-51-
❝Lâl❞
Sabah sanki dün gecenin olumsuzluğu üzerime yapışmış gibi enerjim düşük uyanmıştım. Gece uyurken hayal meyal Valent'in kollarını vücuduma sarılı hâlde hissetsem de dün geceden beri aramızda bir duvar var gibi hissediyordum. Soramıyordum da. Yine ağzımın payını alıp oturmak istemiyordum.
Zoraki yataktan kalkıp duşa girdim. Evden çıkmayacağım için gül kurusu çizgi fitilli eşofmanımın üstüne beyaz tişörtümü giydim. Aşağı inmek için fazla yorgundum. Bu yüzden biraz yatağa oturup varoluşsal sancılar geçirdim. Henüz ayılmadığım için yeri falan izledim. Şuan hamile olmasaydım bir kahve içer kendime gelirdim, kafayı toparlardım ama artık ayılmak için doğal etkenleri bekliyordum. Uykumun kendiliğinden açılması gibi.
Bütün gün odaya tıkılamayacağımı karnımın gurultusundan anlayınca odadan çıktım ve usulca merdivenlerden aşağı indim. Valentino kahvaltı masasında işle ilgili maillerine bakarken portakal suyunu yudumluyordu. Başını kaldırıp beni gördüğünde suratıma zoraki bir tebessüm yapıştırdım. "Günaydın." dedim o cansız tebessümle.
Elindeki bardağı masaya koyan adam "Günaydın." dedi gülümseyerek. "Bugün nasılsın?"
"Gayet iyiyim." diyerek yalan söyledim. Karşısındaki yerime oturduğumda kolumu kaldıracak hâlim yoktu oysa. Nina servisi yaparken arkadaş canlısı bir ifade takınarak "Sen nasılsın?" diye sordum öylesine.
"İyiyim. İşle ilgili mailleri okuyordum sen gelmeden önce."
Onun detaylı rapor vermesine karşılık "Tamam, kolay gelsin." diyerek kısa kestim. Çok meraklı olduğumu düşünmesini istemiyordum. Kapana kısılmış gibi ya da üstüne gidiyormuşum gibi hissetmesini asla istemezdim.
Tabağıma iki parça bir şey koydum ve karnımın gurultusuna rağmen kesik iştahımın bir çaresi olmadığı için hafif şeyler yemeye baktım.
Ben geldiğimden beri tabletini kapatıp masaya koyan adam sanki her hareketimi izliyor gibiydi. Bense o sırada dudaklarımı yalayarak jambonla bakışıyordum. Fazla yememem gerektiğini bildiğim için sadece bir dilim aldım. Hamilelikte pek tüketilmesi önerilmiyormuş ama canım çektiği için birazcık yemenin kimseye zararı olmazdı sonuçta.
Göz hapsinde olduğumun farkındaydım ancak herhangi bir tepki vermeden bitki çayımı yudumladım. O sırada benim kadar sabırlı olmayan adam konuşmaya başladı. "Lâl, akşam sana sesimi yükselttiğim için özür dilerim."
Önemsemeyen, hoşgörülü bir ifadeyle tebessüme benzer bir ifadeyle dudak büktüm. "Unutmamış mıydık biz onu ya? Önemli değil demiştim."
"Ben unutmadım." Israrla göz teması kurmaya çalışan adama döndü bakışlarım. "Bak, senden gizlemeyeceğim. Evet, yolunda gitmeyen küçük şeyler var ama çözemeyeceğim şeyler değil. Bu yüzden akşam gergindim, sana biraz çıkıştım ama sonra çok pişman oldum. Tüm gece düşünmekten uyuyamadım."
"Aaa Valentino, ne kadar abarttın ama. Hepimizin kötü günler geçirdiği, öfkelendiği zamanlar olabilir. Birbirimizi alttan alacağız işte. Abartma."
"Abarttığımı sanmıyorum." Bakışları hâlâ yüzümü seyrediyordu. "Hamile karımın kalbini kırdım ve onarmaya çalışıyorum."
Bense bu olay çok uzadığı için şakayla karışık karşılık verdim. "Ha yani hamile olmasa gönlünü almayacaksın karının, öyle mi Valentino Bey?"
Başını öne eğen adam çapkın bakışlarını yeniden dikti bana. "Hamile olmasaydı farklı bir yol izleyerek gönlünü alırdım." Bakışlarındaki kırmızı görmüş boğa ifadesini gördükçe benim de içimde bir şeyler hareketleniyordu ve buna engel olmak çok güçtü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rio'da Bir Gece | Gecedeki Aşk Serisi - III ღBİTTİღ
General Fiction❝ Ölüm bizi ayırana dek... Ne iddialı bir söz değil mi? Evlilik için fazlasıyla meydan okuyan bir söz. Biz bu sözü vermekle kalmayıp birbirimize evet diyecekken ölüm bizi ayırmıştı. Ne trajikomik, değil mi?❞ ⚝ Müstakbel eşi herhangi biri değildi. Lâ...