Savaş'tan...
"Ayrılmak mı istiyorsun? Yani istiyorsan sorun değil." diyen Ecem'e şaşkınlıkla baktım. "Sorun değil öyle mi?" güldü. "Evet,sorun değil. Ne istiyorsan yap. Benim gibi bir dengesizle uğraşmak istemezsin zaten." "Ben sana ayrılalım bile demedim be! Ama sen dünden hazırsın ayrılmaya." dedim gözlerinin içine bakarak. "Ben senin yanına özür dilemek için geldim. Ama sen beni sinir ettin her zaman ki gibi." Hala kapının önünde konuşuyorduk. Kolundan tutup içeri çektim. "Üşürsün, içeride konuşalım." dedim. Ecem salona gitti ben de mutfağa. Sıcak çikolata yapıp salona geçtim. Çikolatasını Ecem'e uzatıp karşısına oturdum. Çikolatasından bir yudum alıp "Benden sıkıldın mı?" Güldüm. Çünkü; buna anca gülünürdü. Ona nasıl aşık olduğumu bilse bunu sormaya utanırdı herhalde. "Saçmalama. Senden sıkılsam burada yanımda oturamazdın. Ayrıca ben değil sen sıkıldın bence. 'Ayrılmak istiyorsan sorun değil' diyorsun şimdi de 'benden sıkıldın mı?' diyorsun. Ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum, gerçekten. Dengesizsin işte." Ayağa kalktı. Bağırarak; "Dengesizsin de dengesizsin. Tamam dengesizim. Çünkü sana aşık oldum. Aşk dengemi bozdu, ne yapayım. Alışık değilim." dedi. Ben de ayağa kalktım. Tam karşısında durup gözlerine baktığımda ağlamaya başladı. Gözyaşını öptüm. "Ağlama." dedim. Sarıldım. Dengesizdi, sinirliydi, bana 'öküz' diyordu, sakardı, beni sinir ediyordu ama ben onun gözlerine, bakışına, sarılışına, saçlarının kokusuna, soğukta kıpkırmızı olan burnuna, ellerine aşıktım. "Seni çok seviyorum, güzelim." dedim kulağına. Daha sıkı sarıldı. Saçını öpüp geri çekildim. "Benim uykum var." dedim. Koluma vurup bacağıma tekme attı. "Sana öküz demek de çok haklıyım. Ne güzel romantik bir an yaşıyorduk. Çocuklarıma anlatacaktım belki ben bu anı." dedi sinirle. "Çocuklarımıza diyecektin herhalde." Güldü. "Hayır, Francisco'yla çocuklarımıza." dedi gülerek.
Ecem'den...
"Demek Francisco ha!" deyip gıdıklamaya başladı beni zalımın oğlu. Kahkalarla gülüyordum. Gülmekten çenem ağrıyınca; "Savaş gıdıklamayı 3 saniye içinde bırakmazsan bütün okula Furkan'la evleneceğinizi söylerim." "Çok acımasızsın. Furkan'ın okuldaki kızlar tarafından katledilmesini mi istiyorsun?" Gülerek; "Egon yine Everest'e rakip." dedim. Savaş tam cevap verecekti ki kapı çaldı. "Kim bu cibiliyetsiz?" dedi Savaş ben gülerken. Kapıyı açtı. Furkan gelmişti. "Nasılsınız favori çiftim?" deyip Savaş'ın yanağından makas aldı ve tam tekli koltuğa otururken Savaş koltuğu çekti. Sonuç: Furkan yerde. Savaş'la ben hunharca gülerken Furkan ayağa kalktı. "Siz ne kadar itici bir çiftsiniz böyle ya!" dedi. Savaş, Furkan'ın kafasına vurup; "Hani favori çiftindik lan?" dedi. "Artık değilsiniz. Benim favorim Safiye'yle Faik." dedi. Gülmekten karnıma ağrı girmişti. Furkan tekli koltuğa biz de Savaş'la diğer koltuğa oturduk. Televizyon izlerken Furkan; "Savaş kankicim sana bir şey sorabilir miyim?" dedi. "Nihat Hatipoğlu muyum ulan ben!" Furkan gülüp; " Şimdi ben adı Mevlüt olan bir çocuğu bizim okula getirsem okul masraflarını karşılasam mevlüt okutmuş olur muyum?" dedi. Savaş gözlerini kapatıp sabır ya sabır deyip gözlerini açtı ve kelimenin tam anlamıyla Furkan'a uçtu. "Ben senin mevlüdünü okutacağım şimdi, merak etme sen." dedi ve benim çekiştirmem ile durdu ve Furkan'ın yakasını bıraktı. Yanıma oturup; "Bu çocuk bizim yakamızı bırakmaz sonuçta dünya malı dünyada kalır. Yolda yürürken uçak çarpsa da kurtulur." dedi ve kumandayı Furkan'ın kafasına attı ama Furkan havada tuttu. "Ne güzel ikimiz de kalırız dünyada işte kanki." dedi Furkan. Savaş'ın kolunu tuttum olası bir saldırıyı önlemek için. "Alın şunu başımdan. Ya da Ecem gel biz benim odama gidelim. Bu Furkan'ı dinleyip psikolojin bozulmasın." Furkan ayağa kalktı, beni itip ortamıza oturdu. "Aa çok ayıp Savaş'cığım, canım kankim. Evlenmeden olmaz. Hem ne güzel kardeş kardeş oturuyoruz. Daha karpuz keseceğiz." dedi Furkan. "Şimdi ben seni kesmeden uza Furkan. Hadi arkadaşım, hadi yakışıklı kardeşim. Allah'ım çarpılacağım şimdi." Çantamı alıp ayağa kalktım. "Kesmek falan dediniz de Zeynep de beni kesebilir. Ben gideyim." dedim. Furkan ayağa fırladı. "Zeynep mi dedin sen?" dedi. "Evet, sen de gel istersen, Furkan. Ama giderken çikolatayla çiçek de alalım." dedim Esra Erol moduma girerek. "Lan ne oluyor kim kiminle gidiyor? Olmaz ben bırakırım seni. Ne demişler bu devirde ebene bile güvenmiceksin." diyen Savaş'ın yanağını sıkıp; "Çok tatlısın sen ya." dedim ve ne yaptığımı anlayıp kendimi öldürmek istedim. Hunharca gülme sırası Furkan'daydı. "Valla kanki senin karizma yerlerde." dedi. Savaş sırıtarak bana baktığı için Furkan'ı duymamıştı. Duymaması tüm Türkiye için daha hayırlıydı zaten. "Ben Ecem'i bırakacağım. Sen de evi topla. Eve geldiğimde yine dağınık görürsem bu evi seni 49 numaralı terlikle döverim." dedi. "Terlik show diyorsun yani?" Savaş gülüp ceketini alıp elimi tuttu. Evden çıkarken son kez Furkan'ı tehdit etmeyi unutmadı.
Savaş'tan...
Arabaya bindiğimizden beri konuşmamıştık. Daha fazla dayanamayıp sessizliği bozdum. "Sorun olmaz mıydı gerçekten?" diye sordum. Bu konuyu bir daha açmak istemiyordum ama emin olmak istiyordum. "Ne sorun olmazdı." dedi. Bilerek yapıyordu. Neyden bahsettiğimi çok iyi biliyordu. "Ayrılmamız." Güldü. "Sinirle söyledim. Benden sıkıldın zannettim. Sorun olmaz desem de ayrılsak ben biterdim. Neyse sen beni affettin mi onu söyle."dedi. "Affetmez mi insan sevdiğini? Hem sen beni her şeye rağmen affettin. Off ne saçma konuşmalar bunlar ya! Kendimi Yaprak Dökümü'nde gibi hissediyorum. Biz duygusal konuşma yapmayalım Hayriye'm" dedim gülerek. "Sen de Ali Rıza Bey oluyorsun o zaman." dedi zeki sevgilim. "Zeki kız." dedim. "Eee kimin sevgilisi." diyen Ecem'e şaşkınlıkla baktım. "Zeki olduğumu kabul ettin sonunda Hayriye'm." "Tamam Ali Rıza Bey çok havalanma."
Evin önüne geldik. "Ben eve gidip Furkan'ı evi toplamadıysa döveceğim. Ama Furkan'ı dövebilmem için beni öpmen lazım Hayriye." dedim. "Aman bir gören olur Ali Rıza Bey." Sırıtıp; "Leyla'yla Necla Oğuz'la işi pişirdiler ama Allah Allah benim ağzımı açtırma Hayriye." dedim. Yanağımdan öpüp kulağıma; "İyigeceler Ali Rıza Bey." deyip kapıyı açtığında tam inecekken kolundan tutup çektim.
Ecem'den...
Dudaklarımız birbirine değdiğinde ikinci kalp krizimi geçiriyordum. Geri çekildim. Kızardığıma eminim. "Yarın okulda görüşürüz. Bay bay." dedim. "Gitme sana muhtacım." dedi Savaş sırıtarak. "Gittim bile elveda." deyip arabadan indim. Uykum gelmişti. Hemen uyuyacaktım.