yirmi ikii

5.1K 330 32
                                    

(2 hafta sonra)

"Melek dik dur kızım düşman saflara girdik."

Melek kaşlarını çatarak Songül hanıma bakakaldı. "Düşman saflara mı?"

"Evet saat on iki yönünde."

Melek, Songül hanımın Gonca hanımdan bahsettiğini anladığında kıkırdadı. Songül hanım "Gülme kız ciddi ol. " Diye uyardığında Melekte Songül hanım gibi ciddileşip ona eşlik etti.

Bugün Nazlının kına gecesi verdı. Tüm kızlar toplanıp Nazlıyı kına gecesine hazırlamaya gideceklerdi. Songül hanımda Ayten hanımla beraber Gülsüm hanıma yardım edecekti. Melek evden çıktığında Songül hanımla karşılaşınca beraber gitmeye karar vermişti ama yolda her gördüğüyle sohbete dalan Songül hanım sayesinde yarım saatte hâlâ gidememişlerdi.

Ayten hanımların kapısına geldiklerinde Ayten hanım ve Gülsüm hanımı beraber buldular. Hanımlar ellerindeki poşetleri Meleğe verip onu önden gönderdiler Meleğin arkasından birazdanda kendileri geleceklerdi. Melek söylene söylene Gülsüm hanımların kapısına geldiğinde zorda olsa kapıyı açtı ve bahçeye girdi.

Masanın üzerine elindeki poşetleri bırakırken tam ensesinde hissettiği nefesle elindeki en ağır poşeti arkasındaki kişinin kafasına geçirmesi bir oldu.

Bu darbeyle yere yığılan kişinin ağzından çıkan acı dolu inlemeyle Melek hızla arkasını döndü ve yerde uzanan aynı zamanda kafasını tutan Mustafayla karşılaştı.

"Hih! kırdım adamın kafasını." Diyerek hızla Mustafa'ya eğildiğinde. Mustafa hâlâ aniden aldığı darbenin etkisindeydi.
"Kızım senin benimle derdin ne?" Diye sordu başını ovalarken.

Melek "Benim seninle ne derdim olacak be? Sinsi sinsi arkamdan yaklaşan sendin." Diye kendini savunmaya geçti hemen.

Mustafa'yı kollundan tutup kaldırdı ve içeriye doğru götürmeye başladı. Mustafaysa "O nasıl bir poşet Allah aşkına içine ne koymuşlar?" Diye söyleniyordu. Melek onun bu haline kıkırdayıp sonunda Mustafa'yı salondaki somyanın üstüne oturttu.

Mustafa kendine gelirken Melekte onun başında bekliyordu azda olsa Mustafa'nın kendine geldiğini anladığında tam arkasını dönüp dışarıdaki poşetleri içeri getirmek için hareketlenecekken ayağının halıya dolanması ve Mustafa'nın kucağına düşmesi bir oldu.

Gözleri kocaman açılan Melek basbayağı Mustafa'nın kucağındaydı. Mustafaysa düşmesin diye ellerini Meleğin beline doladığında ikilinin yüzlerinin arasında bir karış mesafe kalmıştı.

Melek göz göze olduğu kahve gözlerin etkisindeyken  "İki haftadır nereye dönsem orda sen varsın, amacın ne Mustafa?" Diye sordu.

Mustafa'nın elleri Meleğin belini daha sıkı sararken  " Sensin Gül güzeli, neden bir saniye bile aklımdan çıkmıyorsun bunu öğrenmek."

Melek derince yutkunduğunda ikilinin yüzleri gittikçe birbirine yaklaşıyordu. Melek daha önce kimseye böyle kapılmamıştı daha önce hiç bir bakış onu bu kadar derinden etkilememişti. Daha önce hiç bir söz yıllardır atmayan kalbini bu kadar hızlı attırmamıştı.

Mustafa sonunda dokunmak için yanıp tutuştuğu siyah kıvırcık saçlara dokunurken Melek hissettiği huzurla gözlerini kapattı. Mustafa'nın dokunuşu çok güvende hissettiriyordu. Bir kere bile baba sevgisi görmemiş Melek bu güven veren hisse dahada sığınmak istedi.

Az sonra bahçe kapısının açılma sesi geldiğinde gözleri fal taşı gibi açılan Melek hızla Mustafa'nın kucağından kalktı ve dışarıya doğru koşar hızda çıktı.

KIZILCAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin