4|Kör Talih

8.7K 157 13
                                        

Bir anda ortaya çıkan adamın sesiyle beraber birbirimize kenetlenen gözlerimiz ayrıldı. Ben omzumun üstünden, Ateşdağlı ise direkt kapıya doğru baktı.

Gördükleri karşısında kısa süreli inme geçiren adam, cinsel tansiyonun yüksek olduğu bir vakitte salon kapımın eşiğinde durmuş ve pornoya doğru giden münasebetimiz tam orta yerine reklam gibi girmişti.

Ateşdağlı sözünü tutup benimle bizzat ilgilendiği sıra, hayal ürünü dediğim adam beni büyük yanıltıp iş üzerindeyken yakalamıştı.

Doğru olan oturduğum kucaktan bir an önce kalkmamdı fakat insanoğlu yanlışa meyilliydi.

Gözlerimle pencereyi gösterip "Buraya takacaksınız ustam," dedim gevşekçe.

Benim yerime de utanan Cemil usta bakışlarını bizden çektiği gibi arkasını döndü. "Kapıyı çaldım ama duymadınız sanırım. Bende destursuz girmiş bulundum. Affet abi."

Arkası dönük adamdan bakışlarımı çekip yüzümü Ateşdağlı'ya döndüm.
Keyfinin orta yerine sıçıldığı için mi, yoksa benimle basıldığı için mi kaşları çatılmıştı bilmem ama Cemil ustanın akıbeti iyi olmayacak gibiydi.

"Üzülme," dedim fısıldarcasına.
"Ne de olsa geniş geniş zamanımız var. Bir ara kaldığımız yerden devam ederiz."

Bana söyleneni unutmama ve vakti geldiğinde zevkle hatırlatma gibi bir huyum vardı. Kimse bundan haz etmezdi. Hele Ateşdağlı hiç haz etmemiş olacak ki, kucağından yana doğru attı bedenimi. Ayağa kalkmasıyla beraber dudak kenarım zevkle kıvrıldı. İstediğim gibi huzur bozulmuştu.

"Usta sen iki dakika bahçeye çık," diyen adamın emrine karşılık Cemil usta hızla yok oldu.

Öfkeyle bana doğru döndü.
Burnundan soluduğu sıra "Nereden senin ustan oluyor ?" diye sordu.

Takıldığın noktaya tüküreyim Ateşdağlı diye geçirdim içimden. Şu an mühim olan bahçedeki adamın hafızasını silmek ve etrafa laf taşımasın diye uyarmaktı. Mahallelinin kulağına pozisyonumuz gitse ömür billah ne dillerinden ne de bakışlarından kurtulamazdık. Benim için sıkıntı yoktu neticesinde her türlü hakkımda konuşuyorlardı fakat Ateşdağlı ailesi bunu kaldıramazdı.

Sağlı solu afakanlar bastığı sıra ayağa kalktım. Sıkıntıyla aldığım nefesin ardında "Sanane," dedim. "Yanlış sorularla vakit kaybedeceğine gidip adamı uyar. Adımın yanında adını duymak istemiyorum."

İyi niyetime karşılık dibime kadar girip kolumdan tuttu. Tenimi saran parmakları sıkmasını ve canımı yakmasını bekledim. Tiksinircesine baktı yüzüme. "Çok şükür senin gibi biriyle yan yana gelecek kadar düşmedi adım."

Parmaklarıyla değil ama sözleriyle canımı yakmak istedi. Bu yaşıma kadar o kadar şey duymuştum ki Ateşdağlı'nın sözleri devede kulak kalırdı.

Kolumu parmaklarından kurtardıktan sonra alay edercesine güldüm. Kuruyan dudaklarımı ıslattım. "Adını bilmem ama kucağındayken dibin düşmüştü baya."

Aramıza girecek ve beni Ateşdağlı'nın gazabından koruyacak kimse yokken bile dur noktam olmazdı. Sonucu ne olursa olsun ağzıma geleni söylerdim.
Karşısında dimdik durur gözlerimi bir an bile kaçırmazdım. Ne de olsa tenha sokağın tehlikeli çocuğuydum. Aksini yapmak Defne Kavas'a yakışmazdı.

"Kaşınıyorsun," dedi bastıra bastıra.
"Dişiliğine kullanmayı iyi biliyorsun. Belli baya tecrübelisin ama benden sana ekmek çıkmaz."

Ondan çıkacak ekmekle zerre ilgilenmediğim için kestirip atarcasına  "İyi," dedim. "Ustayı çağırayım. Madem bana ekmek çıkmıyor bari ona parası çıksın."

PARYA +18 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin