XXXVIII

312 25 7
                                    

Yavuz'dan

Abimle okulun bahçesine girdiğimizde Samet ve Erhan abi ile selamlaştım. Samet abi yine saçlarımın içine ettiğine bayık bir bakış attım ona.

"Sağol abi ya."

Sesimdeki siteme güldüğünde kolunun altına aldı. "Oğlum ne diye bu kadar yakışıklı oluyon şimdi seni de kapacaklar."

Bu dediğine gülüp, kafamı kaldırdığımda Erim'i görmüştüm. Yanındaki çocukla ciddi bir şey konuşuyordu. O sıra omzuna elini attığında kaşlarımı kaldırdım. Ne diye yaptı ki bunu ?

"Abi ben sınıfa geçiyorum, görüşürüz."

Sınıfa hızlı adımlarla ulaştığımda nöbetçi hocanın burda olduğunu gördüm.

"Günaydın hocam nasılsınız ?"

Gülümseyerek kafasını kaldırdığında imaj değişikliği yaptığını fark ettim.

"İyiyim Yavuz sen nasılsın?" Dedi içten bir şekilde.

"İyiyim, teşekkür ederim. Gözlükleriniz yakışmış."

Bu ay içinde gelen genç bir adamdı. Tarih derslerine giriyordu. Yeni olduğu belli olsa da dersi işleyişi yeni biri gibi değildi asla.

"Sağol koçum. Diğer arkadaşlarına ilk dört dersinizin boş olduğunu söyler misiniz ? Bugün bölge toplantısı olduğu için öğretmenlerinizin çoğu yok."

"Söylerim hocam." Sınıftan çıktığında ne yapacağımı düşündüm. Dört saat fazlaydı. Yalçın abim öğleden sonra gelecekti. Sıkıntıyla yerime geçtiğimde sınıf nerdeyse dolmuştu herkese ilk dört dersin olmadığını söylediğimde sınıftan çıkıp, kantine indim.

İki poğaça ve meyve suyu alıp, cam kenarında olan bir yere geçtim. Geçmemle yanıma birinin oturması bir olmuştu.

"Afiyet olsun oturabilir miyim?"

Erim'in benden izin isteyen mavi gözlerine hayır demek zordu. Hep zor olmuştu.

"Tabi."

Yanıma oturduğunda gözlerim bileğindeki spotify kodlu bilekliğine kayıyordu. Ya benim ona verdiğim ya da bir başkasından aldığı bileklikti.

"Yeni değil, senin verdiğin bileklik."

Galiba en sevmediğim huyu buydu gözlerimden geçeni çok rahat okuyordu.

"Takmana şaşırdım sadece." Dedim düz bir sesle. "Neden? Benim sana aldığım kolye o zaman şu an bir rafı eskitiyor ya da çöpte mi? Bunu mu anlamalıyım ?" Dedi eğlenir şekilde.

Verdiği kolye hala boynumdaydı formanın içinde olduğu için gözükmüyordu sadece.

"Ben çöpe atacak biri değilim." Gülümsedi, sanki bunu biliyormuş gibi. "Biliyorum şu an boynunda takılı olan kolyeden." *aşağıya bıraktım kolyeyi*

Kaşlarım havalanırken o yakamdaki zinciri tutarak nazikçe dışarıya çıkardı kolyeyi. Pusula sembolü olan bir kolyeydi. Bunu bana verdiğinde sen benim pusulamsın demişti. İlk zamanlar anlamak zor gelmişti ama zamanla anlamıştım.

Onun için ben bir yönüm, doğru olan bir yoldum.

"Bana hala öfkelisin." Dedi emin bir şekilde."

Gözlerine baktığımda ne cevap vereceğimi bilemedim. Kırgınlık mi yoksa öfke miydi bende bilmiyordum.

"Pişman oldum." Dedi kafasını eğdiğinde. Bunları duymak bünyemde elektrik etkisi yaratıyordu. Uzun zamandır belki de bunu duymak için beklemiştim.

yuva Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin