Duyuru: Önceki iki bölümü okuyup okumadığınızı kontrol edin lütfen. Hikayede ya da wattpadde bir problem olduğu için ikisinin de bildirimi kimseye gitmedi. Keyifli okumalar dilerim. <3
"Beni sınamaktan vazgeç. Çünkü ne kadar sınarsan o kadar ileri giderim."
"Gitsene."
Barış, elini belimde sabit tutarken diğer elini nazikçe elimin üzerine koydu. Beni tamamen kontrolü altına almış gibiydi. Belimdeki eli baskıya arttırdıkça vücutlarımızı bir bütünmüş gibi düşünmeye başladım. Bakışlarımı gözlerine çıkardım. Yüzünü yavaşça kulağıma doğru yaklaştırıp fısıldadı. Nefesi tenimi delip geçerken ne söylediğini algılamam birkaç saniyemi almıştı.
"Hâlâ Mauro'yla mı eğlenmek istiyorsun?" Tonlaması her zamanki Barış gibiydi, alaycı. Bunun yanında tahrik ediciydi. Ben de şansını zorlamaktan hoşlanan bir kadındım.
"Belki de." Aynı şekilde ona doğru fısıldadım. Dudaklarım keyifle kıvrıldı. "Neden bu kadar rahatsız oldun?"
"Rahatsız değilim, sadece neyi kaçırdığını fark etmeni istiyorum." Dudaklarımızı resmen birbirine sürterek konuştuğunda dizlerimin bağı çözülecek gibi olmuştu. Bilerek yapıyordu. Aklımda oynuyordu bu adam. Belimi sımsıkı kavrayan eli olmasa belki ayakta bile kalamayabilirdim.
Barış bir an duraksamadan, hareketlerini daha akıcı ve zarif bir hale getirerek beni döndürdü. Elini belimde yukarı doğru kaydırıp sırtıma yerleştirdiğinde cildimden geçen sıcaklığı iliklerime kadar hissettim. Bu dokunuşta bir sahiplenme vardı, ama aynı zamanda beni şaşırtacak kadar nazikti.
"Kaçırdığım bir şey varsa..." diye fısıldadım, bakışlarımı onunkilere dikerek. "Beni ikna etmelisin."
Barış’ın dudaklarının kenarı kıvrıldı. "İkna etmek mi? Sınırlarını zorluyorsun, farkında mısın?" dedi, sesi karanlık bir çekicilikle doluydu.
Sonra hareketlerimiz yavaşladı, ama tansiyon asla düşmedi. Aramızdaki mesafe neredeyse yok olmuştu. Vücutlarımız her dönüşte daha da uyum içinde hareket ederken onun nefesi yanaklarımı okşuyordu. İkimizin de kalp atışları adeta dansın ritmini tutuyordu. Ama bu bir meydan okumaydı. Ne Barış geri adım atıyor ne de ben pes ediyordum.
Barış beni bir kez daha kendi etrafımda döndürdükten sonra nazikliğini kaybederek beni kendisine doğru çekti. Ellerimin altındaki kasları kasılmıştı. Dansın sadece bir bahane olduğunu hatırlatmıştı bu baskı. Aramızdaki mesafeyi tamamen yok etti. Dolgun dudakları davetkârdı. Beni irademin sınırlarına çekiyordu.
Elleri açıkta olan sırtımda geziniyordu. Her hareketi bilinçli, her dokunuşu cesurdu.Ellerimi göğsüne yasladım ama geri çekilmek için değil, hissetmek için. Kaslarının her kasılışında dokunuşlarıyla beni ele geçirdiğini daha fazla fark ediyordum.
Dansın ritmi yavaş ama bir o kadar da yoğundu. Barış’ın eli belimde gezindikçe nefes alışım düzensizleşiyordu. Gözlerini gözlerime sabitledi,
sanki içimde ne olup bittiğini çözmeye çalışıyor gibiydi."Ne yapmaya çalışıyorsun, Mavi?" diye fısıldadı.
"Bilmiyorum." dedim dürüstçe. Bu cevabı duyduğunda dudaklarının kenarındaki hafif gülümseme derinleşti.
Elini sırtımda daha aşağı kaydırdığında vücudum istemsizce ona doğru yaklaştı. Onun da bundan hoşnut olduğu açıktı. Yüzünü hafifçe eğdi, dudakları yanak kemiğime teğet geçti. Bilerek yaptığını biliyordum. Beni daha da çıldırtmak içindi. Gözlerimi kapatıp anın içinde kaybolmaya izin verdim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 dakika | barış alper yılmaz
Fanfiction4.7.24 "Hiç rol yapamıyorsun Mavi. Aptal mı var senin karşında?" Yüzüme düşen saç tutamımı tek eliyle omzumun arkasına aldı. Bunu yaparken o kadar yavaş davranmıştı ki bana bir asır gibi gelmişti. Ona bu kadar yakınken titrememek imkansızdı. "Anlay...