"Hyesu mu?"
"Evet, eminim. Seulgi ile yakın arkadaslardı, Seulgi'nin de orada okumak istediğinden bahsetmişti. Bu yüzden aklımda kalmış olmalı."
"Hyesu'nun ne işi vardı ki hastanede?" Diye sordum.
"Ne işi olacak Jongin? Hastalanmış, gitmiş işte." Dedi Sehun. Bugün ikinci kez gergin görüyordum onu. "Yani bunca zaman sonra bir araya gelmişiz, bunu mu tartışacağız şimdi?"
"Sehun haklı." Dedi Taemin. Beni bırakıp gittikten sonra Hyesu'ya olan öfkeleri geçmemişti anlaşılan. Aylarca beni toparlamaya uğraşmışlardı sonuçta. Onlar için zor olmuş olmalıydı. Onlara karşı kendimi kötü hissettim.
"Ciddi mi bilmem ama ölümcül olduğunu sanmıyorum. Sanırım hormonal bir tedavi görüyordu. Birkaç ay ara ara uğradı. Sonra uğramayı kesti." Diye açıkladı Joohyun noona. " Siz hiç görüştünüz mü Seulgi?"
Sormaya çekindiğim soruyu benim yerime sormuştu. Merakla Seulgi'ye baktım cevap vermesini umarak."Ah, evet. Seul'e geldikten sonra birkaç kez görüşmüştük."
"Durumunun iyi olmasına sevindim."
"Buluşmadan haberi var mıydı?" Diye sordu Chanyeol.
"Sanmıyorum, yoksa gelirdi değil mi?" Dedi Seulgi omzunu kaldırarak. "Taşınırken iletişim bilgilerini de değiştirmiş olmalılar."
"Jongin, Baekhyun bugün sahne almayacak mıydı?" Diye sordu Sehun.
"Evet, birazdan gelir muhtemelen."
"Baekhyun?" Diye sordu Junmyeon hyung. Bu isim tanıdık gelmemiş olmalıydı. Ailesinin konumu gereği herkesi tanırlardı.
"Buraya yeni taşındı. Taşıdılar. Kyungsoo ve Minseok ile birlikte."
"Buralı değiller sanırım?"
"Kyungsoo buralara daha önce geldiğini söylemişti ama ne kadar süre bilmiyorum. Diğerleri sanırım ilk kez geliyor."
"Güzel, semtimiz genişliyor." Dedi Junmyeon hyung gülerek.
"Evet. Kyungsoo ve Minseok burada çalışıyor. Baekhyun da arada uğrayıp şarkı söyler."
"Şu kahveleri servis eden onlardan biri mi?" Diye sordu Chanyeol.
"Evet, Minseok. Kyungsoo da şefimiz. Yerim de garson kızımız. O da bizim liseden mezun ama sanırım bizden sonra başlamış."
"Evet, genç görünüyor. " Dedi Junmyeon hyung.
"Sana göre herkes genç Junmyeon. Kendini kaç sanıyorsun sen?" Dedi Joohyun noona gülerek.
"Merhaba millet." Arkadan yaklaşan sese döndüğümde Jongdae hyung ile karşılaştım. Bizden bir dönem üsteydi. Aslında Chanyeol ile yaşıttı ama Chanyeol bir sene geç başlamıştı.
"Jongdaee!" Junmyeon hyung hemen ona sarılmıştı. Jongdae hyung da onun gibi iyi bir aileden geldiği için küçük yaştan beri arkadaşlardı. İkisi de örnek öğrenciydi. Jongdae hyung başkanlık işleri ile ilgilenmezdi. Onun yerine alt sınıflara özel ders verirdi. Birkaç kez beni de çalıştırmıştı. Bir de kız arkadaşı vardı. Mezun olduktan sonra nişanlandıklarını duymuştum.
Diğerleri ile de sarıldıktan sonra yanımıza oturdu.
"Ne kadar oldu geleli?" Diye sordu Junmyeon hyung.
"Çok değil, yarım saat kadar. Sizi gördüm ama en son sizin yanınıza geleyim dedim. "
"İyi yaptın. Ee en son nişanlandığını duymuştuk."
"Evet, okulun bitmesini bekliyorduk. Bu sene düğünümüz var."
"Vay be, hala birliktesiniz demek?" Diye sordu Sehun şaşırarak.
"Bilirsin ben uzun ilişkilerin adamıyım."
"Jongdae bu senin ilk uzun iliskin" dedi Junmyeon.
"Başkasına fırsat olmadı, kendimi şanslı sayıyorum."
"Şanslısın" Dedi Seulgi. "Ee nişanlın gelmedi mi?"
"Geldi, kendi arkadaşları ile sohbet ediyor. Biraz kız muhabbetine dönünce kaçtım." Dedi gülerek. "Ah bu arada hepiniz düğünüme davetlisiniz."
"Geleceğimi biliyorsun" Dedi Junmyeon.
"Tabi ki geleceksin. Baş sadıcım olmadan nasıl düğünü yapabilirim ki?"
"Ben mi?" Diye sordu Junmyeon hyung şaşkınlıkla.
"Sen benim çocukluk arkadaşımsın başka kim olabilir?""Ah, sanırım bir süre daha buralardayım."
Bir süre daha sohbet ettikten sonra Baekhyun kafeye geldi ve bize birkaç şarkı söyledi. Her zamanki gibi herkes onu dinlemekten zevk almıştı. Hatta numarasını isteyenler bile olmuştu ki hepsinin aklında iş olmadığına emindim. Daha sonra herkes azar azar kafeden ayrılmaya başladı. Bizim ekip biraz daha kaldı. Akşam olunca biraz içmeye karar verdik. Minseok, Kyungsoo ve Baekhyun'u da masaya çağırdık. Başlangıçta biraz gerginlerdi ama hemen uyum sağladılar. Sanki bizdenlermiş gibi rahatça sohbet ettik. Gerçi artık benim için öylelerdi. Yerim'in yakın birkaç arkadaşı da bir süre kalmışlardı ama daha sonra erken kalmaları gerektiği için ayrıldılar. Joohyun noona ve Seulgi hemen onu yanlarına alıp sohbetlerine dahil ettiler. İyi anlaşmış gibi görünüyorlardı.
Birkaç saat sonra ilk sarhoşluk belirtilerini görünce dağılmaya karar verdik. Diğerleri çıkarken ben etrafı toparlamak için biraz daha kalmaya karar verdim. Yarın sabah bu kadar şeyi toparlamak zor olacaktı.
Hafiften toparlarken arkamdan birinin adım seslerini duydum. Döndüğümde Kyungsoo'nun çıkmamış olduğunu gördüm.
"Sen çıkmadın mı?"
"Sen de çıkmamışsın." Dedi sitemle.
"Yarın erkenden müşteriler gelebilir."
"O halde bizi neden yolladın. Birlikte temizlerdik."
"Yeterince yoruldunuz. Bense tüm gün oturup arkadaşlarımla vakit geçirdim."
"Yine de yorulmuş olmalısın. Yardım edeyim."
"Pekala sen süsleri topla, ben de bulaşıkları içeri taşıyayım."
Başıyla onaylayıp süsleri toplamaya başladı. Ben de bulaşıkları içeri alıp makineye dizmeye başladım. Bir süre sonra yanıma geldi.
"Süsler bitti mi?"
"Evet çok sürmedi. Sana yardımcı olmak istedim."
Bir süre sessizce işimizi yaptık. Kyungsoo'nun gözlerini üzerimde hissedebiliyordum."Onu bekledin mi?" Diye sordu sonunda.
"Hayır." Diye yanıtladım. "Gelmeyeceğini biliyordum. Gelmeyecek birini beklemezsin, bu yalnızca acı verir."
"Peki ne zaman anladın gelmeyeceğini?"
"Gittiği günden beri biliyordum. Sadece acı çekmeyi kabul etmiştim."
"Peki ya şimdi."
"Şimdi..." Dedim gülümseyerek. "Sevginin huzur için olduğunu hatırladım, acı değil."
Jongdae (chen) ve adını bilmediğim biricik yengem
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beautiful Man
RomanceJongin sevmişti, çok güzel bir kadını, çok güzel sevmişti. Onun tarafından terk edildiğinde bile onu unutmamaya söz vermişti. Ta ki onu tanıyana kadar, o güzel adamı... Angst değil, gönül rahatlığıyla okuyun. Uzun zamandır yazdığım ilk hikaye olması...