Vote ve yorumu unutmayınnn please. Multi de Ecem Yılmaz var. İyi okumalar...Savaş'tan...
"Seni seviyorum Savaş."dedi Ecem o etkileyici, insanı büyüleyen mavi gözleriyle. "Ben de seni."dedim, gözlerine bakarak. "Öküz" dedi, sinirle kaşlarını çatıp. Acaba öküzlükten insanlığa ne zaman geçeceğim? Çok merak ediyorum. "Ne yaptım yine?" dedim. "Ben sana seni seviyorum diyorum sen bana 'Ben de seni.' diyorsun." dedi, sinirle. "İlla güzel bir şey söyleyeceğiz demi?" dedim. "Söylesen ölürsün sanki."dedi. "Birinin gözlerine bakmak onun rüyalarına girmeyi göze almak demektir. Eğer sevmeye kabiliyetin yoksa o gözlere bakmayacaksın." dedim gözlerine bakarak. Gülümsedi. Gülümseyince gözleri kısıldı. O kadar tatlı görünüyor ki. "Gözlerime niye bakıyorsun?" dedi. "İlla duyucaksın o sözü demi? Seni seviyorum çünkü."dedim birden uyandım."Lan bu ne biçim rüya?" deyip Nurella bakışımı attım. Hiç gerçekçi değil. Ben böyle edebiyat hayatta yapamam. Rüya işte. Saçma sapan. Kimse duymadı bilmiyor. Furkan açık kapıdan kafasını uzatıp; "Söz güzelmiş. Bu sözünü olmayan kız arkadaşıma söylebilir miyim? Ya da ileride evleneceğim kıza evlilik teklifi ederken söyleyeyim. Ama merak etme tırnak içinde söylerim kıza da senden bahsederim, belki bir kız kardeşi falan vardır artık onunla da senin aranı yaparız. Bu kıyağımı da unutma." dedi. "Lan seninle evlenecek kız daha doğmadı ama sen maymunlardan bahsediyorsan bak onlar seninle evlenir ama ben maymun sevmiyorum bana ayarlamana gerek yok yani. Gerçi seninle yaşıyorum alışkınım maymunlara." deyip yastığı kafasına attım. "Ve bu rüyadan bir insana ya da kendi türünden hayvanat bahçesindeki arkadaşlarına söylersen bu sefer seni öldürürüm. Hayvanseverler kızacak ama ne yapacaksın insanlığı kurtarmak lazım demi?" diye ekledim. "Tamam abi. Kızma abi. Alt tarafı Ecem'e söylerim." dedi gülerek. Tam diğer yastığı da alıp kafasına atacakken kaçtı, maymun. "Hele öyle bir şey yap seni geldiğin yere hayvanat bahçesine gömerim." dedim bağırarak. "Tamam be. Söylemeyiz." diye bağırdığını duyunca oturduğum yataktan kalktım duşa girdim. Ben nasıl böyle bir rüya görebildim ki? Ben rüya bile görmem doğru düzgün. En son Angelina Jolie'yi görmüştüm rüyamda. Ne güzel rüyaydı ya. Ama bu tam kabus. Ben böyle sözler ölsem söylemem.
Ecem'den...
Sabah uyandığımda Savaş tam karşımda duruyordu. "Savaş senin ne işin var burada?" dedim. Kahkahalarla güldü. Bir dakika Savaş böyle gülmez ki. Genelde sırıtır. Böyle anırmaz. Kafama vurdu. Ayrıca kafama da vurmaz. Ee bu Zeynep'miş. Kafama vurunca kendime geldim. "Oradan bakınca Savaş gibi mi duruyorum?" dedi sırıtarak. "Valla buradan bakılınca hayvan gibi duruyorsun. Ne diye vuruyorsun kafama? Salak olacağım senin yüzünden bir gün." dedim. "Zaten salaksın. Benim nerem benziyor Savaş'a sorabilir miyim." dedi. "Doğru sen hiç benzemiyorsun Savaş'a. Savaş'ın gözleri nutellanın rengi gibi. Senin göz renginden daha koyu. Saçları siyah ve çok güzeller. Ve gülüşü senin ki gibi değil. Kaslarını ve balavalarını sayarsak hiç benzemiyorsunuz. Ama ben seni Savaş'a benzettim. Bu normal mi acaba?" dedim. "Bence normal değil. Ama aşıksan normal tabii. Bu arada baklava falan ne iş?" dedi, gülerek. Tam ayağımdan pandalı terliğimi çıkarıyordum ki kaçtı. Bu teknik annemindi gerçi annem hem çaktırmadan atar hem de annem terliği çıkarmaz direk ayağından fırlatırdı. Hep de o terliği yiyen taraf ben oluyordum. Arda yani saygıdeğer abim (!) hemen kaçardı. Yataktan nihayet kalktım. Duşa girdim. Çıkınca üstümü giyinip midemin beni götürdüğü yere yani mutfağa gittim. Muhteşem kokular geliyordu mutfaktan. Zeynep döktürmüş yine. Valla bu kız evde kalmaz. Ama benim için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. "Bu pastalar, çörekler ve benim aşkım olan bu börekler kimin için Zeynep Hanım?" dedim. "Savaş'la Furkan bize geliyorlar." dedi börekleri fırından alırken. Ben de bir Esra Erol bir Seda Sayan edasıyla masaya yaslanıp "Demek Furkan için." dedim. "Savaş ve Furkan için" dedi. "Benim için değil yani? Bir de en yakın arkadaşım olacaksın." dedim, dudağımı büzerek. Cevap vermedi. Kesin Furkan için yaptı bu kadar şeyi. Ben anlarım. Bana Esra Erol'un yerine geçmem için teklif geldi de ben kabul etmedim. Zeynep'le uğraşamayacağım, bugün. Üşeniyorum. "Yardım edeyim mi?" dedim. Sanki 'et' dese edeceğim. "Sen yumurta bile kıramazsın bana mı yardım edeceksin? Zaten börek yapmayı sana ben öğrettim." dedi gülerek. "Yumurtayı her insan kırar göstereyim istersen." dedim ve bir şey demesine fırsat vermeden buzdolabından yumurta alıp yere attım. "Demek ki kırabiliyormuşum." dedim ve koşarak odama çıktım "Temizle şurayı Ecem." diye bağıran Zeynep'i takmayıp. Odama gidip Francisco'nun posterleriyle bakışacağım. Esra Erol'a katılsa keşke Francisco hemen talip olurum valla. Düşündüm de Francisco'yu Esra Erol da. Tamam biraz saçma. Ama mucize denen bir şey var. "O anca dizilerde olur, diye de bir söz var." dedi iç ses. İç sesim bile bana laf sokuyor. Bir Francisco kaldı valla. O bana laf soksa hatta küfür etse "Ay sen ne güzel küfür ediyorsun. Teşekkür ederim. O laf sokan ağzını yerim ben senin." falan derim herhalde. Francisco'yla düğünümüzün nasıl olacağını düşünmem lazım. "Evli olduğunu da düşünmen ve çocuğunun da olduğunu düşünmen lazım." dedi iç ses. Of sen yapma bari iç ses. Biliyoruz evli olduğunu. Biliyoruz çocuğunun olduğunu. Bir şey daha biliyorum o da karısının çok tipsiz olduğu. Ben daha güzelim bir kere. "Bu şarkı benden sana gelsin 'Sinan Akçıl- Tabi Tabi' " diyen iç sesimi susturup gözlerimi kapatıp Francisco'nun damatlığının ve gelinliğimin nasıl olacağını düşünmeye başladım.