20

5 1 6
                                    




"İnsan inanılmaz dayanıklıkta bir varlık.
Yavaş yavaş, parça parça ölür.
Uzun bir süre daha, insan gibi görünür."
-Bertolt Brecht

Savaş, Ezgi'nin yanına oturmuş bir buçuk saattir lanet koordinatları çıkarmak için uğraşıyordu.

"Yeter," dedi sabırsızca. Elindeki kalemi masaya attı. "Anladım artık!" Ödevini yapmak istemeyen bir çocuk gibi mızmızlanıyordu.

Ezgi, odanın yerini o kadar çok tarif etmişti ki eve gözü kapalı girse bile o lanet odayı bulurdu.

"Senin anlaman bir şey ifade etmiyor Savaş. Koordinatları düzgün vermezsem silahları bulamazlar."

Ezgi, Filiz Hanım'la olan görüşmesinden Savaş'a bahsetmiş, eve başka birinin gireceğini söylemişti. Savaş planı duyar duymaz eve kendisinin gireceğinden emindi. Ezgi ise Savaş'ın göle geldiği günden beri bu işin içinde olduğunun artık farkındaydı.

"Koordinat çıkarmayı bilmiyorsan neden yapacağını söyledin ki?" Arkasına yaslandı. Kollarını gövdesinde birleştirince kollarındaki kaslar tişörtünü gerdi.

Ezgi'nin ters bakışları Savaş'ın iri kollarında ve geniş omzunda bir süre dolaştı. Tişörtünün dışından bile rahatlıkla beliren göğüs kasları gayet güzel bir manzara sunuyordu.

Savaş, Ezgi'nin odağının vücuduna kaydığını görünce gülmeden edemedi. Sırtını, yasladığı sandalyeden ayırıp öne doğru eğilince Ezgi'yle arasındaki mesafe azaldı.

"Ben de seninkileri görmek için sabırsızlanıyorum."

Ezgi önce Savaş'ın neyden bahsettiğini anlamaya çalıştı ve neden bir anda bu kadar yakınlaştıklarını.

Birden kendini geri çekerek "Göğüslerine bakmıyordum, aman tanrım!" diye inledi. Yüzü kıpkırmızı olmuştu.

"Sorun değil," dedi Savaş arkasına yaslanarak. "Ben de bazen senin o muhteşem kalçalarına bakmadan edemiyorum."

"Savaş!" diye bağırdı Ezgi iyice utanarak. Savaş'ın dizine hafifçe vurdu. "Sapık gibi konuşuyorsun."

Savaş keyifli bir kahkaha attı. "Sen de az önce sapık gibi beni süzüyordun."

"Göğüslerine falan bakmadım. Sadece dalmışım."

Birebirleriyle didişmeye devam ederıen bahçe kapısından birinin girdiğini gördüler.

"O kim?"

Savaş karanlıkta görebildiği kadarıyla "Sokağın karşısında oturan bir üniversite öğrencisi. Adı Vaha'ydı sanırım," dedi.

Vaha onlara yaklaşınca "İyi akşamlar," diye seslendi. "Geçiyordum ve sesinizi duydum. Selam vermek istedim."

Savaş, Vaha'nın elini sıktı. "İyi yaptın," dedi misafirperver olmaya özen göstererek.

"Ezgi ben," dedi Ezgi yerinden kalkarak.

"Vaha, memnun oldum."

Vaha, önce Ezgi'ye sonra da sanki tanıdık birini görmüş gibi Savaş'a baktı. Ezgi'yi bir yerlerden tanıyordu. Nereden tanıdığını çıkarmak için zihnini biraz yokladı.

Komşusunu öldürmek isteyen adamı araştırırken Ezgi diye birinin nişanlısı olduğunu fark etmişti. Bakışları değişti.

"Otursana." Birlikte masaya otururken kimse fark etmeden Savaş önlerindeki defteri kapatmıştı çoktan. Fakat sohbet henüz başlamadan Ezgi'nin telefonu çaldı. Ekranda Filiz Yıldırım yazıyordu.

YakalaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin