Bölüm 12

46 4 0
                                    

"Alexandra Blackand, Darren Kaneron'a merhaba de!"

Bu sözler beynimde defalarca tekrarlandı.Darren Kaneron, Jason... Darren... Ama... Nasıl?Nasıl olabilirdi?Hangi tür, fantastik bir açıklama bunu bana anlatabilirdi?Yıllardır Gerçek Arkadaş'ım dediğim insan aslında Darren Kaneron mıydı?Bunca süredir onu yanlış mı tanımıştım?Yoksa bu olaylar iki ay içinde yaşananlarla mı alakalıydı?Bahsedilen Darren 20.yy'da yaşamış Darren mıydı yoksa isim benzerliği miydi?Oturduğum koltuktan hızla Felix'e koştum.

"İsim benzerliği...Değil mi?"

Felix iri, yeşil gözlerini gözlerime doğrulttu.Öğretmen kimliğine yakışan bir şekilde konuya açıklık getirdi.

"Üzgünüm, Alex.O...O, arkadaşının içinde yaşayan bir Kaneron.Doğduğunda onun bedeninde onun ruhunun gerisinde hapisti.Şu an ise kendi ruhuyla yaşıyor."

Aldığım cevapla mimiklerim istemsiz bir şekilde şaşkınlık ifadesi veriyordu.Bu sırada yanıma gelmiş olan Melissa'nın elinden destek alıyordum.Edebiyatın yetersiz kaldığı cümleleri her şeye rağmen anlamıştım ve bu nedense göğsümü yakıyor, nefes almamı zorlaştırıyordu.

"Nasıl? Melissa böyle bir şey nasıl...Nasıl mümkün olabilir?"

"Alex, açıklayabiliriz!"

"En iyi arkadaşımın içinde başka bir Kaneron var!Bunun neresini açıklayacaksın?"

Melissa'yı ittim.Derin nefesler alıyor, kendimi olabildiğince sakin tutmaya çalışıyordum. Çünkü delirmiş bir Alex, Jason'a yardımcı olamazdı.

"İmkansız!Nasıl?İmkansız, hayır...İmkansız, Melissa!"

Tamam, o kadar da sakin sayılmazdım.Bu sözlerimden sonra ilk işim hareketlerimi izleyen Jason'a yumruk atmak da olabilirdi.Ama Jason şu an yoktu.Bedeni karşımda duruyordu ama ruhu belirsizlik içindeydi.Ne kadar sakin olabilirdim ki?

"Jason nerede?Söyle bana Jason nerede?"

Jason'a, Darren'a ya da her kimse ona yumruklarımı savuruyordum.Kimisi havada yüzüne teğet geçiyor kimisi de kendini savunmadığından yüzüne isabet ediyordu.Jason en son yere düştüğünde bir süre gözlerime baktı.Şaşırmış gibiydi.

Benden bu kadar sert yumruklar beklemiyordur, diye düşündüm.Melissa beni tutup diğer koltuğa itti.Ellerimi elleriyle kilitleyip bağırdı.

"Alex, sakin ol!Alex!"

Zaten yeterince gerginken bir de Melissa'nın aksesuarı yüzüme çarpınca daha da öfkelendim.

"Tamam olacağım ama şu aptal fularını çek!Ağzıma giriyor!Bırak beni!"

Melissa elimi bırakıp uzaklaştı.Sözümü tutup sakinleşiyor muyum diye ayakta bir süre beni izledi. Sakin halim onu tatmin ettikten sonra Felix'e ters bir bakış atıp geminin girişine doğru ilerledi.Felix, ten rengi paltosunu düzeltip bir bana bir Jason'a baktıktan sonra en iyi fikrin Melissa'nın peşinden gitmek olduğuna karar vermiş olmalıydı ki onunla aynı yöne gitti.Nick, bana, yüzüme uzunca baktıktan sonra dışarı çıktı.Baygın kızı saymazsak, Jason'la baş başa kalmıştık.

Ağlamadan konuşabilmek için saatlarce sakinleşmeyi bekledikten sonra koltuğuna oturmuş Jason'ın yanına oturdum.Burnumu çekip sakince sordum.

"Ona ne yaptın?"

Yüzü oldukça donuktu.Bir noktaya sabitlenmiş yerdeki küçük siyah lekeye odaklanmıştı. Fısıldadı.

"Yaşıyor."

Konuşurken gözlerime bakmıyordu ya da bakamıyordu.Açıkçası şu an buna takılmış olmak dünyadaki en gereksiz ayrıntı olabilirdi.Yine de gözlerini yakalamaya çalıştım.Odak noktasını değiştirmeyi başarsam da bana bakmasını sağlayamamıştım.Şimdi de koltuğun kenarındaki elini inceliyordu.Olabilecek en mantıklı kelimeyle sormayı denedim.

VAZGEÇİLMEZ - Bir Muter Gale EfsanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin