Bölüm 18

25 2 1
                                    

Güzel bir gün! Her şey yolunda! Hava güzel falan. Okul da var, hem.Ders de işliyoruz şu an. Bu güzel bir şey... Ne saçmalıyordum ben böyle!Hayatım berbat yerlere doğru ilerliyordu. Darren dönüşmek istemediğinden intiharın eşiğindeydi. Ölmese bile en iyi ihtimalle ya vampir ya da kurt olacaktı. Jason ise olanlardan habersiz ona aşık olmamı bekliyordu. Valeria'nın her günkü baskıcı bakışları bugün de üzerimdeydi. Ruh hastası Nick, evi terk etmemiş hatta eve daha çok yerleşmişti.Rick iki arada bir derede hem takım için ter döküyor hem Nick'le uğraşıyor bir yandan da Valeria'yla zaman geçiriyor, her başı sıkıştığındaysa bana danışıyordu.Melissa ise... Felix ile işler yolunda değildi. Üzülüyordu ve o bu haldeyken de mağarada olanları sormak istemiyordum.Belki de sormaya korkuyordum. Annem yaşıyorken beni bulmak istemediyse... Benim için büyük bir hayal kırıklığı olurdu ve ondan nefret edersem...Eğer ondan gerçekten nefret edersem kızgınlıkla onu unutmaya çalışırdım ve kendimi buna hazır hissetmiyordum. Derin bir iç geçirip dersin bitmesini bekledim. Dakikaların geçmediğine bakılırsa sabırsızlıkla beklemek için yanlış dersi seçmiştim.Sonunda dersten çıktığımda matematikten hiçbir şey anlamayan sadece kazan gibi olmakla meşgul beynimde ağrılar başlamıştı.Başımı bir süre ovaladıktan sonra hızlı adımlarla ilerledim. Yürümeye devam edip okulun dışına çıktım.Ağrı geçmemiş aksine daha da şiddetlenmişti. Dayanılamaz hale gelmeye başladığından önüme bakıp bir an önce eve ulaşmayı diledim.Ben hedefe ulaşmak için ne kadar çabalasam da hayat önüme engeller koymayı sürdürüyordu. Görmek istediğim son şeylerden olan, bir çift topuklu ayakkabı önümde bitti.Normalde çok sevdiğim topuklu ayakkabılardan şu sıralar nefret ediyordum.Çünkü Muter Gale'de bu tarz ayakkabıları sadece üç kişi giyiyordu.Birini hepiniz bilirsiniz...Ben!İkincisi havalı vampir Valeria!Üçüncüsü ise...Ah, boş ver o turuncu kafalıyı!Karşımda duran kişi, o ikisinden biriydi.Hangisi olduğunu anlamak için durup ayakkabının sahibine baktım.

"Lilly!"

"Alexandra Blackand!" dedi adımı "bılekend" diye yanlış okuyarak.Doğru okunuşunu biliyordu.Ne diye benimle uğraşıyordu ki!Başımdaki ağrılar yetmezmiş gibi bir de Lilly' laf anlatmaya çalışacaktım.Bunu düşünmek beni sinirlendirmeye başlamıştı.

"Bı-le-kınd!" dedim anlayacağı tonda heceleyerek.Ama o, anlamamakta ısrarcıydı.

"Ama böyle okunmalı, değil mi?Yani 'bılekend' diye.Doğrusu bu.Niçin yanlış okunanı tercih edersiniz ki?"

Ağrı, başımı geçmiş gözlerime vurmuştu.Gözlerim yuvalarından ileriye doğru baskı yapıyordu.Bulanık gördüğüm Lilly'e odaklanıp kaşlarımı çattım.

"Onu, görünce atalarıma sorarsın Lilly!"

Çok da uğraşmayıp ileri gitmek istediğimde bir adım önüme geçip beni durdurdu.

"Sana kaçmak yakışmıyor, Blackand!"

Bu sefer soyadımı doğru söylediğinden durup onu dinledim.Başımı yana atıp ağrının geçmesini bekledim.

"Ne istiyorsun?"

Kızıl saçlarını savurup gülümsedi.

"Sadece ufak bir iyilik istiyorum."

Derin bir nefes verdim.Gözlerim ağrıdan dolayı kayıyor gibi hissettiriyordu.Gözlerimi kapayıp açtım.

"Söyle!"

Aslında hareketlerimi ağrıdan kaynaklı yapmamış olsaydım oldukça umursamaz göründüğümü söyleyebilirdim ki bu Lilly'i sinir ediyorum demekti.Ağrımı bilmediğine göre de...Şu an tam anlamıyla bana sinir oluyordu.Bundan olsa gerek kollarını bağlayıp gözlerini kıstı.

"Biri okuldakilere Neil'la sevgili olduğum dedikodusunu yaymış. Kaç gündür, Neil'ın okuldaki insanlar hakkında söyledikleri yüzünden suratıma bakmıyorlar.Bunu düzelteceksin, Alex. Sen başlattın sen düzelteceksin."

VAZGEÇİLMEZ - Bir Muter Gale EfsanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin