4

45 4 0
                                    



"Kim tahmin eder
Bu adama bakınca, ılık damarlarında
Bir zamanlar yaşam ateşinin yandığını?"
-Cesare Pavese



Yaşamak istemediğiniz hayatı yaşamadan, nasıl olmak istediğiniz kişi olabilirsiniz? Korkuyu hissetmediğiniz sürece nasıl cesur olabilirsiniz? Bir zamanlar güçlü olmadıkça nasıl güçlü olabilirsiniz?

Kimse benim hayatımı yaşamadı. Ben burayı inşa etmeye çalıştığımda kimse bu topraklarda yoktu. Bazı insanlar yaptığım işten hoşlanmıyor, bunu biliyorum. Ama bu işler böyledir. Onlar benim içimde değil. Ben bir savaşçı olarak gönderildim. Bir şeyler yanlıştı ve ben düzeltmeye geldim.

Galli köprüsünden Galli denizine bakarken aklından bu tür düşünceler geçiyordu Savaş'ın. Havalar yavaş yavaş ısınıyor olmasına rağmen denizin serin rüzgarı boynuna dolanıyordu.  Gecenin karanlığında suya yansıyan şehrin parıltılı ışıkları denizde yakamozlar oluşturuyordu.

Arkadan bir ses duyar gibi oldu. "Atlayamazsın! Atlayamazsın! Korkağın tekisin. Atlamazsan tüm okul nasıl bir ödlek olduğunu öğrenecek. Hahaha!"

Dönüp arkasına baktı. Birkaç lise öğrencisini gördü. Öğrenciler köprünün demilerine çıkmış diğer lise öğrencisine sesleniyor, onu yüreklendirmeye ya da onunla oynamaya çalışıyorlardı. Yanında lise kıyafetleriyle duran çocuğa dikkatli bakmasına gerek yoktu. Bu anıyı çok net hatırlıyordu.

Birazdan çocuğun suya atlayacağını biliyor, atlamasına rağmen hayatta kalacağından da emindi. Yüzündeki korkuyu şimdi gördüğünde ne kadar anlamsız olduğunu düşündü. O zamanlar ne kadar korkakmışım.

Şimdi istese bir adımda suyun dibini boylar, tek bir heyecan bile duymazdı. İçinde korkuya dair en ufak bir duygu aradı ama yoktu. Sevgi, merhamet, acıma, heyecan. Bunların hiç birine sahip değildi. En azından korku, diye geçirdi içinden. Biraz korksaydım belki dururdum. Yaşamaya devam ederdim.

Ortaokul, lise, üniversite. Tüm öğrenim hayatı zorbalıklarla, itilmelerle, küfürlerle ve kavgalarla geçmişti. Korkudan uyuyamadığı geceler, yemekhanede okulun kabadayılarını görünce kusmalar, tuvalet köşelerinde yediği dayaklar. Ve zangır zangır titrerken bile birazdan atlayacağı denizi düşündü. Atlamadan önce aklından geçen yeminler, hepsini öldürme arzusu, cesur olmayı dilemeler... Amma da naif meydan okulamalarmış doğrusu, dedi içinden.

Cebindeki telefonun titremesiyle yanında demirlere sıkı sıkı sarılan çocukluğu havaya karıştı. Sesler ve gülüşmeler sustu. Arayan Vega'ydı. Açtı.

"Bu kadar erken açtığına göre epey sıkılmış olmalısın."

Köprünün demirlerinden atlayıp motoruna doğru ilerledi. "Tüm gün aramanı bekledim," dedi.

"Kötü bir gün ha?" Vega yemek yiyormuş gibi konuşuyordu. Ağzı yarı doluydu.

"Yeni bir iş mi?" diye sordu Savaş heyecanla. Kafasını dağıtmak, aklındaki buğuları yok etmek için başka şeylerle ilgilenmeye ihtiyacı vardı.

Vega hızlıca lokmasını yuttu ve bilgisayarın tuşlarının tıklanma sesleri kulağına doldu. "Açıkcası," dedi ama kararsızlık içinde sustu.

Savaş motoruna bindi ama çalıştırmadı. "Dinliyorum?" dedi Vega'nın tedirginliğinin farkına vararak.

"Bu sefer teslimat değil," diyiverdi ve sustu. Savaş'ı bekledi bir süre. "Müşteri çok ısrar etti. Yoksa direkt reddettiğimi biliyorsun."

YakalaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin