17

14 2 2
                                    



"Kuş uçtukça genişliyor gökyüzü, demişti Rilke.
Belki de hayat da yaşadıkça.
Böyle şeyler düşün.
Delirme.
Kimse duymaz çünkü bu gürültüde."
- Stefan Schank



Ezgi yatağına yattığından beri dakikalar geçmek bilmedi. Yemeğini camın önünde yemişti. Kadının gidip gitmediğini görmek için. Daha fazla dayanamadı ve camın önünden kalktı.

Şimdi de dönüp duruyordu. Aklına ara ara Halit'in dedikleri geliyordu. Savaş sık sık kız arkadaşlarıyla geliyor muydu? Başını salladı. Onu ilk kez bir kadınla görüyordu. Yine de dün gece onun yatağında kendisi yatarken şimdi orada başkasının olduğunu düşünmek sinirlerini bozuyordu.

Tam uykuya dalacağı sırada kapı çaldı. Korkuyla yerinden sıçradı. Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Kapıya ilerlediği sırada salona bir ışık yansıdı. Taksi bahçe kapısından çıkıyordu.

Delikten baktı. Savaş. İkinci çalışta kapıyı açtı. Kapı açılır açılmaz Savaş kendini içeri attı ve kapıyı kapattı.

"Neler oluyor?" Ezgi kendini geri çekmek zorunda kalmıştı.

Savaş bir eliyle Ezgi'nin çenesini kavradı ve boştaki eliyle saçlarını boynundan çekti. Ezgi'nin kalbi hızla atmaya başladı. Savaş şimdi Ezgi'nin boynundaki izlere bakıyordu. Daha net, daha dikkatliydi. Parmakları izleri takip etti.

Yüzündeki sertlik ile dokunuşlarındaki hafiflik arasında epey bir fark vardı. Tüy gibi hafifti dokunuşları. Ezgi'nin tüm bedeni ürperdi.

"Biri sana dokunmuş," diye fısıldadı Savaş. "Kim olduğunu bilmek istiyorum."

Ezgi aldığı derin nefesi yavaşça bıraktı. Söyleyebileceğini sanmıyordu. Kafasını kaldırıp Savaş'la göz göze geldi.

"Evet?"

Bir yalan uydurması gerekiyordu ama Savaş karşısında öylece dururken lanet olası beyni çalışmıyordu.

"Ezgi?"

İsmini duyduğu anda güvenli bölgeden ayrıldı ve kendini Savaş'ın kollarından ayırdı. Salona doğru yürüyeceği sırada Savaş onu tekrar yakaladı.

"Şiddete mi mağruz kalıyorsun?"

Ezgi hızla kolunu çekti. "Hayır." Yürümeye devam etti. "Lanet olsun!"

Kendini koltuğa atınca Savaş da yanındaki tekli koltuğa oturdu. Dizleri birbirine değiyordu.

"Bugün bir suçluyla karşı karşıya gelmek zorunda kaldım. Öfkeliydi. Saniyeler içinde saldırya geçince onu durdurmakta biraz geciktik."

"Bunun iş kazası olduğunu mu ima ediyorsun?"

Ezgi kafasını salladı. "Aslında bu kadar kötü değildi." Sakince boynunu okşadı. "Akşam biraz daha kötü oldu."

Savaş arkasına yaslandı ve ellerini saçlarının arasından geçirdi. Dağılmış gözüküyordu. Bahçeden yansıyan loş ışık odayı aydınlatırken derin bir sessizliğe gömüldüler.

Savaş konuşmadan önce Ezgi'yi izledi. Tedirgindi. Elleri ve dizleri belli etmemeye çalışsa da titriyordu.

"Bu yalana inanacağımj bekliyorsan," dediği anda Ezgi gözlerini yerden kaldırıp Savaş'a baktı. Neredeyse gözleri dolacaktı.

YakalaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin