-64-
❝Lâl❞
Hayatın dengesi. Birileri doğar, birileri ölür. Bu döngü hep böyle devam eder.
Kızımız Lily'nin doğumu bizi bulutların üstüne çıkaracak bir mutluluğa taşırken Doğan'ın zamansız ölümü. Hâlâ baba diyemiyordum. Henüz yakınlaşma, birbirimizi anlama fırsatımız bile olmadan gitmişti. İçim allak bullaktı. Üzülmek bile güçsüzlük belirtisiymiş gibi hissettirirken, doğduğum zamanlardan beri yanımda olmayan bir adam için üzülmeyi de kendime yediremiyordum. Oysa üzülmek, yas tutmak gayet insani bir şeydi. Sadece onun yasını tutmanın kalbime verdiği ağırlık.
Cenaze töreni sessiz ve bir o kadar kalabalık geçmişti. Doğan Kozanoğlu'nun çok seveni vardı. Herkes ondan kalender adam diye bahsedip durdu. Benim pek tanıma fırsatım olmadığı için ailesine sonradan katılan kızı olarak başımı sallamakla yetindim. Beyza'yla da cenaze süresince sadece mezarlıkta bir kez karşılaşmıştık. Bitik bir hâldeydi ve sadece uzaktan bakışmıştık. Ben baş işaretiyle taziyelerimi bildirmek dışında yanına gitmemiştim. Ona yaklaşmak hiç içimden gelmemişti. Sırf ortak bir acımız var diye. Aslında ortak da sayılmazdı. O Doğan Kozanoğlu'nun yıllardır kızıydı, bense yeniydim. Elbette o daha çok üzülmüştür. Eminim.
Emin olmadığım şey, o haberi aldığımdan beri kalbimin üstünde oluşan ağırlığın kalkıp kalkmayacağıydı. Bir daha eskisi gibi olup olamayacağım.
Cenaze törenine katılmak için günübirlik gelmiştik. Lily yeni doğduğu için onu uzun bir yolculukta harap edemezdik, o yüzden evde bırakmıştık. Biz de Valentino'yla akşam dönmüş olacaktık. Ben bile ayakta zor duruyordum. Her şey çok yeniydi. Doğum, ölüm. Hepsi üst üste gelmişti ve ben nasıl hissedeceğimi bile bilemiyordum.
Cenazeye Umay Hanım da katılmıştı. Yanında Arem'le gelmişti. Arem yanıma gelip hâlimi hatırımı sorsa da Umay mahcup gözlerle uzaktan bakmakla yetinmişti. Ben de öyle olmasını istiyodum aslında. Bana yaklaşmamasını. Ben kendi küçük ailemin içinde iyiydim, mutluydum. Yeni birilerinin katılması ancak acı ve üzüntü veriyordu. Doğan'ın ölümü gibi.
Arem'le sarıldık. Bana destek oldu kendince. Gelmesine memnun olmuştum. Kerem yanımda olamadığı için onun yerini tutmuştu sanki. Çocuk kalbiyle beni teselli etmsi, yanımda olduğunu hissettirmesi bile çok anlamlıydı.
"Bebeği çok merak ediyorum." dedi Arem. "Babamdan söz aldım, yaz tatilinde size getirecek beni. Tabii sizin için de sakıncası yoksa."
Buna gerçekten sevinmiştim. Çenesini okşadım sevgiyle. "Lütfen gelin. Hem yaz tatilinde Kerem de gelmiş olacak. Şöyle ailecek güzel bir şeyler yaparız. Tatil falan." Bunları söylerken hiç tatili düşünecek hâlde değildim ama kendimi zorladım.
Sanki etrafıma bu cenaze törenine katılmamın bir görevden öteye gitmediğini göstermeye çalışıyordum. Törenin başından sonuna kadar yanımızda olan Fahir Bey'e hatta kendi kocam Valentino'ya bile. Ne kadar inandırıcı olduğum şüpheliydi ama...
Bebeğin telefondaki fotoğraflarını gösterdiğimde bayıldı Arem. "Çok güzel bir bebek. O kadar tatlı ki." derken gözleri ışıldıyor, yüzü aydınlanıyordu.
Valentino "Yaz tatilinde geldiğinde biraz büyümüş olur." dedi.
Umay ve Arem gittikten sonra tören yine eski soğukluğuna ve donukluğuna geri dönmüştü. Ali ve Neşe abla iyi ki vardı. Hem Ali'nin Beyza'ya desteği hem de Neşe ablayı yanımda görmek beni biraz daha iyi hissettiriyordu.
Fahir Bey omzuma dokunarak "Başınız sağ olsun hocam. Onun ömrü de bu kadarmış. En azından sizi görmeden, tanımadan ölmedi. Sizin gibi değerli bir kıza sahip olduğunu bilerek gözlerini yumdu hayata." derken ben sadece boş gözlerle başımı sallıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rio'da Bir Gece | Gecedeki Aşk Serisi - III ღBİTTİღ
General Fiction❝ Ölüm bizi ayırana dek... Ne iddialı bir söz değil mi? Evlilik için fazlasıyla meydan okuyan bir söz. Biz bu sözü vermekle kalmayıp birbirimize evet diyecekken ölüm bizi ayırmıştı. Ne trajikomik, değil mi?❞ ⚝ Müstakbel eşi herhangi biri değildi. Lâ...