Tatlı bir gülümseme Burak'ın sesi ile bölündü. "Akşam yemeği saatine 1.5 saatten az kaldı. Keşke daha erken gelseydiniz. Böyle kısa sürecek geçireceğimiz vakit." diyerek iç çekti.
Huzur sert ve kendinden emin bir halde "Akşam yemeğine eve gitmeyeceğiz ki. Ben buralarda bi yerlerde hamburger ya da pizza yiyebileceğimizi düşünmüştüm." Dedi.
Bu sözlerin üzerine Burak şaşkın ses tonuyla "Ne demek akşam yemeğine eve gitmeyeceğiz?" Diye sordu. Masaya büyük bir şaşkınlık hakimdi. O evde akşam yemeği yememen için şehir dışı ülke dışı yada hastahanede olman lazımdı. Evdeki herkes masaya oturmak zorunda gibi bir kural vardı.
Melek büyümüş gözleri ve titrek bi ses ile "Ama babaannen..." derken sözünü Huzur kesti.
Huzur "Ne olmuş ona? Bu yaptığından sonra tahtı biraz sallansa ne olur?" dedi.
Burak iki elini havaya kaldırarak "Benide yakacaksın." Dedi.
Ardından Huzur telefonunu çıkarıp halası Beliz'e mesaj attı. "Halacım biz aşağıdayız. Buralarda bir yerde yemek yiyeceğiz. Akşam yemeği için bizi beklemeyin." yazarak gönderdi.
Huzur "Bütün sorumluluk bende. Bir şey demek isterse bana desin. Sana demeye kalkarsa yalnız bıraksam daha mı iyi der geri çekilirsin."
Melek "Sormaya korkuyorum ama çatlayacağım. Sabah ne yaşandı? Seni bayıltacak kadar ne yaptı?"
dedi garsona el işareti yaparken.Garson masaya geldiğinde kızlarda siparişlerini verdiler. Melek bir karamelli latte, huzur ise büyük boy filtre kahve istedi.
Huzur telefondaki haber sayfalarının görüntülerini açıp masaya koydu. "Bu oldu." dedi gözleri ile telefonu işaret edip.
Hepsi bir elden haberleri okurken Huzur "Benden babamın cenazesini bile aldı. Beni veya Hale'nin adının geçmemesinin hiçbir önemi yok. Ama en azından babamın mezarının nerde olduğunu bile söyleyebilir, götürebilirdi. Ama o ne yaptı? Baygınlığım işine geldi. Ben uyurken her şeyi halletti. Üstünü kapattı. Onun oğlu olabilir. Ama o toprağın altına giren kişi benim babam. Yıllardır oğlu ile doğru dürüst bir görüşmesi yok iken kalkıp bunu benden alamazdı. Vicdanı olan birinin o cenazeyi ya benden uyandıktan sonra da yapabilirdi." dedi.
Masaya gelen kahvesinden büyük bir yudum aldı. İçindeki ateşi söndürmeye çalışan bir hali vardı.
Çınar "Aile mezarlığı dediğinde göre burda yatıyor baban. Ne zaman istersen seni biz götürebiliriz. İstersen yanına tek inebilirsin ya da bizde gelebiliriz." dedi sakinleştirmeye çalışır bir hal ile.
"Teşekkür ederim ama kendimi toplamadan bunu yapamam. Beni böyle yetiştirmedi, bu halde görmesin." diyerek önüne bakmaya başladı.
Birden Burak yanında oturan Huzur'a kocaman sarıldı. "Seni bu kadar geç tanımak istemezdim, bunların yaşanmamasını isterdim ama yaşanırken yanında olmak isterdim." dedi.
Huzur bu sarılmadan mutlu olmuştu. Annesi gibi Burak'ta Huzur'a karşı sıcak ve içten geliyordu.
Huzur sarılmasına karşılık vererek "Teşekkür ederim iyi ki artık yanımdasınız." dedi.
Sarılmanın ardından Huzur "Geçmişte ne olduysa hepsini öğreneceğim. Bizi bu hale kim getirdiyse hepsini öğreneceğim. Tek tek hesabını soracağım."
Biraz daha sohbet muhabbet ettikten sonra gençlerin keyfi yerine gelmişti. Yemek saati gelmiş fakat ne Huzur'un ne Burak'ın telefonu hiç çalmamıştı. Bir sorun yok gibi gözüküyordu.
Hep beraber pizzada karar kılıp kafeden kalktılar. Bir kaç dükkan ileride olan pizzacıya gitmek için yola koyuldular.
...
![](https://img.wattpad.com/cover/210982685-288-k90539.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Huzur
General Fiction"Merhaba güzel kızım, Eğer bu mektup eline geçmiş ise ayrı düşmüşüz demektir. Sana hayatı hiçbir zaman tam olarak anlatamadım. Senden gizledim. Yok sayarsam gerçekten yok olur sandım. Ama sana bütün gerçeklerini bir bir anlatacağım. Bunları öğrendi...