3.6

169 26 1
                                    

Duyuru: Bir önceki bölümün bildirimi kimseye gelmediği için lütfen önceki bölümü okuyup okumadığınızı kontrol ederek bu bölüme başlayın.

"Teşekkür ederim, Mavi. Gerçekten."

Barış, minnettarlığını gizleyemeden bir an yerinde durdu. Sonra bir şey düşünmüş gibi hızla bana döndü. O anda ne olduğunu anlamadan güçlü kollarıyla beni kendine çekip sıkıca sarıldı. Beklemediğim hamle karşısında birkaç saniye tepkisiz kalmak tuhaf kaçsa da o saniyelerin sonunda kollarımı onun boynunda birleştirdim. Kokusunu daha yakından alıp ona bu denli yakın olmak tarif edemeyeceğim bir histi.

"İyi ki varsın, Mavi." dedi fısıldar gibi.

Kalbim deli gibi atıyordu; onun bana sarılırken yüzündeki gülümsemeyi göremesem de bunu hissetmek yetiyordu.

Barış beni öyle sıkı sarmıştı ki ayaklarım yerden kesilmişti. Şaşkınlıkla "Barış! İndirsene!" diye itiraz ettim ama kahkahamı bastıramadım.

Berkan'ın imalı bağırışları ve ıslıklarıyla Barış'ın kollarını gevşettiğini hissettim. Yerle temasım uzun sürmemişti. Yüzümün yandığını hissetmemle göz ucuyla Barış'a baktım. Yanakları mı kızarmıştı onun? Yoksa beynimin onu daha çekici ve şirin göstermek için bana kurduğu bir oyun muydu?

Barış, ortamı toparlamak istercesine ellerini ovuşturdu. Söze girmek adına boğazını temizlediğinde birkaç kelimeyi bir araya getirmekte zorlandığını fark ettim.

"Hepinize gerçekten çok teşekkür ederim. Beni hiç yalnız bırakmadınız. İyi ki varsınız! İyi ki bu kulüp bizi bir araya getirdi. Hepinize minnettarım." Gözlerini takım arkadaşları arasında gezdirdi.

Toplum önünde konuşurken heyecana kapıldığını bilsem de bence gayet iyi toparlamıştı.

Takımdaki herkes sırayla Barış'a doğru yaklaşıp onunla sarılmaya başladıklarında Kerem kaptana doğru seslendi.

"Açılabiliriz!" Kaptan olduğu bariz olan üniformalı adam Kerem'i başıyla onaylayıp motoru çalıştırdı.

Barış, Yunus'a uzun uzun sarılıp omzuna vurdu. "Kardeşim benim!" Sıra Kerem'e geldiğinde durum biraz daha karmaşıktı. Her ne kadar iki hafta önceki kulübün teklifini askıya alsa da Kerem gitmeye kararlıydı. Yeni bir başlangıcın eşiğindeydi. Sadece bunu geciktiriyordu. Kerem'e teşekkürü daha sessizdi ama soğuk olduğunu söylemek ihtimal dahilinde bile değildi.

Berkan bu gergin ortamı sezerek araya girdi. "Kıskanıyorum ama! Hepimize yetecek kadar Barış var." Gülerek ikisini ayırıp kollarının altına aldı. Bir anda tezahürata başladı.

"Barış Alper oley! Barış Alper oleeey!"

Barış'ın bakışlarını üzerimde hissettiğimde ona göz kırptım.

Yaklaşık yarım saat sonra yalnızca tekne demeye bin şahit isteyen güzellikte gruplaşmalar olmuştu. İnsanlar gruptan öbürüne atlayarak bu güzel akşamın tadını çıkarıyorlardı.

Güneş batmak üzereydi. Gözlerim kalabalıkta Barış'ı aradı. Merdivenlere yönelip teknenin üst katına doğru çıkmaya başladım. Hislerim beni yanıltmamıştı. Barış'ı arkası dönük bir halde, elleri cebinde denizi izlerken bulmuştum. Ufak adımlarla yanına doğru ilerlerken yüzünü bana dönmeden konuştu.

"Mavi."

Adımlarımı hızlandırıp yanında durdum. "Ben olduğumu nereden anladın?" O ise omuz silkmekle yetinmişti.

Barış’ın sesi rüzgarın arasında yankılanırken gözlerindeki parıltı beni mıknatıs gibi kendine çekiyordu. "Bu akşamı unutmayacağım." dedi. Ama bu kez sesi daha alçak, neredeyse bir sır verir gibi çıkmıştı.

7 dakika | barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin