Doğam güneşin ilk ışıkları odayı doldurmaya başlamıştı bile. Bu kadar olayın üstüne dinlenmiş bir şekilde aralandı gözleri Huzur'un. Yatağında doğruldu şöyle bir gerindi. Komidinde duran suyundan bir kaç yudum aldı. Gözleri saate gitti saat 06.24'ü gösteriyordu.
Elini yüzünü yıkayıp saçlarını at kuyruğu topladı. Tayt üzerine bir sweatshirt geçirdi. Ardından kulaklıklarını aldığı gibi koşuya çıktı. Önce arazinin içinde koşmaya başladı.
Her defasında oturdukları bu arazinin büyüklüğü şaşırtıyordu. Diğer şaşırtan bir konu ise burada bu kadar çalışanın olmasıydı. Belirli aralıklarla korumalar ve arazinin çeşitli işleri ile uğraşan insanlar. Burada bu kadar insan çalışıyorsa fabrika ve şirkette kim bilir kaç kişi daha çalışıyordu.
Koruma sayısı gün geçtikçe daha çok artıyor gibi geldi Huzur'a. Araziyi çevreleyen yol gittikçe gidiyordu. E haliyle Huzur'da yola devam ediyordu. Ahırları gördü. İnekler, koyunlar, keçiler derken at ahırlarının oraya gelmişti. Bu ahırların yan tarafında yine oldukça büyük bir alanda at binme yeri vardı. Herhalde çocukların çiftlik dedikleri kısma gelmişti.
Bu binme yerinin tam karşısında bir çardak gördü. Biraz orada mola vermeye karar verdi. Banklardan birine oturup etrafını izlemeye başladı. Sağılmış olan sütleri taşıyan iki kişi, atları tımarlayanlar, etrafı süpürünler, kedi ve köpekler için mamaları dolduran oldukça yaşlı bir dede ve daha nice insan. Burada doğup büyüse neler olurdu diye hayaller kurmaya başladı.
Küçüklüğünden beri hep hayali olan ata binmek belki de şu an yaptığı en iyi şeylerden biri olabilirdi. Buradaki bu temiz hava hastalığının nüksetmesine engel bile olabilir. Belki annesiyle babasıyla beraber büyüyor olurdu. Burada çalışanlarla arası çok iyi olurdu. Düşündü, düşündü.
Bu düşünceler mamaları dolduran dede tarafından bölündü. Bu dede, babaannesinden bile yaşlıydı. Hala çalışıyor olması çok garipti.
"Günaydın Huzur hanım." dedi. Kucağındaki yavru köpeği uzattı. Huzur gülümseyerek kucağındaki köpeği alıp sevmeye başladı. "Merhaba, günaydın efendim." diye cevap verdi.
Dede, "Bugün çok güzel bir gün, güneş bile bir başka güzel doğdu. Bu sabah iyi uyanmışa benziyorsunuz." dedi. Huzur önüne gelen saçları kulağının arkasına atarak "Şey evet. Teşekkür ederim." dedi. Biraz daha köpeği sevdikten sonra "Adı nedir acaba?" diye soru yöneltti.
Dede "Maalesef bir adı yok. Çünkü ona isim verecek kimse olmadı daha." dedi. Huzur "Mavi, mavi olsun mu?" dedi. Köpeğin gözleri masmaviydi. Dede gülümseyerek "Tabii, öyle istiyorsan neden olmasın?" dedi. Huzur köpeğin burnunun üstünü okşayarak "Merhaba Mavi." dedi.
Dede cebinden açık mavi bir tasma çıkarıp Huzur'a uzattı. "Al tak bakalım. O zaman öyleyse bu artık senin köpeğin." dedi. Huzur tasmayı takarken "Nasıl yani benim?" diye sordu.
Dede "Burada herkesin bir köpeği vardır. Bak mesela şuradaki beyazı görüyor musun? Adı leydi, Melek hanımın köpeği. Şurada tasmalı olan Ali bey'in köpeği adı Jack. Şurada güneşlenen ise Burak bey'in köpeği adı Kaptan."
Huzur güldü, "Tam da kendisi gibi bir köpek seçmiş." Dedi. Dede elini Huzur'un elinin üzerine koyarak "Senin köpeğinde Bora beyciğimin köpeğinin yavrusunun son yavrusu." dedi buruk bir gülümseme ile.
Huzur şaşkınlık ile bakakaldı yüzüne. "Nasıl babamın köpeğinin yavrusunun yavrusu mu?" diye sordu. Dede kafasını salladı.
Dede gözlerini bir kulübeye dikerek "Evet. Baban gittiğinde kendi köpeği hamileydi. Ama biraz tehlikeli geçiriyordu. O yüzden onu yanında götüremedi dönemezse ona iyi bakmamı istedi. Çok geçmeden doğum gerçekleşti. Fakat bir süre boyunca köpek hiç bir şey yapmıyor, yemiyor ve içmiyordu. Sonrasında kaybettik. Yavrularını büyüttüm bende Bora beyin anısına. Belki bir gün dönerse diye. Ee sonrada bu minik Mavi geldi dünyaya." Dedi.
![](https://img.wattpad.com/cover/210982685-288-k90539.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Huzur
General Fiction"Merhaba güzel kızım, Eğer bu mektup eline geçmiş ise ayrı düşmüşüz demektir. Sana hayatı hiçbir zaman tam olarak anlatamadım. Senden gizledim. Yok sayarsam gerçekten yok olur sandım. Ama sana bütün gerçeklerini bir bir anlatacağım. Bunları öğrendi...