"Sonra dedi ki eğer böyle kafana buyruk gitmeye devam edersem şefliğe ulaşamadan kovulurmuşum her yerden."
"Ne kibirli herifmiş."
"Tahmin bile edemezsin. Adam öğrencilerini kıskanıyordu resmen."
"Peki dersinden nasıl geçtin?"
"Geçemedim. Bu nedenle okula itiraz ettim ve haksız değerlendirildiğimi ve tekrar değerlendirmeye alınmak istediğimi söyledim. Diğer hocalardan üç kişi jüri olarak görevlendirildi ve ben onlar için yemek hazırladım. Böylece dersi geçtim."
"Peki ya Bay Choi?"
"Üniversite tarafından uyarıldı."
"Ne yani sadece uyarıldı mi?"
"Ne sanıyordun ki? O bir profesör, bir öğrencinin sözü ile onu kovarlar mı?"
"Adil değil."
"Biliyorum. Ama sorun değil. Sonuçta hakkımı aradım ve kazandım. Mezun olabildim ve artık o adamın ne yaptığı ile ilgilenmiyorum. Ceza alsın ya da almasın."
"Nasıl bu kadar sakin kalabilirsin?"
"Psikoloğum hep derdi ki hayat kötülerin cezalandırılıp, iyilerin ödüllendirildiği bir yer değildir." Bana döndü ve gözlerimin icine baktı. "Herkes kendi savaşını verir Jongin ve bu savaş diğerleri ile bizim aramızda değil. Kendimizle." Uzanıp ellerimi elleri arasına aldı. "Bazen unutmak ya da hiç bilmemek daha kolaydır."
Ne diyeceğimi ya da ne hissedeceğimi bilmiyordum. Sanki düşüncelerimi okuyor gibi ne duymam gerekiyorsa onu söylüyordu. Bu biraz beni korkutmuştu. Ellerimi çekip mutfaktan dışarı çıktım. Minseok beni görünce endişeyle nasıl olduğumu sordu. Bense iyi olduğumu söyleyerek kasaya geçtim. Müşteriler gelmeye başlamıştı bile. Yerim bana sahte bir sinirli bakış attığında güldüm. Öğleden sonra kafeyi onlara bırakıp eve erken döndüm. Bugün ablamın evde son günüydü. Gitmeden onunla biraz daha fazla vakit geçirmek istiyordum. Eve gittiğimde ablam yanında iki bisiklet ile beni bekliyordu.
"Bunlarda nereden çıktı?" Diye sordum.
"Sürpriz! Birlikte bir bisiklete bile binmeden gideceğimi sanmıyordun herhalde."
Heyecanla bana aldığı bisiklete baktım. Uzun zaman olmuştu. Ablam bisiklete binip sürmeye başladı.
"Geliyor musun?"
Bisiklete atlayıp peşinden sürmeye başladım. Rüzgarı tenimde hissettim. Ne kadar sürdü bilmiyorum ama sonunda bir parkta mola verdik. Bir ağacın altına oturup uzandık.
"Yenilenmiş hissediyorum. Sanırım buna ihtiyacım vardı."
"Kendi işini kurmak çok da kolay değil ama harika gidiyorsun Nini."
"Teşekkür ederim ama..."
"Ama?"
"Sorun o değil."
"Bana her şeyi anlatabilirsin Jongin."
"Biliyorum." Derin bir nefes aldım. " Kyungsoo..."
"Ne olmuş ona?"
"Bilmiyorum, belki de saçmalıyorum."
"Olabilir, yine de seni dinlerim."
"Bazen onunla daha önce tanışmışız gibi geliyor. Ben onun hakkında her şeyi merak ederken o sanki benim hakkımda her şeyi biliyormuş gibi."
Bana tuhaf bir şekilde baktı.
"Saçma demiştim."
"Hayır, hayır. Sadece merak ediyorum. Neden onu bu kadar merak ediyorsun?"
Bir kaç saniye yüzüne baktım.
"Ben, sanırım ondan hoşlanıyorum. "
"Ne?"
"Bu aramızda kalsın lütfen. Uzun zamandır ilk kez aynı şeyleri hissediyorum ve onun bir erkek olduğunun farkındayım. Ama ne hissettiğimin de farkındayım."
"Jongin..."
"Bak bir şey beklemiyorum tamam mı? Sadece hoşlanıyorum işte. "
"Jongin, ben de aynısını hissettim."
Şaşkın gözlerle yüzüne baktım. Lütfen sandığım şey olmasın diye geçirdim içimden.
"Yanlış anlama, öyle değil. Hani demistin ya, sanki daha önceden tanıyormuşum gibi diye. Ben de öyle hissettim işte. İlk karşılaştığımızda, sanki daha önce onu tanıyormuşum gibi geldi ama hatırlayamadım. "
"O yüzden onu izliyordun sürekli." Güldüm. "Çok korkmuştum."
"Ne? Kim Jongin!"
"Üzgünüm. Ne yapabilirim, Her sana baktığımda onu izliyordun."
"Tanrım!" Dedi gülerek. "Şimdiden kıskançlık krizlerin başlamış. Pekala, Peki ya Kyungsoo? O sana karşı bir şeyler hissediyor mu sence?"
"Ah, hayır. Yani Bilmiyorum. Sanmam. O zor biri. Onunla ilgili bir şeyler öğrenmeye çalışmak çok zor."
"Bu senden hoşlanmadığı anlamına gelmez."
"Hoşlandığı anlamına da."
"Kesinlikle, denemeden asla bilemeyeceksin."
"Belki zamanla. Ama şimdi değil."
"Pekala, acelesi yok. Tadını çıkar. Sevgi güzel bir his." Gülümsemesini yakalamıştım.
"Şimdi sıra sende. Kim o?" Kıkırdadı.
"Harry. Üniversite de öğretim görevlisi. Kore kökenli bir Amerikalı. Göreve başladığımda bana uyum sağlamam için çok yardımcı oldu."
"Nasıl biri?"
"Kibar ve zeki. Güzel bir gülümsemesi var. "
"Ne zamandır birliktesiniz?"
"Yakında bir yıl olacak. Uzun süre sadece arkadaştık."
"Bu iyi bir şey."
"Evet, öyle. Mutluyum."
"Senin adına mutluyum."
Gülümseyip, başını omzuma yasladı. Hava kararmaya başlamıştı. Son kez birlikte yıldızları izlemek için kaldık.
Sevgi güzel bir histi, kimi severseniz sevin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beautiful Man
RomansaJongin sevmişti, çok güzel bir kadını, çok güzel sevmişti. Onun tarafından terk edildiğinde bile onu unutmamaya söz vermişti. Ta ki onu tanıyana kadar, o güzel adamı... Angst değil, gönül rahatlığıyla okuyun. Uzun zamandır yazdığım ilk hikaye olması...