-25-

34 8 7
                                    


Shinso ile beraber ilk önce yemek yemiş, ardından sevdiği yere geçmişlerdi. Mekanı sevmişti. Dışarıdan bile çalan şarkılar canlı ve hareketli görünüyordu. Uzun zamandır böyle bir yere gelmediği için eğlenmek istiyordu.

Ama bir sıkıntı vardı. Polis merkezinden Beri takip edildiğine dair bir his vardı ama hiçbir şey görmemişti hala. Hisleri yanılıyor olabilir miydi emin değildi. Belki de ruh halinden kaynaklı sorun yaşıyor olabilirdi. Ayrıca biri onu takip etse görürdü onu. Kendi gözlerinden kaçacak insan sayısı sınırlıydı.

"Beğendin mi?" Gözleri Shinso'ya kaydı. İçeri girmeden önce bir sigara içmek için izin istemişti ondan. Bugüne özel şık olduğu da gözünden kaçmamıştı. Kendi de dikkat etmediği için üzülüyordu ama sabah böyle bir planı yoktu. "Mekan cok güzel. Davetin için teşekkürler. Şarkıları da sevdim ayrıca. İsimlerini bir ara yazar mısın?"

"One ok rock popüler bir grup ve her şarkısına kefilim ama favori listemi atarım. Ayrıca senin şarkılarını da merak ediyorum." Kafasını salladı. "Benim listem karmaşanın vücut bulmuş hali ama tamam."

İlk Midoriya ayağa kalktı. "Bira ile başlayalım mı?" İçtenlikle gülümsedi. "Tabi." İçki satılan alan gitti kenarda sıraya girdi.

"2 fıçı bira lütfen." Adam önce bakmış ardından bardakları doldurmuştu. "Ödemeler yandan." Ödedikten sonra geri yerine geçti ve birini önüne koydu. "Bu eğlenceli olacak. Böyle bir yere gelmeyeli uzun zaman olmuştu." Bardağını kaldığını. "Onur duydum. Eğlenmeye." O da uzattı ve tokuşturdular.

Yavaş başlamıştı ama zamanla etrafın enerjisi ele geçirdi onu da. 2 bardağın sonunda şarkıların keyfine varmış, masanın dışında beraber dans etmiş ve eğlenmişlerdi.

"Kokteyl içer misin?" Şarkıdan kaynaklı bağırmasını karşılık kafasını salladı ve masalarına geçti. Üniversitedeki enerjisinin kalmadığını hissediyordu ama mutluydu.

Bardaklarla beraber geldiğinde klasik içecefini almıştı. Ufak bir yudumla keyfine varıp sandalyeye yaslandı. Bir eli masada kalmıştı. "Teşekkürler tekrardan. Davetin için." Shinso eli tuttu. "Bende geldiğin için."

Ona gülümsedi. Mutluydu gerçekten. Yorgunluğu yanında kanında dolaşan içkiyle rahatlamış vücuduyla elini çekmeden etrafına baktı yine. Çok fazla kişi gelmiş, orta alanada olanlar dj yönlendirmesiyle şarkıları söylüyor, dans ediyor ve eğlencelerine bakıyorlarsı. "Genç sayılırım ama üniversitelileri görmek yaşlı hissettiriyor." Shinso kıkırdadı. "Aynen öyle. O zamanlarda bile ben bu kadar hareketli değildim. Sen?" Omuzlarını silkti. "Yarı. Eğlenmesini bilirdik ama aramızda kalabalıktan nefret eden biri olunca zor oluyor."

Müziklere ve kokteylere odaklanarak geçen zamandan sonra yarısına geldiğinde karnı hareketlenmeye başladı. Tuhaf bir his tüm bedenine yayılmaya başlamışken yutkunma gereği duydu ve içkiyi masaya bırakarak elini karnına sardı.

Her ne kadar sarhoş olsa da dedektiflik beyni canlıydı. Olamazdı değil mi? Vücuduna ekstra bir şey girmiş olamazdı. Alt taraflarında sancı hissetti. Tüm bunlar tek bir şeyi ifade ediyordu.

Afrodizyak

İçkilere kaydı gözü. Eğer içinde bir şey varsa fark etmezdi. Tüm gardını indirmişti ve tadına özellikle dikkat etmemişti.

Nefesi bozulmaya başladı refleks olarak. "Midoriya, iyi misin?" Elini kaldırdı. "Sakın. Hareket. Etme." Gözünde anlamadığına dair ifade gelse de başı dönmeye başlamıştı. Buradan gitmeliydi. Ayağa kalktı zorla. Arabasına gidecekti. "Bana ne içirdin sen?"

"Ne deme" O düşmeye başlarken Shinso onu tutmak için öne çıktığında Bakugou ondan önce davrandı kollarına aldı onu.

Olan her şeyi kalabalıktan izlemişti. Tüm tepkilerini gördüğü için Deku'nun vücuduna ne olduğunu anlamıştı. Şu anda bile vücudundan yükselen bir sigara ve alkol kokusunun yanında yanmaya başlamıştı tüm vücudu.

Nasıl cüret edebilirdi böyle bir şey yapmaya?

Gözlerinden alev çıkan ifadeyle ona baktı. "B-bakugou-san. Burada neler oluyor? Ne işin var burada?" Şurada onu dövmemek için içsel bir çatışma yaşadı. Önceliği kollarındaki yeşilliydi. Ayrıca bu kalabalıkta kavga çıkarmak da sadece ekstra sorundu. Tek eliyle masada duran eşyaları ve yarışı icilmiş bardağı kaptı.

"Seninle sonra ilgileneceğim. Bu yaptığının bedelini ödeyeceksin." Öyle bir bakmıştı ki adam yerinden kıpırdayamamıştı.

Sonra da çıkışa yönelmişti. Tek eliyle zorla onu yürütürken kendi adını ve neden burada olduğunu söyleyen mırıltılarını duyuyordu ama cevap vermiyordu. Birazdan verirdi.

Arabasını bulduğunda anahtarı çantasından çıkararak kapıları açmıştı. Onu arka koltuklara yatırmış, sonra bardağı torpidoda olan büyük kanıt poşetlerinden birine koymuştu. Onun gibi yanında taşıdığını biliyordu.

Sonra da arabayı çalıştırmıştı. "Kacchan.." gözleri karnını tutarak uzanan onu buldu. "Buradayım İzu. Eve gidiyoruz." Kafasını salladığını gördü. "Ben.. üzgünüm." Nefes nefese kaldığını ve zar zor konuştuğunu görebiliyordu.

"Sonra konuşuruz. Kendini zorlama." Olabilecek en hızlı şekilde kendi evine varmıştı.

Park ettikten sonra arka koltuktan yine onu kucağına almış ve o boynuna gömülmüşken evin önündeydi. Ayakkabılarını zorla çıkartırken yeşillinin nasıl yandığını yine hissetmişti.

İçeri girdi ve kapıyı kapattıktan sonra kolları boynuna sarılı Deku'yu kapıya yasladı titreyen vücuduna destek olması için ve yüzüne baktı.

O da kırmızıydı, gözlerindeki orman çok bulanıktı. Üzgün gözüküyordu. Ama acı çekiyor gibiydi.

Bir kere daha onu zorla kurtarmadığı için lanet okudu.

Bir elini yanağıma koyup kendine bakmasını sağladı. "İzu, ben buradayım." Cümlesiyle titredi ellerini onun boynuna koydu. "Kacchan, lütfen." Elini bellerine sardı. "Gitme dedim değil mi?" Kafasını salladı hızlıca. "Yardım et bana. Berbat haldeyim. Sarıl bana." Dudaklarıyla ona uzandığında Bakugou reddetmedi. "Gel buraya." Sertçe dudaklarını birleştirdi.

Belini sıkıca kavramış kendine bastırırken aynı zamanda odasına ilerletiyirdu onu. O adamın tüm izlerini silmek için her şeyi yapacaktı. Bu beden ona aitti.

Üzerindeki sigara kokusundan nefret etti. Eşyalarını çıkardı.
Bildiği tanıdık kokuyu alınca mutlu oldu
Boynunda kendine ait izlerle altında onu görünce rahatladı.
Her şey bittiğinde ve ona sarılıp göğsünde dağınık kıvırcık saçları ile uykuya dalınca tatmin oldu.

Elleriyle saçlarını okşarken Bakugou delirdiğini kabullendi.
Hala aklından çıkmayan sarhoşken seviyorum demek?
Korumak istemek?
Dibine kadar sahiplenmek?
Kıskanmak?
Sapık gibi takip etmek?

Yanındaki çocukluk arkadaşına karşı ne hissediyordu bilmiyor muydu gerçekten? Duygularını anlamaktan bu kadar mı uzaktı? Aşkın ne olduğunu bilmediğini kabul ediyordu ama cıvık ilişkilerden nefret ettiği için düşünmemişti bile. Hem her aşk aynı olacak diye bir şey yoktu.

Alay ederdi onunla ama,
Üzüldüğünde yanında olurdu.
Çelme takar ve şaka yapardı ama,
Gerektiğinde sırtını kollardı.
Bir davayı çözdüğunde öne geçtiği için sinirlendirdi ama,
Yeteneğine saygı duyardı.
Önemsemiyor gibi görünürdü ama,
Onunla ilgili her şeyi bilirdi.
Ve Deku da bunları biliyordu.

Çünkü o da aynı şekilde davranıyordu

Birbirlerine güveniyorlardı.
Birbirlerini koruyorlardı
Birbirlerine sahiptiler.

Ve yanında başka biri olsun istemiyordu.

Bıkkınlıkla nefesini verdi. Kabul ediyordu. Ona çocukluktan beri yapışık gibi gezen bu adamı seviyordu. Peki şimdi ne halt yiyecekti ve çocukluktan beri rakibi, yıllardır seks partneri olduğu kişiye nasıl seni seviyorum diyecekti?

Kendi kendine homurdanarak kalkıp balkona çıktı. Temiz havaya ihtiyacı vardı.

Manzaraya karşılık beyni onu görmeyecek kadar doluydu. Ne olduğunu bile tam anlamadığı duyguları bir kenara bıraktı. İlk adımı şu seks partnerinden öteye geçememiş ilişkilerini düzeltmek olacaktı. Zamanla çözerdi zaten duyguları. Değil mi?
...

Deku ilaç etkinsindeyken mümkün değil yazmam..

Umarım bölüm hoşunuza gitmiştir düşüncelerinizi bekliyorum :')

İddia-Bakudeku/DekubakuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin