yirmi üç

4.3K 371 35
                                    

İyilik eden iyilik bulurdu. Saygı veren sevgi görürdü. Her yapılanın bir karşılığı, en ufak bir iyiliğin ömür boyu sürecek getirisi olurdu.

Yirmi yedi yaşındaydı Toprak. Yirmi yedi yıldır hayatını ailesine ve köyüne adamış bu ikisi için çabalamaktan bir kez bıkmamış bir kez öf dediği duyulmamıştı.

Herkes severdi Toprağı, iyilik eder iyilik bulur, saygı gösterir sevgi görürdü. Ne kendi köyünden ne de başka köylerden bir kişi çıkıpta Toprağı kötülemezdi. Toprağı sevmeyen insan bile onun nasıl cömert nasıl ruhu temiz olduğunu bilirdi.

Şansmıydı yoksa kader mi bilinmez  cehennem sıcağını andıran sıcakta durduğu yol kenarındaki bir çeşme o güne kadar ki tüm iyiliklerinin mükafatıymış gibi karşısına ışıl ışıl parıldayan bir kız çıkarmıştı.

Yirmi yedi yıldır atmayan kalbini canlandırmış, 'Ey Toprak senin doğma amacın bu Nazlımı Nazlı güzel kızı bulmak onu sevmekmiş...' dedirtmişti.

Saçının teline zarar gelse yıllardır uğruna ter döktüğü köyü bile yıkıp geçeceği bu güzel kızı tanımış, sanki eksik tüm parçaları tamamlanmıştı.

Şimdi karşısındaydı bu dünyalar güzeli kız. Sahi Nazlı mıydı dünyalar güzeli, yoksa Toprak mıydı kurduğu dünyasını Nazlıdan ibaret yapan gözüde gönlüde Nazlıdan başka güzel görmeyen...

Toprak yüzündeki huzurla allar içindeki gelinine baktı. Nasıl huzursuz olurdu insan ? Nazlı demek huzur demekti. Nazlı demek Toprak için yaşam kaynağı neyse o demekti.

Biliyordu kına kadınlar arasında olacak ancak akşam görebilecekti Nazlıyı gelenek buydu ama dayanamamıştı, iyiki de dayanamayıp gelmişti ömründe hiç böyle güzellik görmüşmüydü Toprak? Dünyanın en güzel manzarası halt etmişti bu güzelliğin yanında.

"Toprak, güzel olmuş muyum?"

Nazlı nazlı konuşan çok değil bir gece sonra eşi olacak kadına içi gider gibi baktı Toprak. "Güzel ne demek Nazlım, Güneş senin ışıltını görse utanır bir daha ışık yaymaz."

"Ya Toprak.." Nazlı kıkırdayıp başını Toprağın sert göğsüne yasladı. Toprak Nazlıya aşık aşık bildiği-duyduğu tüm güzel cümleleri sıralarken Nazlı karşısındaki adamın dudaklarından dökülen her bir kelimenin kalbinde yarattığı deprem etkisiyle sarsılıyordu.

"Toprak haydi artık tüm misafirler geldi gelini bekliyor, sen git bizde eğlenelim." Diye kapalı kapının arkasından gülerek konuştu Funda.

Toprak zar zorda olsa kendini Nazlıdan uzaklaştırdı. "Bu gece rahat uyu Nazlım son bensiz uyuyuşun olacak."

" Allah bana ömür verdikçe bundan sonra bir gece bile sensiz uyumak istemiyorum Toprak."

Toprak tam öpmek için eğildiği kırmızı dudaklardan kapıya vurulmasıyla ayrıldı. "Haydi çıkalım Nazlım yoksa ben ilk kapıyı sonra kapıyı yumruklayanı elden geçireceğim."

Nazlı kıkırdadıktan sonra önden çıktı arkasından çıkan Toprak kapıda dikilen Melek ve Fundaya ters ters bakıp evden çıktığı gibi arabasına atlayıp Kızılca köyüne yola çıktı. Mustafa ve Gökay erkek erkeğe kutlama yapmak için kahvehaneyi ayarlamıştı.

Nazlı gelen tüm misafirlere şöyle bir göz attı öyle çok gelen yoktu. Gelen herkes tanıdık kişilerdi.

Sonunda kına gecesi başladı ve eğlenceli, bol oynamalı ve kahkahalı geçti. Gelen tüm misafirler en az bir kere kalkıp oynamış herkes iyice kurtlarını dökmüştü. Öyleki Songül Hanım bir ara kendini kaybetmiş dansözlerden hallice bir performans sergilemişti.

KIZILCAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin