26. Bölüm

33 4 6
                                    

Jongin'in bakış açısı~

Ne soracağımı, ne söyleyeceğimi bilemeden öylece baktım yüzüne. O ise başını kaldırmıyordu yerden. Gözlerinden bir damla yaş aktı yanaklarına doğru. Düşünmeden parmaklarımı yüzüne götürüp sildim. Başını kaldırıp yüzüme baktı. Ellerimi indirip öylece bakmaya devam ettim yüzüne.

Hyesu hep içimde olacak demişti. Hyesu hep orada bir yerlerde olacak. Ama o Hyesu değildi. O Kyungsoo'ydu. Bir anda bir film şeridi gibi gözümün önünden aktı gerçekler. Hyesu'yu hatırladım önce. O asla diğer kızlar gibi olmamıştı. Ne kadar diğerlerine uyum sağlamaya çalışsa da değildi. O zamanlar kabul edemesem de bir parçam onun farklı olduğunu biliyordu ama hep görmezlikten geldim. Belki onu anlasaydım, onu her haliyle seveceğimi ona gosterebilseydim her şey çok farklı olurdu. Ama yapmadım. Onun rol yapmasına izin verdim. Sonra gitti. Ve ben nedenini hiç anlamadım. Oysa şimdi o kadar netti ki her şey. Joohyun noona onun hormon tedavisi aldığını söylemişti. Sıradan bir kadın hastalığı olduğunu düşünmüştüm. Bu Hyesu'nun bir anda ortadan yok olmasını açıklıyordu. Çünkü o gitmişti, temelli gitmişti. Geriye yalnızca Kyungsoo'nun içinde bir parça bırakmıştı. Kyungsoo'nun maddi sorunlar yaşayınca aile evine dönmesi, mezunlar buluşmasında hiç mutfaktan çıkmaması, benimle çıkmadan önce Hyesu'yu unuttuğundan emin olmak istemesi, bana ve ablama hu kadar tanıdık gelmesi ve... beni bu kadar iyi tanıması. Bunların her biri yerli yerine oturmaya başlamıştı. Gerçek açıkça ortadayken bunu anlamamayı nasıl başarmıştım. Gözlerine baktım. Hiç değişmemişti.

"Neden söylemedin?" Diye sordum cevabı bile bile.

"Beni kabul etmemenden korktum, daha kötüsü senin için vazgeçmekten."

"Sana olan sevgim bana güvenmen için yetmedi mi?" Diye sordum. Söylemek istediklerim bunlar değildi ama engel olamıyordum. Beni bırakıp gittiği için kızgındım ve hesap sormak istiyordum.

"Beni değil, Hyesu'yu seviyordun."

"Aynı şey."

"Değil!"

"Öyle!" Diye bağırdım. "Hyesu ya da Kyungsoo. Benim için aynı şey. İkisi de aynı kişi. İkisinin de bakışları beni savunmasız bırakıyor, ikisinin de gülüşü bana yaşadığımı hissettiriyor, ikisi de çiçek bahçesi gibi kokuyor, ikisi de yemek yemeyi çok seviyor, ikisi de yürüyüş yapmayı çok seviyor, ikisi de saf ve temiz bir kalbe sahip. İkisi de çok güzel... Ve ben ikisini de çok sevdim. Ve bundan bir an bile şüphe duymadım çünkü bu hissin ne olduğunu çok iyi biliyorum. Bana bunu hissettiren tek kişinin kim olduğunu da. Adı ne olursa olsun, Hyesu ya da Kyungsoo. Nasıl görünürse görünsün. Ona dokunmak için yanıp tutuşmaya devam edicem. O yüzden aynı şey." Sesim giderek titremeye başlamıştı. Gözümde biriken yaşı hissedebiliyordum.

"Bilemezdim Jongin." Dedi gözlerini yumarak. Yüzünü ellerim arasına aldım. Gözlerini açtığında yaklaşıp dudağına bir öpücük bıraktım.

"Artık biliyorsun." Dedim.

Sıkıca sarıldığımda yıllardır üstümde hissettiğim tüm kara bulutlar etrafa dağılıp yok oldu. Kalbimin ferahladığını hissettim. Gidişiyle açtığı yaraların hepsini bir seferde kapamıştı.

"Artık sır yok, söz ver bana."

Gözlerinden ardı arkası kesilmeden yaşlar  akmaya başlamıştı.

"S..söz veri..yorum" Dedi hıçkırıkları arasında.

Kapı birkaç kez tıklatıldığında onu hafifçe geri çektim. Elini tutup kapıya doğru götürdüm. Kapıyı açtığımda Baekhyun ve Minseok endişeyle bekliyorlardı.

"Bir sorun mu var Jongin?" Diye sordu Baekhyun. Gözleri birleşmiş olan ellerimize kaydığında biraz daha sakin görünüyordu.

" Sadece konuşuyoruz. Minseok sen Yerim'i arayıp bugün kafeyi acmayacağımızı söyler misin?" Diye sordum. İyi olduğundan emin olmak ister gibi Kyungsoo'ya baştan aşağı baktıktan sonra bana dönerek başıyla onayladı ve uzaklaştı.

"Eger sormak istediğin bir şey olursa.."

"Sormak istediğim çok şey var ama şimdilik bunu Kyungsoo ile halletmek istiyorum. Bize biraz zaman verin. Lütfen."

"Peki, içerde olucaz."

Baekhyun yanımızdan ayrıldığında kapıyı kapatıp Kyungsoo'yu yatağa oturttum. Yanına oturup, göz yaşlarını sildim.

"Pekala, şimdi en baştan alalım olur mu?" Dedim sakince. Onu germek istemiyordum.

"Ne bilmek istiyorsun?" Dedi sessizce.

"Ne zamandır böyle hissettiğini bilmek istiyorum. Biz tanıştığımızda..."

"Evet, hissediyordum. Hep hissettim. Kadın olmakla erkek olmak arasındaki farkı öğrendiğimden beri hep erkek gibi hissettim."

"Bir şeylerin farklı olduğunu anlamıştım ama... keşke söyleseydin. "

"Artık keşke demenin bir anlamı yok Jongin." Dedi ilk kez kendinden emin bir şekilde.

"Haklısın." Dedim. " Olan hiçbir şeyi değiştiremeyiz. Yine de merak ediyorum. Benden gerçekten vaz mi geçtin?"

Kyungsoo gözlerini kaçırdı. Bu cevap benim için yeterli olmuştu. Kötü hissetmeme engel olamadım. Ayağa kalkıp cama doğru ilerledim ve temiz bir hava aldım.

"Jongi..."

"Ben senden hiç vazgeçmedim." Diye bağırdım arkamı dönüp. "Dönmeyeceğini bile bile, senden hic vazgeçmedim. Senden uzak kalmak öyle zordu ki, biri anılarına yokun olayım istedim."

"Gerçekten vazgeçmedin mi?" Diye sordu kaşlarını çatarak. "Jongin sen bana gitme bile demedin! Çok istedim, gitme kal demeni ama demedin. Çok ağladım, telefonun başında sabahladım ama sen hiç aramadın. Jongin bu vazgeçmek değil mi?" Sustu. Derin hır nefes aldı tekrar konuşmaya başlamadan. "Sen de benden vazgeçtin Jongin. İkimiz de vazgectik. Biz aşkına sadık olan ama birbirine olamayan iki çocuktuk. Ben bir başkasını sevdim mi sanıyorsun? Seni özlemedim mi, anılarımıza sığınmadım mı?" Yataktan kalkıp yanıma yaklaştı. Elini uzatıp yanağımı okşadı. Baş parmağı ile yanağımdaki yaşı sildiğinde ağlamaya başladığımız farkına vardım.

"Buradayım işte, tıpkı senin gibi."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Beautiful ManHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin