dörtt

9.6K 470 16
                                    

Aradan geçen bir hafta sonra Nazlı sabah güneş doğduktan hemen sonra uyandı. İlk olarak kümesine gidip yumurtalarını topladı sonra ahırdaki ineğinin yemini verdi sütünü sağdı.

Bu sabah biraz kendini kırgın hissediyordu. Son günlerde akşamları bahçedeki masada radyodan sevdiği türküleri dinliyor Babası hasta olursun havalar gece serin oluyor artık desede dinlemiyordu. Bugünde dün akşam üşüttüğü için sürekli burnu akıyor, boğazı ağrıyordu. Kahvaltıdan sonra kendime bir ıhlamur kaynatayım diye düşündü.

Tüm işleri bittikten sonra kahvaltı hazırlamak için mutfağa geçiyordu ki babasını uyanmış olarak gördü.

"Hayırlı sabahlar kızım, ne diye kendini yordun ben hallederdim."

"Estağfurullah baba ne yorulması hallettim ben işte. Şimdide hemen kahvaltıyı hazırlarım."

Veli bey kızının sesinin bozukluğunu fark ettiğinde "Ah kızım şifayı kapmışsın her defasında diyorum sana geceleri behçede oturma soğuk oluyor diye."

Nazlı bir cevap vermeden " Ahmet amcan aradı bugün kahvaltıya bekliyorlar eğer çok kötüysen gitmeyelim kahvaltıdan sonra sağlık ocağına gidelim."

"Yok çok kötü sayılmam basit üşütme içimi sıcak tutarsam geçer. Hem o kadar çağırmışlar kahvaltıya gitmezsek ayıp olur."

Veli bey başını ağır ağır salladıktan sonra "Bir saate gelirmiş almaya." Dedi

Nazlı odasına çıktığında ilk olarak sıcak bir duş almak için banyoya geçti. Sonrasında misafirliğe el boş gidilmez diye düşünüp dünki yaptığı böreği paketleyip götürme kararı verdi.

Hızlı bir duşun ardından havluyla saçının ıslaklığını aldı ve kuruması için açık bıraktı. Kıyafet olarakta uzun üzerinde çiçekler olan elbisesini giydi.

Börekleride paketledikten sonra bahçede oturan babasının yanına çıktı. Sabah güneşinin vurduğu bahçede ilk olarak çiçeklerini sulamaya başladı. Çok seviyordu çiçeklerini. Bir gün yine köy meydanına yumurtalarını satmaya indiğinde yumurtalarını sattığı yaşlı kadın güllerin ve diğer çiçeklerin fidesinden vermişti Nazlıya, o günden beri uğraşmış tüm çiçeklerini güzelce büyütmüştü. Şimdi bahçelerinin her yanı çiçeklerle doluydu.

Gelen araba sesiyle kapıya çıkmadan kuruyan açık saçları üzerine eşarbını bağlamış gelen Ahmet beyle selamlaşıp arabanın arka koltuğuna binmişti.

Yalan değil arabadan inecek kişinin Toprak olmasını beklemişti.

Yaklaşık on dakikalık bir yolculuktan sonra Kızılca köyüne giriş yapan araç üç katlı ahşap evin önünde durdu. Evin güzelliğine şaşıran Nazlı hızla indi arabadan.

Geniş bahçesi olan bu ev çok güzeldi. Bahçeden çıkan Gülsüm hanım ve yanındaki Güneş Nazlıyı kucaklamış beraber son hazırlıkları yapmak için mutfağa geçmişlerdi.

Bu sırada muhtarlıktaki işleri yüzünden sabaha karşı ancak eve gelen Toprak uykusundan bahçeden gelen sesler yüzünden uyandı. Üzerine geçirdiği siyah tişört ve siyah kumaş pantolonla indi aşağıya.

Bahçeye çıkmadan mutfaktan gelen sese bakmak için kapının önüne geldiğinde içerideki Nazlıyı gördüğünde kapının önünde kalakaldı.

Hala uyuyor olup rüya gördüğünden şüphelensede canlı kanlı karşısındaki kız elindeki tepsiden tabaklara börek yerleştiriyordu.

"Hah oğlum uyandın mı? Bende tam Güneşi gönderecektim yanına uyandırması için." Arkasından gelen Gülsüm hanım neşeyle şakımıştı adeta

"Hayırlı sabahlar anne. Misafirimiz varmış neden erken kaldırmadınız."

Bu sırada Nazlı elindeki tabaklarla onların yanına gelmişti bile "Olsun oğlum zaten sabaha karşı geldin biraz uyu demiştim. Ver Kızım sende onları bana, hadi kahvaltı bekliyor geçelim sofraya "

Nazlının elindeki tabakları alıp bahçeye çıkan Gülsüm hanım içinden Nazlıya maşallah çekiyordu yine.

"Hayırlı sabahlar Toprak a-"

" Toprak kâfi. Hayırlı sabahlar Nazlı."

Bir anda sözü kesilen Nazlı şaşkınca Toprağa bakarken eliyle kapıyı gösteren Toprakla hızla kapıdan çıkıp Gülsüm hanıma yetişti.

Nazlının arkasından çıkan Toprak burnuna dolan güzel kokuyla gülümsedi bugün ayrı bir yoğundu Nazlının kokusu.

Güzel ve hoş sohbetli bir kahvaltıdan sonra Gülsüm hanım Nazlıya özel tarifinden içirmiş yarına bir şeyciğin kalmaz demişti.

Onlar mutfakta oyalana dursun bahçede kahve eşliğinde sohbet eden Veli ve Ahmet beyse geçmişe doğru dalmışlardı.

"Ahmet sana bir can borcum var bilirsin."

"Ne can borcu Allah aşkına Veli kim olsa aynısını yapardı." Ahmet bey itirazla Veli beyi susturdu.

"Yapmazdı... Kimse evinde aylarca yarı baygın hiç bir şey hatırlamayan adamı tutmazdı. Yıllar sonra rabbim yine çıkardı seni karşıma bu karşılaşma kadermi bilmem amma aradan yıllar geçsede bir salise beklemeden güveneceğim inanacağım tek insansın sen Ahmet."

"Allah razı olsun."

Kahvesinden bir yudum daha alan Veli bey devam etti "Üç yıl önce karımı kendi ellerimle verdim toprağa ve fark ediyorum ki artık benimde zamanım geliyor."

"Deme öyle canım şimdiki yirmilere taş çıkarırsın sen." Alayla konuşan Ahmet beye güldü yaşlı adam.

"Arkamda bırakacağım Nazlımdan başka kimsem de yok artık. Yıllardır gözüm kapalı güveneceğim bir adam bulup evlendirmek istedim ama nasip olmadı." Kahvesinden son yudumu içen Veli bey fincanı kenara çektikten sonra konuşmasına devam etti

"Yıllar sonra senden yine bir isteğim var Ahmet. Şu dünyada en güvendiğim adam sensin ve senden tek istediğim Nazlıma hayırlı birisini bulmamda yardım et."

~~~~

Tüm gününü Gülsüm hanım ve Güneşle geçiren Nazlı kendini onlara hiç yabancı hissetmemiş aksine sanki yıllardır görmediği ama tanıdığı insanlarla birlikte bir gün geçirmiş gibi rahat ve huzurlu hissetmişti. Akşama doğru da Nazlı ve babasını Ahmet bey evlerine bırakmıştı.

Bu sırada öğleye doğru işleri olduğu için onlara veda edip muhtarlığa giden Toprak işleri bittikten sonra biraz kahveye arkadaşlarının yanına gitmiş sonrasında eve gelmişti. Bahçe kapısından girdiğinde babasının tek başına bahçedeki masada oturduğunu gördüğünde yanına gitmiş:

"Hayrolsun baba akşam akşam neden yalnız oturuyorsun?" Diye sormuştu.

"Seni bekliyordum oğul. Geç otur hele şöyle."

Babasının karşısındaki sandalyeye oturan Toprak pür dikkat babasını dinliyor ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"Oğlum bilirsin sana şu güne kadar evlilik konusunda hiç karışmadım. Annen seni sıkıştırdığında her seferinde elbet bulur, öyle kolay değil bu işler dedim."

"Ama bugün farkına vardım ki evlenmelisin. Yuvanı kurmalısın. Demem o ki sana danışmadan da olsa ben bir karar verdim ve bu kararı şimdi sana söylemek isterim."

Toprak usulca başını salladı ve konuşmanın nasıl biteceğini merakla beklemeye başladı.

"Sana en uygun eş Nazlı olur oğlum. Seninde Nazlıya en iyi eş olacağından adımın Ahmet olduğu kadar eminim. Eğer gönlün olursa Nazlıyla evlenmeni isterim."






~~~~
Dırırırımmmm

Dırırımmmm

Kdkwmfjwmkfkwkdkwkkfkwkf

KIZILCAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin