Yıllar önce üniversiteye gitmek için ayrıldığım memleketime dönme vakti gelmişti. Buradan ayrılmak verdiğim en zor kararlardan biriydi. Burayı hep çok sevmiştim oysaki. Burada doğmuştum, burada büyümüştüm. Çocukken ablam elimden tutar bana tüm sokakları gezdirirdi. Gezdiğimiz sokaklardaki ağaçlara tırmanır benim için meyve toplardı. Sonra evimizin önündeki merdivene oturur hepsini yerdik. Ve tüm günümüz böyle geçerdi. Annemle babam her gün nerede kaldığımızı merak etmeye dayanamamış olacak ki o noel ikimizin de yeni bir bisikleti oldu. Sepeti de vardı. Artık sokakları daha hızlı dolaşıyor, erkenden meyvelerimizi yiyorduk. Akşamları boş zamanımız olmuştu ve bunu değerlendirmeliydik.
"Beni takip et Jongin" diye fısıldadı ablam. Dediğini yaptım ben de. Terasa çıktık sessizce. Ablam elindeki örtüyü yere serdi. Uzandık.
"Görüyor musun?"
"Neyi?"
"Yıldızları."
"Evet çok fazlalar, değil mi?"
"Çok."
"Keşke biri bizim olsa."
Ablam kıkırdadı.
"Zaten bizim," dedi "kim onları elimizden alabilir ki?"
Gülümsedim. Haklıydı. Ve biz her gece izlemeye devam ettik onları. Ve yine yıldızları izlediğimiz bir gece anlattım ona ilk aşkımı. Ve yine bir gece anlattım nasıl gittiğini.
Ve sonra gitme sırası ona geldi. Neysek bu sefer biliyordum nedenini. Çünkü benim ablam çok zeki bir kadındı. Ve izlemek ona yetmeyecekti ömür boyu. Böylece gitti Amerika'ya. Okuyup anlamak için. Yıldızları ve diğer her şeyi. Bense ne istediğimi bilmiyordum. Gitmek bile istemiyordum buradan. Ama o gün geldi. Ne yapmak istediğimi bilmesem de nerede olmak istediğimi biliyordum. Bu yüzden işletme okudum. Okulum bitince buraya dönüp bir dükkan açabilir, geçimimi sağlayabilirdim.
Şimdi ise üniversite bitmişti. Memleketime geri dönüyordum. Bir ev bulana kadar ailemle kalacaktım. Okurken part time işlerde çalışıp biraz birikim yapmıştım ama bunu kendime dükkan açacak bir yer alırken kullanacaktım. Biraz da kredi çekerdim. Küçük bir yer yeterli olurdu. Gençlerin de yaşlıların da gelip bir şeyler yiyebileceği tatlı bir mekan olsun istiyordum. Tabi bir şeyler pisirmesi için birine ihtiyacım vardı. Ama önce dükkanı halletmeliydim. Çıkıp eski lisemin olduğu yere doğru yürümeye başladım. Elimde olmadan gülümsedim, buruk da olsa bir gülümsemeydi. Güzel anılarım vardı burada.
Yürümeye devam ettim. Bir başka lise daha vardı. Buralarda bir yer harika olurdu. Arabayla geçerken bir şeyler gördüğüme emindim. Yanılmamıştım da. Lisenin ön sokağında, otobüs durağına yakın bir yerde satılık bir dükkan duruyordu. Hemen telefon numarasını alıp aradım. Telefonu açan adam dükkanın sahibiydi. Yaşlı bir adama benziyordu. Bir süre konuştuktan sonra fiyatta anlaştık ve yarın sözleşme yapmak için sözleştik. Sevinçle bunu aileme anlatmak için eve doğru döndüm ve yürümeye başladım.
Yürürken tanıdık bir sokakta buldum kendimi. Gençken çok geçerdim bu sokaktan. Bazen onu bırakmak için. Bazen bırakamadığımdan. İşte ev oradaydı ama artık boş değildi. Birileri satın almış olmalıydı. Yaklaştığımda bahçede çiçeklerle ilgilenen genç bir adam çarptı gözüme. Köyü kahve saçları yüzüne dökülmüş, dudakları hafifçe yukarı kıvrılmıştı. Onun da çiçeklere bakmayı çok sevdiğini hatırladım. İçimde bir burukluk oldu. Büyük bir burukluk. Sonra kendime geldim. Yıllar öncesinde olup bitmiş bir şeye takılıp insanların özel alanlarını işgal etmeye hakkım yoktu. Beni fark edip rahatsız olmadan oradan kaybolmaya karar verdim. Tam o sırada yüzünü kaldırıp bana baktı. Gözlerimiz buluştu. Ve ben yıllar sonra aşkı tekrar tattım bir adamın gözlerinde. Bunun aşk olduğunu biliyordum, daha önce hissetmiştim çünkü bu duyguyu. O zamanlar güzel bir kadına, şimdi ise güzel bir adama. Farklı insanlara ama aynı hislerle. Ne olduğunu biliyordum. İyi tanıyordum onu. Ve hic şüphe duymadım. Gülümsedim. Başını çevirdi. Olsun. Bir dahakine o da gülümserdi bana.
Ve işte o güzel adam Kyungsoo.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beautiful Man
RomanceJongin sevmişti, çok güzel bir kadını, çok güzel sevmişti. Onun tarafından terk edildiğinde bile onu unutmamaya söz vermişti. Ta ki onu tanıyana kadar, o güzel adamı... Angst değil, gönül rahatlığıyla okuyun. Uzun zamandır yazdığım ilk hikaye olması...