☾ Rio'da Bir Gece | 18

3.6K 297 153
                                    

-18-

❝Lâl❞

Avuçları terden ıslanmış vücudumda gezinirken gerildim. Parmaklarının ucundaki sıcaklık sihir gibiydi. Göğüslerimi saran parmaklarının sıcaklığı alev alev yakıyordu beni. Dudakları boynumdan çeneme ve dudaklarıma uzandığında ıslak öpüşleri zevkli iniltimi tetikledi.

Dudaklarımı birbirine bastırıp nefesimi tuttum. Dil darbeleri ensemi okşarken sağ elinin bacaklarımın arasını okşadığını duyumsayıp gerildim, derin bir nefes aldım. Parmakları ıslaklığımı yalıyordu.

Dehşetle gözlerimi araladım. Onu görmüştüm rüyamda. Yine. Hayır. Olamazdı. Bunu yapamazsın, Lâl. Onu rüyanda göremezsin. Sana yasaklıyorum bunu. Bir daha görmek yok.

Yatakta kıpırdadığımda gerçekten de ıslanmıştım. Rüyalarımda bile beni rahat bırakmayan o adam. Valentino Riccardo. Sen mi büyüksün ulan? Hayır ben büyüğüm, ben! Lâl Alsancak!

Usulca yataktan kalkıp o edepsiz rüyanın etkisinden kurtulmak için duşa girdim. Suyun altında varlığının tüm yıkıcı etkilerinden kurtulduğumu düşünmek istedim. Evet, bunu yapabilirdim.

Duştan çıktığımda telefonum çaldı. Arşivdeki kadın arıyordu. Bir süre önce ailemi aradığım zaman kaldığım kurumun arşivindeki kadın. Adını hatırlamadığım için Arşiv diye kaydetmiştim. Sakin kalmaya çalışarak telefonu açtım. "Alo." Bir şey olduğunu hissedebiliyordum. Beni meraka sürükleyip geren de buydu.

"Merhaba, Lâl. Beni hatırladın mı? Ben-"

"Arşivden, biliyorum. Numaranızı kaydetmiştim." Merakla "Bir şey mi oldu?" diye sordum. Bir gelişme olup olmadığını düşünürken hiç düşünmediğim bir yerden haber aldım.

"Lâl, belki bilmek istersin diye düşündüm. Müdire hanım vefat etmiş."

Üzülmüştüm. Ama pek de genç sayılmazdı, bu yüzden beklemediğim bir şey değildi. "Allah rahmet eylesin. Nasıl olmuş? Bir hastalığı mı vardı?"

"Hayır, hastalıktan değil. Araba çarpmış."

Buz gibi kaskatı kesildim. "Ne?" Ürpermiştim. İster istemez bu haber günümün kötü başlamasına sebep olmuştu.

Hattın diğer ucundaki kadın da görevini yerine getirmiş olmanın verdiği rahatlamayla "Bilmen gerekir diye düşündüm. Umarım yok yere seni üzmemişimdir." dedi yalnızca.

"Y-Yok, hayır. Haber vermekle iyi yaptınız. Teşekkür ederim."

Telefonu kapattığımda bir süre düşündüm. Ben mi paranoyaktım yoksa bu işin içinde gerçekten bir iş olabilir miydi? Belki de basit bir kazaydı. Ama zamanlama tuhaf değil miydi? Daha birkaç ay önce ailemle ilgili sorular sormak için kapısını çalarken hem de. Bilemiyordum.

Bu sabah kahvaltı edecek pek vaktimiz olmamıştı, o yüzden hastaneye aç gelmiştik. Henüz bir poğaça yemeye bile vaktimiz olmamasına rağmen oldukça dinç durumdaydık. Kısa bir mola vakti bulduğumuzda arkadaşlarla deskte toplandık ve yemekhaneye gitmeye karar verdik. Ben imzalanacak birkaç evrakla ilgilenirken ısrarla yemek almaya gitmelerini söylesem de bizimkiler işimin bitmesini bekliyorlardı. Bu yüzden işimi kısa sürede halletmeye çalışıyordum.

Aklım bir yandan Valent'i düşünmeyi reddetse de gözlerim çaktırmadan onu arıyordu. Ahmet'in sabah sabah düşen çenesini yerden toplamaya çalışırken açılan asansör kapısından Valent yanında kendisinden biraz daha kısa bir adamla buraya doğru geliyordu. Merak etsem de o tarafa bakmamaya çalıştım. Ona olan öfkem bu kadar çabuk geçecek gibi değildi. Hem yüzünü bile görmek istemeyecek kadar öfkeliyken hem de gözlerim onu nasıl arıyordu anlaşılır gibi değildi bu durum.

Rio'da Bir Gece | Gecedeki Aşk Serisi - III ღBİTTİღHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin