Komiser ile konuştuktan sonra şehrin diğer bölgelerine haber yollamışlardı. 10 ekibin ekstra mesaisi ve arşivleri taramasıyla başlayan bilgi toplama operasyonuyla sabaha doğru aynı durumda olan 16 dava daha bulmuşlardı. Ayrıca Todoroki ve diğer bilgisayar uzmanları mesajların gonderildikleri farklı yerleri araştırıp ipucu bulmaya çalışıyorlardı.Todoroki'nij bulduğu yer harici 5 farklı mekan daha vardı ve ikisi şehir dışındaydı. Bu yüzden diğer şehirlerden olası bölgeleri kontrol etmeleri için haber yollamışlardı.
Öğlenden sonra plan hazırdı. Az sonra hesapların tamamı ele geçirilecekti. Bununla beraber 6 farklı mekana aynı anda baskın duzenleyeceklerdi.
Midoriya ve Bakugou dedektif olabilirlerdi ama silah konusunda da iyilerdi. Onlar da baskına katılmıştı. Hızlı ve sorunsuz geçen operasyonda 6 ele başı kişi yakalandı, altlarında çalışanlar ya yaralandı ya da gözaltına alındı, 2 kişi kurtarıldı ama diğerlerine ne olduğu bilinmiyordu. Onlara ne yaptıkları sorgulamada zorla öğreneceklerdi.
Merkeze geri vardıklarında sorgulamayı Mina alınca ikisinin işi en sonunda bitmişti. Bakugou kendini ofisteki koltuğa bıraktı ve gözlerini ovaladı. Yine uyku düzeni kaymıştı. "Deku, kahve." Yanında olan adam kafasını iki yana salladı. "Bende senin kadar yorgunum. Ayrıca, kahveye bağışıklık kazandın farkındaysan. Bir işe yaramaz."
"Kes sesini. Espresso her şeyi çözer." Kıkırdadı Deku. "Göreceğiz. Kami, iki kahve getirir misin?" Dediği anda kahvelerde geldi yanında. "Böyle olacağını tahmin etmiştim. Espresso değil ama americano." Omuz silkip aldı birini. "Arada ise yarıyorsun."
"Sadece sizi fazla iyi tanıyorum. Gün sonuna kadar dinlenin diye haber gönderdi Aizawa. Diğer komiserle toplantıda oda. Son olay çok ses getirdi."
"Hala kayıp kaç kişi var belli değil. Normal." Yeşilli ekledi. "Evet. Aşırı gerçekçi gibi görünen sahte hesaplar. Yani onları bulmak bile inanılmaz bir yetenek. Bu zamana kadar hiç dikkat çekmemeleri de bu yüzden. Mina dnk gelende bilmeyeceğiz bile." Denki ekledi. "Ve ayrıca, telefonlarda konuştukları bir bu kadar kişi daha vardı. Kısa ve uzun süreli. Çok korkunç."
"Bu yüzden sosyal medyadan nefret ediyorum." Diyerek konuşmayı noktaladi ve masasına ilerlemeye başladı.
...O günün akşamında merkezden hep beraber çıktıklarında kapıda bekleyen birini buldular. Deku onu tanıyordu. Geçen gün konuştuğu kisyidi. Bu yüzden bir adım öne çıktı. "Affedersiniz, eğer acil bir durum değilse merkez resmi olarak kapalı ama 5 dakikaya nöbetçiler tekrar açacaklar."
Shinso telefonundan kafasını kaldırdı. "Ah, hayır hayır sadece birini arıyordum." Gülümsedi hafif. "Shıinso-san'dı değil mi? Kimi arıyordunuz?" Adam ona göz kırptı. "Sizi." Beklemediği cevapla şaşkınlığını belli etmemek için poker suratını devreye sokmuştu içgüdüsel olarak.
Ardından ise toparlandı ve söylediklerini dinlemeye başladı."Geçen gün numaranızı almayı unutmuştum. Bu civarlardaki tek merkez burası olunca haber vermeden geldim. Kusura bakmayın. Eğer vaktiniz varsa yemek yiyebiliriz." Aslında özellikle bir planı yoktu ve kahve içerken iyi vakit geçirmişlerdi. "Olur aslında." Yani, alt tarafı yemek yiyeceklerdi. Ayrıca o şekilde yanından ayrildiktan sonra yanına gelmesi de güzel bir şeydi. Arkasındaki ekibe baktı. "Ben ayrılıyorum o zaman. İyi geceler."
İkili yan yana ayrıldıklarında Kiri sırıtmaya başladı. "Mido'yu birinin alacağını asla düşünmezdim. Ondan hoşlanıyor bence." Denki biraz istekiszce onaylarken Bakugou gözlerini devirdi. "İstediğini yapsın. Ayrıca o kim?" Kiri omuz silkti. "Geçen kahve içmeye gittiğimizde Mido kendi başına oturmak istemişti ama o yanına geldi bir anda. Sonra da baya konuştuklarını görmüştük. Tabi sen çağırınca hızlıca ayrılmıştı."
Demek bu yüzden geç geldi diye düşündü içinden. Ayrıca, anlamadığı şekilde o adam gözüne fazlasıyla batmıştı.
...Akşam yemeği için popüler sayılan bir restorana gelmişlerdi. "Buraya sık sık gelirim. Tüm yemeklerini denemişimdir." Midoriya gülümsedi hafif. "Daha önce gelmemiştim. Genelde yemekleri evde yiyorum. Tabi merkezde fazla mesaiye kalmazsam." Shinso ile yan yana ilerlerken beraber içeri girdiler. "Aslında dün de uğradım ama dedektiflerin fazlasıyla meşgul oldularini söyleyip geri döndürdüler beni."
"Üzgünüm ama dava ayrıntıları anlatamam. Ama aşırı yorulduk ekipçe." Bu sırada 4 kişilik masalardan birine karşılıklı olarak oturmuşlardı. "Tabi anlıyorum. Gazeteciler size büyük derttir."
"Maalesef ki. Ben ve Kacchan'nın adı duyulduğu için daha da yakın takipteler." Gözlerinde hafif bir seğirme gordu ya da öyle zannetti. Tam emin defildi. "Kacchan biri için tuhaf bir isim." Omuz silkerek ekledi. "Takma isim aslında. Gerçek adı Bakugou. Çocukluktan beri beni sinir etmede üstüne tanımadığım biri." Eh, yalan bir şey dememişti.
"Zor biri gibi geldi." O sırada garson gelerek menüleri bıraktı. "Alıştım artık. Eee, ne önerirsin, müdavimi olan sensin." Adam menüyü masaya bırakıp yan çevirdi ikiside gorebilsin diye. "Izgaraları kesinlikle öneririm. Farklı bir şey yemek istersen geleneksel ramen veya suşileri de güzel. Öyle bakma. Geleneksel olsa da baharatları değiştirmişler."
Güzel geçen bir yemekten sonra ise Shinso açık balkonda oturdukları için bir sigara yakmıştı. "İster misin?" Kafasını iki yana salladı. "Hayır, kullanmıyorum. Polislerinde kendine dikkat etmesi gerekiyor." Bir nefes çekip insan uzağa üfledi. "Tabi anlıyorum. Peki bu kural bir bardak şarap için geçerli mi?" İçten bir şekilde gülümsedi. "Üzgünüm ama şimdi reddetmeliyim Shinso-san. Eve kadar araba sürmeliyim ve dün geceyi merkezde neredeyse tamamen uyanık geçirdiğim düşünülürse beni çok çarpar."
"Söyleseydiniz yemeği sonraya da erteleyebilirdik." Nazik ve anlayışlı bir gülümsemesi vardı. "Merkezin önünde beklerken sizi bekletmek istemedim. Kalkalım mı artık?" Garsonu hesap için çağırmak için hareketlenmişken Shinso uzanıp sigara olmayan parmaklarıyla kolunu yakaladı. "Sadece, emin olmak için söylemek istediğim bir şey var. Yanlış anlaşılma olmasın diye."
Kıkırdadı. "Merak etmeyin. Sizinle aynı düşüncedeyim. Bende sizi tanımak istiyorum ama ilk buluşmadan hemen bir şey söyleyemem ki sizde bir şey söyleyemezsiniz. Bu yüzden zamana bırakalım bir süre." Yüzündeki şaşkın ifadeyi görünce ekledi. "Ben dedektifim. İnsan davranışlarını incelemek en çok yaptığım şey."
Shinso gülümseyerek elini çekti. "Öyle, gerçekten aklımda tutsam iyi olur. Beni tanımak istediğine sevindim." Son nefesini alıp sigarasını masaya bastırdı ve çöpünü peçeteye sardı.
Ardından o garsonu çağırdığında kartına hareketlenmişken Shinso elini kaldırdı. "Lütfen, bunlar benden. Yorgunken benimle dışarı çıktığınız için teşekkür olarak kabul edin." Bunun üzerine bir şey diyemezdi. "Bende teşekkür ederim. Güzel bir akşam oldu."
Beraber çıktıklarında kendi arabasının yanına geldiler. "Bu sefer numaranı alabilir miyim?" Uzatılan telefonu alıp numarasını girdi ve kendini aradı. Cebinde telefonun çaldığını hissedince kapayıp uzattı. "Görüşürüz." Shinso ona bir adım yaklaşıp hızlıca sarıldı ve mırıldandı. "Görüşürüz." Aynı hızda ayrılıp kendi arabasına ilerlerken Midoriya ne yaşadığını düşünüyordu.
Aklı olumlu yaklaşıyordu. Kibar konuşmuştu ve anlamışlardı. Kalbi ise her zamankinden farklı hissetmiyordu. Duygusal olarak hemen etkilenmemesinin normal olduğunun farkindaydı. İlerde ne olacağı onun için daha önemliydi ki bunu ona da söylediği için içi rahattı.
Uyku tekrar bastırınca esneyerek arabasına bindi ve evine yol aldı. Uyku öncelikliydi. Konu hakkında daha sonrada düşünebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İddia-Bakudeku/Dekubaku
FanfictionAynı polis departmanında iki polis dedektifi Midoriya ve Bakugou çocukluktan beri her şeyde yarış halindedir. Bu yarış lise ve üniversite de devam etmiş ve kendilerini ilginç iddiaların içinde bulmuştular. Yapılan utanç verici hareketlerde giyilen...