Ecem'den...
Gözümü açtığımda gözüme giren güneşle karşılaştım. Aklıma Savaş geldiğinde kızarmama engel olamadım. Beni öpmüştü, öpmüştü! Ecem'i, beni, öpmüştü. İyice saçmaladım. Saate baktığımda 05.30'du. Oha daha erkenmiş. İşte Ecem olmak bunu gerektirir. Alarmdan önce uyanmanın dramını yaşıyorum şu an. Kendi kendime biraz daha konuştuktan sonra Zeynep'in yanına gittim. Ve tabii ki de doğru tahmin: Saçma sapan bir pozisyonda horul horul uyuyan Zeynep... Tamam abarttım. Horlamıyordu. Odama gidip üstümü değiştirdim. Banyoya gidip yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa gittim. Kendi kendime düşündüm. Omlet yapayım. Bence yaparım, neden yapamayacak mışım? Yaparım ama buralar dağılırsa seneye bugün ölüm yıldönümüm olur, yok ya Zeynep aşkım yapmaz.
15 dk sonra...
"Ya neden olmuyor?" İki saattir bir omlet yapmayı beceremedim. "Off ya yemin ediyorum evde kaldım." derken arkadan bir ses "Evet Ecem bence de evde kaldın artı bu mutfağın hali ne?" diye cırladı. "Aa Zeynepciğim, meleğim daha alarm çalmadı. Biraz daha uyu sen, ben de buraları toplayayım." dedim. Zeynep defol işaretini yaptı. Doğal olarak ben de defoldum. İşaret dili ve mimiklerle ne güzel de anlaşıyoruz. Yukarı çıkarken telefonum çaldı. Savaş'tır diye hemen odama superman gibi uçtum. Baktım ki Zeynep arıyor. "What the gülüm?" "Alo, Zeynep mal mısın sen?" "Çok üşendim kahvaltı hazır hadi gel." dedi. Benim neden normal bir arkadaşım yok? Onu geçtim anormal da olur Allah'ım sana yalvarıyorum. Şu Zeynep yerine bana aklı yerinde bir kanki yolla lütfen. (Amin)
Yarım saat sonra...
Okula geldiğimizde hiç kimse yoktu. Yine geç kaldık bir de erken uyandık. Ben kendimi superman zannederek uçmaya çalıştım ama olmadı. Neyse ben koşar. Sınıfın kapısını çalmadan içeri girdim. Zeynep beni çekti sınıfın kapısını çalıp "Özür dileriz hocam geçebilir miyiz?" Hoca kafasını salladı. Allah kahretsin bir de Nevzoşumun dersi, çok ayıp oldu adama. Arkaya geçtiğimizde Savaş öküzü mal gibi sırıtıyordu. Ben de 'ne var? ne bakıyorsun ayı mı oynuyor' bakışımı attım. O da önüne döndü. Sırama baktığımda çığlık attım. Savaş hemen yanıma geldi. "Ecem ne oldu?" dedi. Ben de "Bu sıra neden boş ben o kadar karaladım. Hangi şerefsiz yaptı?" dedim. Sinirle yerime oturdum. Savaş; "Allah'ım neydi günahım? Millet deliye hasret ben akıllıya." dedi, Savaş öküz gibi öküzü. Sınıftakiler gülünce daha çok sinirlendim. Ben durur muyum? tabii ki de hayır. "Senin günahın bu dünyada bizim gibi insanlarla yaşaman ama sen nesin insan değilsin. Başka bir tür. Mesela orangutan, öküz, ayı, sığır." dedim. Aslında sinirimi Savaş'tan çıkarmıştım. Ama ne yapayım çok üstüme geldi. Sınıftaki bir kız "Böyle öküze can kurban." dedi. "Bak kızım sus yoksa ses tellerinle ip atlar. Saçlarını teker teker yolup yediririm." dedim. Savaş ve Nevzat Hoca bana öyle bir bakış attı ki susmak zorunda kaldım. Ama bence hak etmişti.
Okul bitmişti nihayet, bugün baya aksiyonlu bir gündü. Savaş beni beklemeden hemen gitmişti. 'Ne bekliyorsun çocuğa o kadar bağırdıktan sonra seni bekleyeceğini mi?' diyen iç sesim yine haklıydı. "Kırılmış mıdır acaba?" Zeynep; "Bence kırıldı." Sesli mi düşündüm ben yine. "Ne yapayım Zeynep ya şu dilime hakim olamıyorum." dedim. "Çok haklısın." "Sağol ya çok güzel teselli ediyorsun, thank you very much!" dedim. "Ne demek her zaman." dedi Zeynep.
1 saat sonra...
Acaba ne yapsam çocuk kırıldı. Mal Ecem çocuğu herkesin içinde rezil et sonra da ne yapacağını düşün. Mal, aptal, beyinsizin önde gideni Ecem. Ama gönlünü almaya çalışacağım. Telefonumu da açmıyor ki. "Zeynep çok salağım ben demi, gülme ciddi bir şey konuşuyoruz şurada." dedim karşımda kıs kıs gülen Zeynep'e. "Valla be desem bilmiyorum Ecem" Valla umutsuz vakayım resmen. "Of acaba ne yapsam ki beste falan mı yapim akrostiş falan..." "İlk okul çocuğu musun ne akrostişi. Bence git kapısına çocuğun bu dengesizliklerin için özür dile." dedi akıllı arkadaşım.
Yarım saat sonra...
Savaş'ın evinin önündeyim şu an. Ya affetmezse. Zile titreyen ellerimle bastım. Savaş kapıyı açtı. "Ne var, Ecem" dedi. Uykudan yeni uyandığı çok belliydi. Bunları düşünme Ecem. "Özür dilerim." dedim. "Bunun için mi geldin?" dedi Savaş bıkkın sesiyle. "Ne deme mi isterdin?" dedim. "Ecem seninle uğraşamayacağım. Çok uykum var." "Ne demek uğraşamayacağım?" "O kadar dengesizsin ki bir gün çok iyisin iyi anlaşıyoruz falan sonra ne olduğunu anlamadan birden değişiyorsun. Artık senin ne zaman iyi gününde kötü gününde olduğunu çözemiyorum." dedi Savaş. "Ayrılmak mı istiyorsun? Yani istiyorsan sorun değil." dedim.