üç

10.5K 479 28
                                    

Gece zor uyuduğu için her zamanki uyandığı saatten geç uyanan Toprak hızla hazırlanmış kahvaltı için salona geçmişti. Kahvaltı hazır olduğunda yer sofrasına yerleşti. Bugün işleri yoğundu muhtarlığa gelen yardımları dağıtması gerekiyordu tek başına bitiremeyeceği için peşine de Mustafayı takmıştı.

Kahvaltıdan hemen sonra muhtarlığa giden iki kardeş belediyeden gelen yardım kolilerini arabaya yerleştirmek için işe koyulmuştu bile.

Mustafa kolileri binadan çıkarıp arabanın yanına getirecek Toprakta arabaya yerleştirecekti. Kolileri arabanın koltuklarına dizmeye başladığında koltuğun üzerindeki eşarp dikkatini çekti Toprağın. Başta annesinin yada Güneşin olduğunu düşündüğü eşarbı eline alıp incelediğinde gözünün önüne dünki yeşil gözlü kız düşmüştü.

Elindeki eşarbı yavaşça burnuna yaklaştırdığında aldığı koku Toprağı Nazlıyı gördüğü ilk güne ışınlamıştı resmen.

Nazlının ışıl ışıl parlayıp nazikçe gülümsediği anlar birbir gözünde canlanırken Mustafa'nın böğürmesiyle kendine geldi "Abi sabah beri sana sesleniyorum ya."

"Böğürme böğürme geldim."

Elindeki eşarbı katladıktan sonra arabasının gözüne koydu.

Akşama doğru sonunda yardım işini bitiren toprak köydeki arkadaşlarıyla kahvede okey oynamak için toplanmış saat geç oluncada kalkmıştı. Eve dönmek için arabasına bindiğinde arabanın gözündeki eşarba gözleri değdi.

Ve arabayı çalıştırdıktan sonra kendini yine o çeşmenin önünde bulmuştu.

~~

Nazlı babası uyuduktan radyodaki en sevdiği türküyü dinlemiş sonra radyoyu kapatıp uyumaya gidecekken dışarıdan gelen sesle yerinde dondu kaldı

kalbi korkuyla hızlı hızlı çarptı. Bir kaç dakika daha beklediğinde hala dışarıdan ses gelemeye devam ediyordu. kaç gündür tilki dadanmıştı kümesine. Belki yine tilki gelmiştir diye düşünerek dış kapıya doğru yaklaştı. Kapının arkasında babasının her zaman hazır tuttuğu kalın sopayı eline aldığı gibi kapıyı sessizce araladı

Kalbi korkudan yerinden çıkacak gibi atarken kendini bir yandan tilkidir diye sakinleştirmeye çalışıyordu.

Dışarısı kapının önündeki büyük elektrik direği sayesinde aydınlıktı bir kaç adımda arka bahçeye doğru ilerledi hala korksada bu sefer tavuklarını tilkiye yar etmek gibi bir düşüncesi yoktu. Tek gelir kaynağı tavukları ve inekleriydi sonuç olarak

Kümese yaklaştığında gördüğü heybetli adamla bir kaç adım geriledi bu adamın burda ne işi vardı?

"Toprak....abi senin ne işin var burda?"

Toprak şaşkınca ona bakan kıza ne diyeceğini bilemedi en sonunda elindeki eşarbı yukarı doğru kaldırıp gösterdi "Bunu getirmiştim dün sizi bıraktığımda arabamda unutmuşsun."

"Gece gece?"

Refleksle bir eli boynuna giden toprak diyecek bişey bulamadı, kendini bir anlığına burada bulmuştu kendini savuncak hiç bir yanı yoktu

"Saatin farkına varamamışım."

Karşısındaki genç kızdan gelen kıkırdama sesiyle hızla başını kaldırdı Toprak. Yarabbi bu nasıl güzel bir sesti böyle? bıraksalar tüm ömrü boyunca duymaktan asla sıkılmayacağı bir melodiydi tüm güzellikler nasıl böyle birleşebilmişti bu ışıl ışıl kızda ?

Toprak kıza şaşkın şaşkın bakarken elini toprağa doğru uzattı Nazlı. Toprak şaşkınca kızın eline bakarken sonradan "Haa" dercesine bir sesle elindeki eşarbı uzattı.

Onun bu haline yarım ağız gülümseyen Nazlı alttan alttan hala masumca toprağa bakarken derin bir soluk çekti Toprak, bu kadar güzel baktığını ve Toprağı ne hallere düşürdüğünü bilse abi dediği adama hala böyle bakmaya devam eder miydi bu güzel?

"Çok güzel..." Mırıldanır gibi çıkan sesine karşılık anlamaz gözlerle bakmaya devam etti Nazlı "Ne çok güzel?"

Ağzında gevelercesine "Eşarp." Dedi Toprak "annemden yadigar işlemesinide ben yapmıştım. Teşekkür ederim buraya kadar getirmişsin amma gündüz gözüyle getirsen daha hayırlı olurdu."

Bu sırada toprak kızın gözlerinden zorla ayırdığı gözleriyle Nazlıyı incelemeye başaldı üzerinde sade çiçekli uzun kollu bir gecelik vardı başındaki eşarptan belli olan kahve saçları açık ve omuzlarının üzerinde dağılmıştı derince iç çekti. En sonunda gözleri Nazlı'nın elindeki kalın sopaya değdiğinde yüksek sesli bir kahkaha attı.

Sopaya güldüğünü anlayan Nazlı hemen arkasına saklasada Toprak hala kahkahalarla gülmeye devam ediyordu.

Bir insan hunharca kahkaha atarken bile nasıl böyle karizmatik görünebilirdi ki? "Allah'ım sen aklıma mukayyet ol." Diye fısıldadı kendince.

"Hırsız olsam o sopayla mı dövecektin beni?"

Toprağın alay edercesine sorduğu soruyla sinirlendi Nazlı "deneyelim istersen ne kadar hasar bırakıyor?"

"Aman aman."

İki genç tebessümle birbirlerine bakakaldı

Heybetliydi Toprak eli yüzü düzgündü kara gözleri kara saçları dik duruşu vardı. Hiç bir şeyi olmasa o dik duruşu her yerde onu öne çıkarırdı.

Nazlı adamı çok süzdüğünü fark ettiği gibi başını öne doğru eğmiş 'Allah sahibine bağışlasın.' diye içinden geçirmişti.

"O zaman ben gideyim." Diye mırıldandı toprak başını eğen kıza doğru. " O zaman sen git." Aynı şekilde mırıldandı genç kızda.

Kafasını sallayıp bahçenin çıkışına doğru yürümeye başladı Toprak, arkasından ona bakan Nazlı "Eşarbı çok beğendiysen sanada yaparım benden evlatlarına hatıra olur." Dedi

Duraksadı Toprak yavaşça arkasını döndü "Üzerinde kokun kalacaksa olur." Yeşiller şaşkınca kara gözlerle buluştuğunda "Selamatle." Diyerek bahçeden çıktı genç adam.

Nazlı hızla atan kalbine elini koydu az önce korkuyla atan kalbi bu sefer tuhaf bir hisle atıyordu. Yüzünde saklayamadığı gülümsemeyle eve girip kapıyı kapattı odasına girmek için arkasını döndüğünde karşısında babasını görünce korkuyla sıçradı yerinden "Tövbestağfurullah baba ödümü kopattın."

"Hayırdır kızım. Bu saatte dışarıda ne işin var ?"

Yanağının içini kemiren Nazlı "Tilki" dedi "Tilki dadandı da bu aralar kümese ses gelince ona çıkmıştım."

"Aman kızım dikkat et alıp kaçmasın tilki tavuğu."

"Ederim ederim. Haydi iyi geceler babacım."

" İyi geceler Nazlı kızım, iyi geceler."

Neredeyse koşturarak odasına geçen Nazlı elindeki sopayı kapının arkasına koydu ve saklayamadığı tebessümüyle uykuya daldı....


KIZILCAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin