11

37 3 3
                                    



"Ölsen ölünmüyor kolayca,
Yaşasan yaşanmıyor acıdan."
-Hakkı Özkan


Savaş ertesi güne arabasında uyandı. Boynu ve sırtı tutulmuş, bacakları kaskatı kesilmişti. Tişörtünü yukarı sıyırdı ve karnındaki pürüzsüzlüğe baktı. Daha sonra yarasının üzerine yapıştırdığı dövmeleri kapatmaya yarayan ten rengindeki bandajı çıkarmaya başladı. Tenini çeken yapışkanlar canını acıttı.

Bu bandajları oteldeki kişinin Ezgi olduğunu tahmin ettikten sonra almıştı. Eğer onun Ezgi olduğunu Savaş tahmin edebiliyorsa Ezgi de bir ihtimal kendisini tahmin edebilirdi. Yara izine ilk defa dokunmuştu ama bu ayrıntıyı unutacak bir kadın olmadığını da biliyordu. Bu yüzden Ezgi'nin geldiğini gördüğü andan itibaren bandajı üzerinde taşıyordu. Temkinli olmak her zaman işine yaramıştı.

Dün gece Ezgi gittikten sonra ise Vega'yı aramıştı ve ona göre bir şeyler olup olmadığını sormuştu. Para kazanmak ve Ezgi'nin ondan şüphelenmemesini sağlamak için iyi bir zamanlamaydu.

Zaten Ezgi'yle bir süre daha yüzleşmek istemiyordu. Onu her gördüğünde verdiği karardan pişman olacak ve ona daha çok çekilecekti. Onu bir süre görmezse içindeki ateş sönebilirdi.

Vega da ona istediği şeyi vererek evden dört saatlik uzaklıkta bir adres göndermişti. Adresten teslim edilmesi gerekeni alacak ve buradan üç saat uzaklıktaki bir malikaneye götürecekti. Fakat teslim edeceği şeyi eve gizlice yerleştirmesi gerekiyordu.

Basit bir iş. Fazla düşünmesine gerek yoktu. Zaten bu dalgınlıkla fazla da düşünemiyordu. Yarım saat sonra teslimatı alacağı evin önünde durdu. Kapının önünde yaşlı bir adam bastonuna dayanmış bekliyordu. Yanındaki koruması ise elinde orta büyüklükte bir kutuyla bekliyordu.

"Adam kapının önünde bekliyor," dedi Vega. "Teslimatı aldıktan sonra adresi gönderecekler."

"Anlaşıldı." Savaş şapkasını ve maskesini taktıktan sonra arabadan indi.

Adamlar onun geldiğini anladığı için sakindi. Savaş, yaşlı adamın önünde durunca koruması saatine baktı. "06.35"

İhtiyar, Savaş'a baktı. "Beş dakika geciktin."

Savaş kaşlarını çatmak istedi ama tepkisiz kalmaya devam etti. "Bu demek oluyor ki gideceğin adrese on dakika önce gitmen gerekiyor. Yoksa bomba ya arabanda patlat ya da sen daha evden çıkmadan evle beraber havaya uçarsın. İş hayatında zamanlamanın önemi büyüktür evlat."

İhtiyar sözünü bitirdiğinde koruması kutuyu Savaş'ın kucağına bıraktı. Sandığından daha hafifti. Bir dakika bomba mı dedi o?

İkisi de arkasını dönüp Savaş'tan uzaklaştılar. Savaş da koşar adımlarla arabaya doğru ilerledi. Ön kapıyı açıp kutuyu dikkatlice yerleştirdi. "Kutunun içinde gerçekten bomba mı var?" diye sordu Vega şaşkınlıkla.

Savaş kutunun içini açtı. Kutuda bir küp vardı ve ve üzerinde de geri sayım yapan bir sayaç sabitlenmişti. "Siktir!" Ellerini kutudan çekti. "Gerçekten bomba var amına koyayım!"

İkisi de biliyordu ki kabul edilen görevden dönülmezdi. Bununla ilgili ağır tazminat içeren belge imzalıyorlardı. Teslimatın içeriğini de kurallar gereği sormadıkları için ne taşıdıklarının bir önemi olmamıştı ama bu bambaşka bir olaydı.

YakalaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin