Gri karakterlerle dolu yepyeni evrenimizden selamlar. *şak şak şak* Umarım okurken ama bilmem kim böyle birisi değil ki demezsiniz çünkü zaten olay bu ahahahshha
Message in a bottle okuyanlar bilir canlarım ben uzun bölüm yazamıyorum olmuyor yani, zaten kısa yazmamı telafi etmek için sık bölüm atmaya çalışıyorum ve elimde bölüm biriktiriyorum.
Bu hikayeye başlarken çok heyecanlandım cidden çünkü texting yazmaktan çok daha zor, umarım miab'ı çok sevdiğiniz gibi bunu da seversiniz keyifli okumalar. 🩶
------------------------------------------------------------
Dondurucu bir Ocak günü Alaz Soysalan hiç tanımadığı birisi tarafından kendisine söylenen yere geldi. Belki yine bir tuzağa düşmüştü ama olumlu bir sonuç için bütün riskleri göze almaya razıydı.
Arabasından indiği an kalın kabanına daha sıkı sarındı ve her soğuk havada düşündüğü gibi abisi de şu an üşüyor mu diye düşündü. Sıcak yaz günlerinde serin klimanın altında otururken de acaba şu an çok sıcaklıyor mu, güneşin altında mı çalışıyor diye düşünürdü.
Alaz cehennemin dibinin önüne geldiğinde abisi eğer burada yaşıyorsa çok üşüdüğü gerçeğinden emin oldu. Kapının arkasını göremiyordu ama sıcak bir alan olmadığı çok belliydi.
Kapının önünde duran esmer, sıska ve serseri yüzlü çocuk Alaz'ı dibine gelene kadar süzdü. Ne kadar kötü bakarsa baksın Alaz karşısına çıkan herkese karşı kibar olmak zorundaydı ve bu bakışlara takılmamalıydı.
"Merhaba, ben birini arıyorum..." Merhaba mı? Alaz cümle ağzından çıkar çıkmaz kendine içinden küfretti.
Bunu duyan çocuk cebinden bir bıçak çıkardı. "Polis falan mısın lan sen?"
Alaz bıçağı görünce ne olur ne olmaz diye bir adım geriye çekildi. Çocuğun kendisini bıçaklamayacağını biliyordu ama gayri ihtiyari kaçınmıştı bıçaktan.
"Sakin ol... Hangi polis böyle bir arabaya biniyor?" Alaz bir adım geri çekilerek çocuğa az önce indiği siyah arabasını gösterdi.
Çocuk birkaç saniye bakındı. Daha sakindi şu an ama bıçağı yine de indirmedi. "Kimi arıyorsun?"
"Abimi."
"Abin kim?" Güzel soru dedi Alaz. Abisi kimdi acaba?
"İçeri girme şansım var mı?"
Alaz çocuğu içeri girmeye ikna etmek için cüzdanından yüklü bir miktar para çıkarmaya hazırlanırken çocuğun arkasındaki büyük kapı açıldı ve kapıdan büyük ihtimalle kalın bir mont alamadığı için kat kat giyinen bir kız çıktı. Beline kadar uzanan siyah saçlarının arasına renkli boncuklar takan kız muhtemelen Alaz ile yaşıttı. Kıyafetlerinin renksizliğini saçlarındaki renkli tutamlarla ve boncuklarla mı kapatmaya çalışmış acaba diye düşündü Alaz. Kız kendisinden biraz kısaydı, kat kat giyinmesine rağmen çok zayıf olduğu belliydi. Pürüzsüz yüzündeki orantılı burnunu, dudaklarını ve kendisine boka bakar gibi bakan boncuk gözlerini inceledi. Hayatında gördüğü en güzel kız değildi belki ama koyu renk gözlerinden alevler çıkıyordu sanki ve Alaz o an kızı birazcık fazla incelediğini fark etti.
"Fiko, bu eleman kim?" Kaşlarını çatmış bir Alaz'a bir de adının Fiko olduğunu öğrendiği çocuğa bakıyordu kız.
"Alaz Soysalan ben." diyerek kendini tanıttı Alaz. Normalde yaptığının aksine tokalaşmak için elini uzatmadı çünkü kızın elini kesmesinden korktu.
"Bir şey arıyormuş Asi abla..." Asi. Alaz kızın gerçek ismi mi bu yoksa bir lakap mı diye düşünmeye başladı kendisini çok ilgilendiriyormuş gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the great war | aslaz
Ficção AdolescenteKurtarıcısına aşık olan Asi, aşkına karşılık bulduğu bir evrende yine de Alaz'a aşık olur muydu?