sırıtan Toprak bir yandanda Veli beyle sohbet ediyordu.

Sabahtan beri halsiz olan ve bu duruşundan bile belli olan Veli beyi fark eden Toprak "Veli amca gel bir hastaneye gidelim bu halin hiç normal değil." Dedi.

"Yok oğlum yok iyiyim ben. Yaşlılıktan hepsi."

Toprak, Veli beyin itirazlarına sessiz kalsada içi hiç rahat değildi. Araba durduğunda arabadan inip Toprakla vedalaştıktan sonra hızla eve girdi Veli bey.

Nazlı da babasının arkasından gidecekken kolundan tutulup sert göğüse çekilmesi bir oldu. "Veda etmeyecek misin Nazlım?"

Toprak Nazlının kolundaki elinden birisini beline indirip olduğu yeri okşarken Nazlı ne diyeceğini unuttu bir anlığına "Edecektim."

"Bana hiç öyle gelmedi ama?" 

Nazlı yine Toprak hariç her yere bakarken toprak yavaşça yanağını tuttu ve başını kaldırdı şimdi göz göze gelmişlerdi.

"Hafta sonu seni almaya geleceğim eksikleri almak için kasabaya gideceğiz olur mu Nazlım?"

Nazlı sadece "Olur. "dedi. Açık alandalardı bir gören olur diye azıcık uzaklaştı Topraktan.

Hafta sonunda dört gün vardı yani Toprağı bir dört gün daha göremeyecekti. Bu düşünce keyfini kaçırırken Toprak Nazlının bir anda neden keyfinin kaçtığını anlamadı. "Ne oldu Nazlım keyfin kaçtı sanki?"

"Yok bir şey olmadı. Hafta sonuna kadar hiç gelmeyecek misin?"

"İstersen gelirim." Toprak sırıtarak Nazlıya bakarken Nazlıda "Yok canım gelme işin falan olur alıkoymayayım ben seni." Dedi

"Senin canım diyen ağzını..." Toprak Nazlıya doğru eğildiğinde hemen geriye kaçtı Nazlı. "Toprak dışardayız!" Diye söylendi.

"Ne olacak canım nişanlım değil misin?"

Nazlı "Haydi artık git sen, saat geç oluyor." Diyerek utancını gizlemeye çalıştı. Nişanlıydılar. Bunu Toprağın ağzından duymak Nazlıyı çok başka hissettiriyordu

Yanağını uzatıp "Bir tane öp gideyim." Diyen Toprağa göz devirdi Nazlı "Az önce ne dedim Toprak dışardayız."

"E bende nişanlıyız dedim nişanlını öpmeyip kimi öpeceksin."

İnatlaşmanın bir manasının olmadığını fark eden Nazlı parmaklarının ucuna basıp ufacık bir öpücük konudurdu Toprağın yanağına. "Haydi git artık."

Nazlı bir anda öpünce afallayan Toprak "Bir daha hep böyle veda isterim Nazlım."

Nazlı 'bilmiyorum artık' dercesine omzunu indirip kaldırdı sonrasında evlerinin bahçesinde girdi. Arkasından gülümseyerek bakan Toprakta arabasına bindi ve evine doğru yol aldı.

Eve gider gitmez bahçede çay içen ailesiyle karşılaştı, bir süre beraber çay içtikten sonra Mustafa'yla köyün kahvesine gittiler.

Kahveden girdiğinde Toprağı gören herkes hayırlı olsun dilemeye başladı. Toprakta saygıyla herkesin hayırlı olsununu kabul ettikten sonra biraz oturup eve döndü.

Sabah olduğunda yine muhtarlıktaydı. Yaz geldiği için işleri artık azalmıştı, Ahmet beyde tarlalardan birisine ekinlere bakması için gitmesini isteyince erkenden eve döndü. Üzerini değiştirmen için odasına çıktığında aşağı kattan ev telefonunun çalma sesini duydu. Başta önemsemeyip işine devam ettiğinde Güneşin yükselen sesiyle hızla odasından çıktı.

"Yenge tamam ağlama ne oldu anlat hele."

Konunun Nazlıyla alakalı olduğunu hissetmiş gibi merdivenleri hızla indi. Telefonda şaşkınca karşıdaki sesi dinleyen Güneşin yanına geldiğinde "Tamam tamam abim evde hemen geliyorlar." Diyerek kapattı telefonu

"Nolmuş Güneş?"

"Veli amca bir anda bayılmış, çok anlamadım ama yengem çok az nefes alıyor aklıma bir tek siz geldiniz bir an önce gelin nolur diye hıçkıra hıçkıra ağlıyordu."

Güneşin söylediğiyle hızla arabanın anahtarını alıp arabaya atladı Toprak, tek başına gitmemek için yol üstündeki tamirhaneye uğrayıp Mustafa'yıda aldı. Ahmet beye olanları anlattığında yaşlı adam neye uğradığını şaşırdı " Bizide haber etmeyi unutmayın oğlum haydi hemen gidin." Diyerek telaşla arkalarından bakakaldı.

Toprak arabayı o kadar hızlı kullanmıştı ki on dakika içerisinde diğer köyün girişindeydiler. Nazlı içinse o on dakikalık yol on sene gibi geçmişti.

Aralık kapıdan içeri giren Toprak ilk olarak yerde baygın yatan Veli beyi sonra kafasını dizlerine koyup içi dışına çıkarcasına ağlayan Nazlıyı gördü.

Nazlının Toprağı gördüğü gibi ağlaması dahada şiddetlenirken Mustafa hemen Veli beyi kucakladığı gibi arabaya doğru yürümeye başladı. Toprak yerinden kalkacak hali olmayan Nazlıyı kaldırdı. "Toprak çok az nefes alıyor." Toprak şiddetle ağlayan Nazlıyı sakinleştirmeye çalıştı ama nafileydi.

"Sakin ol Nazlım şimdi hastaneye yetiştiririz, hadi gel hemen gidelim." Bahçeye çıktıklarında Mustafa arabanın arka koltuğuna yatırmıştı Veli beyi. Hemen Nazlıda arka koltuğa oturup babasının başını dizlerine koydu.

Araba hızla şehirdeki hastaneye doğru yol alırken Nazlı bir yandan ağlıyor bir yandanda babasının nefeslerini kontrol ediyordu.

Şehirdeki hastaneye gittikleri için ayrı uzun süren yolculuk sonunda hastanenin önünde durduğunda. Mustafa hemen arabadan inip görevlilerden sedye istedi.

Veli bey arabadan indirilip görevliler tarafından götürülürken arkasından onları takip ettiler.

Doktorlar hiç bir şey söylemeden Veli beyi ameliyata aldılar. Kalbi ağzında ameliyathanenin önünde bekliyorlarken. İçeriden çıkan hemşireyle olduğu yerden kalktı Nazlı.

"Ne oldu babama Allah aşkına bir şey söyleyin."

"Babanız kalp krizi geçirmiş beyine giden bazı damarlar tıkanmış gözüküyor. Doktorun bilgi vermesi daha doğru olur geçmiş olsun."

Diyerek uzaklaşan hemşirenin arkasından ağlaması şiddetlenen Nazlıyı Toprak nazikçe sarmaladı. "Şşh sakin ol Nazlım gel otur şöyle."

Toprak göğsüne yasladığı Nazlıyı sakinleştirmeye çalışırken elindeki su şişesiyle geldi Mustafa. Sudan bir kaç yudum anca içebilen Nazlı hâlâ ağlamaya devam ederken. Toprak elindeki araba anahtarını Mustafaya verip "Mustafa babamın aklı burda kaldı. Onları alda gel. Birde gelirken Güneş Nazlıya ceket getirsin."

Mustafa anahtarı aldığı gibi hastaneden çıktığında Nazlı da yavaş yavaş sakinleşiyordu.

Ağlamaktan kıpkırmızı olmuş orman yeşili gözleri Toprağın kara gözlerine dediğinde tekrardan dolmaya başlamıştı bile.

"Toprak nasıl bir illet bu, annemi aldığı yetmedi şimdi de babamı istiyor benden."

Nazlının acı dolu sesiyle içi sızlayan Toprak. "Hastaneye yetiştirdik yavrum düzelecek baban. Daha hiç bir şey belli değil kurbanın olayım ağlama bu kadar."

Nazlı hâlâ başı Toprağın omzunda ağlarken. "Benim başıma bir şey geldiğinde gideceğin, sığınacağın bir dayanağın olmalı." Diyen babasının ne kadar haklı olduğunu yeni yeni anlıyordu.




~~~~~

KIZILCAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin