Barçın abimin mahkemesi o kadar hızlı bitmişti ki ne olup bittiğini dahi anlamamıştım. O adamın pişman gözlerle bakışını hatırlıyordum. Kendi oğluna bunu yaptığı için pişmandı ama içim bu pişmanlığı kusmak istiyordu. Ne kadar gerçekçi olursa olsun yaptığı şeyin affı, özrü olamaz.
Abimin çöken omuzları, suskunluğu, gözlerini dahi o adamdan saklaması canımı yakıyordu. Kabullenmesi zor bir şeydi. Babasına karşı nefreti hep olsa da sevgi de vardı. Bunu görmemek imkansızdı. Bilmeden büyüdüğü bir gerçek ona yalan bir sevgi vermişti şimdi ise o sevgi altında eziliyordu.
Babasına duyduğu sevgi için pişmanlık duyuyordu. Ona dokunan ellerin öz babası oluşu beni bile sarsarken abimin yaşadığı o acıyı düşünemiyorum bile.
Hatırlamadığı bir gerçek tüm ruhunu söküp atmıştı ve biliyorum ki abim artık eskisi gibi güler yüzlü olmayacaktı.
"Müebbet yedi." Dedi Yavuz rahatlamış şekilde. "Bugün herkes hakkettiği yere gitti." Dedi Uğur abi. Gözlerim abimi bulduğunda sahte bir tebessümle bize bakıyordu. "Abi." Omzunu sıvazladığımda buruk bir tebessüm etti. "Eve gidelim mi?" Dedim yorgunluğunu anlayarak. "Çok iyi olur aslında."
"Bugün ikinizinde dinlenmeye ihtiyacı var. Yorucu bir gündü, yine haberleşiriz. Erhan, Samet sizi ben bırakırım, yolum üstü zaten." Yalçın abime ettiği tebessümle yanımızdan ayrıldığında çocuklarla vedalaşıp, evin yolunu tutmuştuk bizde. Bugün yıllardır hayalini kurduğum o an gerçekleşmişti ama mutlu dahi olamıyordum. Adalet yerini bulmuştu, ruhum özgür bırakılmıştı. Kanayan yara bugün durmuştu.
O adam değil, ben kazanmıştım.
Ölmeyi değil de savaşmayı göze olarak yaşamayı başarmıştım.
Ama abim.
O her şeyi bir günde öğrendiği gibi sindirmesi 2 haftasını almıştı ne kadar sindiremese de kabul etmişti.
Eve geldiğimizde abim sessizce odasına geçmişti. Yalçın abim bu haline üzülüyordu. Gözlerinde gördüğüm çaresizlik bunun göstergesiydi. "Yavuz Arda'yı uyutur musun lütfen ben abimin yanındayım."
"Tamam abi."
Ağır adımlarla odasına çıktığımda yatağına uzandığını fark ettim. Kapıyı tıklatarak içeriye girdiğimde gözleri beni buldu.
"İyi misin abi?"
Dudaklarında acı bir tebessüm belirdi.
"Benim sormam gerekmez miydi?"
"Önemli değil kimin sorduğu. İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz."
Yerinden doğrulup elimi tuttuğunda dudaklarına götürdü. "Suskunluğumu yanlış yorumlama. Bugün o dik duruşun beni o kadar gururlandırdı ki...Bugün senin günün aslanım. Sen kazandın. İçinde verdiğin o savaşı bugün kazandığını biliyorum. Benim yüzümden yüzünü asma mutlu ol, sen bunu çok hak ediyorsun."
Gözleri dolduğunda ona sıkıca sarıldım. "Ne hissettiğini biliyorum. Bana kendini açıklama, benim kadar senin de mutlu olman lazım. Sende kazandın abi. Yılların mücadelesi, bilmediğim bir gerçek...Sen de kazandın kendin için hem de kardeşlerin için. Sen onlarla beraber kendini de kurtardın."
Ondan ayrıldığımda akmaya hazır olan göz yaşlarını sildim.
"Abi geçecek söz veriyorum sana."
Kafasını omzuma koyduğumda kollarını sıkıca belime bağlayıp, içli içli ağlamaya başladı. Onu ilk defa böyle görmenin verdiği beni kötü yaparken sadece ağlamasının bitmesini bekledim.
Güçlü duvarları yıkılmıştı. Büyük oluşu önemli değildi, kalbi bir küçük çocuğun kalbi gibi kırıktı.
"Seninle olacağız. Söz veriyorum...beraber aşacağız her şeyi."
O gün abim omzumda uyuya kaldığında Samet ve Erhan'ın beni sakinleştirmeye çalıştığı günleri düşündüm. Onların omuzlarındaki yükü bu gece anladım.
Kollarımda ölüme yakın canımdan sevdiğim biri vardı ve onu hayata geri döndürmem gerekiyordu.
**
"O kadar kötü mü?" Dedi düşünceli bir şekilde Erhan. "Uyuyor, bazen aramıza katılıyor ama kimse ile muhabbet içinde bile değil. Arda'ya bile yaklaşmıyor."
Aradan geçen 1 hafta ile olan sadece buydu. Abim kendini zorlayarak hayata devam etmeye çalışıyordu.
"Kafasını kurcalayan çok şey var. Sende öyleydin. Konuşmazdın bizle yatağa geçer sabaha kadar düşünürdün. Bence onu bir süre bırakmamız gerekiyor. Canı acıyacaksa acısın. Bunu hissetmediği sürece kendine gelemez."
Hak vererek kafamı salladım. Abimi bir süre yalnız bırakmam gerektiğinin farkındaydım.
"Yavuz okulda bulaşanlara sırf abim üzülmesin diye karşılık bile vermiyor. Uzaktan uzağa abime olan hasretini gidermeye çalışıyor. Korkuyor konuşmaya...Yalçın abim ona yakın olmaya çalışsa da fazla adım atmaya çekiniyor. Onun kendisine gelmesini bekliyor sanırım. Herkes ruh gibi oldu...Tıpkı sizin gibi. Bu şeyler o kadar tanıdık ki düşünmeden edemiyorum. Benim yüzümden sizin de günleriniz mahvolur, moodunuz düşerdi."
Erhan ve Samet birbirlerine baktıklarında derin bir nefes aldılar.
"Biz şikayetçi değildik. Sizde değilsiniz bu durumdan farkındayım. Abin zor bir dönemden geçiyor, sen yaşananlar yüzünden geçmişe dönüp duruyorsun. Bu şeylerin sana hemen geçeceğini söyleyemem Özgür. Yara aldınız ve hala kanıyorsunuz ama sizi yaralayan etken kalktı, artık iyileşmeniz için bir engel yok."
Yoktu. Bizi yaralayanlar artık hayatımızda olamazlardı.
"Kader mi bu ? Abimin yaşadıklarını hala idrak edemiyorum." Dedim dürüstçe. "Babası...bir insan çocuğuna bunu nasıl yapar ? İlaç verip olanları unutturmak...abimin her şeyden habersizce büyümesine neden oldu."
"Bu şeytanlık benim bile kanımı dolduruyor. Adamın evinize silahla bastığı günden belliydi amına koyayım. Evde 6,7 aylık bebek varken şerefsiz amına koyayım!"
O gün o gözlerde akan şeytanlıktan böyle bir şey çıkacağı belliydi.
"Şu an için geçmişi bir kenara bırakmalıyız. Abin ve kendin için geleceğinize odaklanmanız gerekiyor Özgür. Onun yanında olduğunuz sürece iyi olacağından eminim. Kendisi de çabalıyor zaten."
"Olabildiğince yalnız bırakmamaya çalışacağım."
Ve gerekirse, kendini tamamen iyi hissedene kadar baş ucunda bile dururum.
Çünkü bu sefer içimdeki o acıya boyun eğip, yaşadıklarıma diz çökmeyecektim.
****
Özgür'ü böyle güçlü görmek...🥹
Ballarım yorumlarınız çok önemli 💞💞
Öptümmm
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yuva
Teen Fictionkayıp bebek serisi, erkek başrol. Bir ailem, bir yuvam vardı. Yalan değildi, önüme konulan acı bir gerçek kanıtları ile beraber vardı. +18 *psikolojiyi zorlayan bölümler olacaktır lütfen ona göre okuyun*