Arkadaşlar lütfen yorumsuz veyahut oysuz geçmeyin. Çünkü ben yazarken emek veriyorum ve heyecanla karşılığını bekliyorum. Alamayınca ise hayal kırıklığı yaşıyorum. Kendi zamanımdan ayırıp yazmaya gerek yokmuş, vaktim olduğunda yazarım hem zaten toplasam iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar emeğimin karşılığını veren okuyucu var fikrine kapılıyorum. Modum fazlası ile düşüyor sonuç olarak.Bu bölüm yeni bölüm diye yorum yapan ve panoma yazan canım bal okuyucularıma gelsin. Sizleri seviyorum. İyi ki varsınız. ✨💖
Keyifli okumalar dilerim ! 🌼
Çözmem gereken konular sıraya girmiş beni beklerken ufkumu açmak niyetiyle kolları sıvayıp kutsal pazar temizliğine başlamıştım. Mikroplarla derin bağlar kuran Polat ve Korkut'tun bu durumdan şikayetçi oldukları yüzlerinin her santiminden okunuyordu lakin zorla tutturduğum halı kenarlarını bırakmaya da cesaret edemiyorlardı.
Yolun ortasında üç kişi, dört köşeyle mücadele ederken sağ elimdeki sopayı halıya geçiriverdim. Yükselen toz dumanıyla beraber Polat "Ulan ne pis insanlarız be !" diyerek isyan etti. Korkut ise iki kenarı tek başına havada tutmaya çalıştığı için halıyı daha sıkı kavradı.
"Hep senin pisliğin," dedim. Boğazıma kaçan tozla beraber öksürdüm.
Polat bana diktiği ters bakışlarını çekip Korkut'a baktı. "Bir kaç gün önce beni uyuyor sanıp ayakkabıyla sessiz sessiz daldı halıya. Unuttuğu telefonunu alıp çıktı dışarıya. Allah bilir ben uyurken daha kaç kere yaptı aynı şeyi. Bir de gelmiş senin pisliğin diyor."
Vay hain, vay !
Demek bir gözü açık uyuyordu. Bundan sonra daha dikkatli olmalıydım.
Çocuk gibi beni Korkut'a şikayet eden Polat'a gözlerimi kısarak baktım.
"Acelem vardı acelem !" dedim savunmaya geçerek. "Yoksa hayatta ayakkabıyla gezmem evin içinde. Ben titiz bir insanım.""Odanı bok götürüyor. Papucumun titizi !"
"Polat !" diye yükseldim. "Sussana oğlum. Vır vır vır çenen çalışacağına elin çalışsın," diyerekten sopaya ona doğru fırlattım.
Hareketime karşılık sopayı parmaklarıyla kavradı. Evin içinden yükselen müzik sesi çile bülbülüm çile diye sokağa bangır bangır yayılırken Polat, "Allah Allah !" dedi ve sopayı halıya art arda vurdu. Korkut'un tuttuğu kenarlarlardan biri bu vuruşlara dayanamayaraktan zeminle buluştu.
Temizlenmek üzere olan kenarın yeniden kirlenmesiyle beraber "Yemin ederim ömür törpüsüsün. Senin yüzünden otuzumu görmek bu gidişle nasip olmayacak mal herif," dedim tükenmiş bir şekilde.
Korkut yorgun ve bıkkın halinden ödün vermeyerek yerdeki kenarı eğilip kaldırdı. Şapkasının yüzünü örtemediği kısımlar terden parlıyordu. Polat'ın dengesizliği sadece bana değil ona da bela olmuştu.
"Korkma kızım," dedi pişkin pişkin. "Otuzu görürsün. Hem ne kaldı ki şunun şurasında."
Dört yıl...sadece dört yıl kalmıştı. Bir baltaya sap olamamıştım bunca sene. Boşa yaşamışlık hissi canımı sıkarken derin bir nefes alıp verdim.
"Bir elimde cımbız, bir elimde ayna," dedim ve çalan şarkıya eşlik ettim. "Umrumda mı ki bu dünya ?"
Her gün başka bir alemde,
Her gün başka bir gönülde
Günümü gün ediyorum sefam olsun
"Oh, Oh !" Diyen Polat'la beraber aramızdaki kötü havayı dağıtıp neşeyle ve kargadan halice sesimizle sokağı inlettik.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARYA +18
Genç KurguKendini muhafazakar sanan mahallenin orospusu olmuştum. Sebebi beni altına almak isteyenlerin üstüne çıkışımdı. " Siktir olup gideceksin buradan ! Çamurunu mahalleme bulaştırmayacaksın." Üslubu kadar tavırlarıylada midemi bulandıran adama dik dik...