10

30 4 2
                                    



"Kırılmış olanı kırılmamış yap.
Söylenen bu kelimeleri geri al.
Umutsuzlukta umut bul.
Beni bu tren enkazından çıkar."
- James Arthur/ Train Wreck 🎶

Saat akşam on bire gelirken Savaş elinde poşetle apartmandan içeri girdi. Onun için entrikalı bir gün sayılmazdı. Daha kötülerini de yaşamıştı ancak olduğu yerde de bir hukuk firmasının CEO'suna meydan okumak pek de planlarında olan bir durum değildi.

Kerem, onu bulursa elbette kendisini korumak için her şeyi yapabilirdi ama onu öldürmek de Kerem'in sandığı kadar kolay iş değildi. Karşısına geçip nişanlısıyla beraber olduğunu da söyleyebilirdi. Herhangi bir korkusu ya da çekincesi yoktu ama bunu Ezgi'ye şimdilik söylemek istemedi.

Merdivenlerden tırmanırken Ezgi, Halit'in dairesinden çıkmış aşağıya iniyordu. İkisi de birbirini görünce duraksadı.

"Uyudu mu?" diye sordu Savaş. Daha fazla konuşmasa garip olurdu.

Ezgi başını salladı. "Biraz sohbet ettik ama fazla dayanamadı."

"Bu sıralar erken uyuyor."

Ezgi, Savaş'ın elindeki poşete baktı. Bira şişeleri, Savaş hareket ettikçe birbirine çarpıyordu. "Bana da var kı?" diye sordu.

Savaş önce elindeki poşete sonra da Ezgi'ye baktı. "Çatıya çıkmak ister misin?"

Ezgi gülümsedi. "Kulağa hoş geliyor."

Birlikte çatıya çıktılar. Yaz yavaştan geliyordu. Yine de hava tahminlerinden daha serindi. Çatının ortasında açık havada oturulması için yapılmış küçük bir çardak vardı. "Burayı Halit abiyle birlikte yaptık. Birkaç sene oluyor."

Çardağa doğru yürüdüler. Savaş biralardan birini açıp Ezgi'nin önüne koydu. "Şirin bir yer," dedi etrafına bakarak. "Buradan şehri görebiliyorum. Harika!"

Mahalle şehirden biraz uzakta, dik bir dağın yamacındaydı. Bu yüzden tepeden bakıldığında sanki tüm şehir ayaklarının altındaymış hissi veriyordu.

"Yazın burası daha güzel oluyor," dedi Savaş. Masanın üzerindeki hazır şallardan birini alıp Ezgi'nin sırtını örttü.

"Tahmin edebiliyorum." Ezgi birasından ilk yudum aldı.

Bir süre konuşmadılar ve manzaranın keyfini çıkardılar. "Nişanlı olduğumu söylemediğim için üzgünüm," dedi Ezgi sessizliği bölerek.

Savaş, manzaradan gözlerini ayırıp Ezgi'ye baktı ama Ezgi gözlerini kaçırdı. Demek bu gece konuşacağız.

"Senin kararın. Söylememekte özgürsün." Savaş neden yüzük takmadığını merak ediyordu ama sormadı.

"Gerçi artık nişanlı olduğumuzu sanmıyorum," dedi Ezgi gülümseyerek.

"Eğer onu seviyorsan gidip konuşmalısın. Senin için gelmişti." Ezgi'nin ona baktığını görünce "İlişki konusunda en fazla bu kadar tavsiye verebilirim," dedi. Ezgi'nin "Aa öyle mi olmuş," bakışlarından dolayı samimiyetsiz davrandığını anladı. "İkili ilişkilerde pek iyi sayılmam," diye açıklamaya çalıştı kendini.

YakalaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin