-20-

42 8 2
                                    


O akşam yemeğinden sonraki sabah alarmı çaldığında yerinden bile kalkmak istemedi. Uykusuzluktan ölüyordu. Ama işe gitmek zorundaydı. Haber vermeden  günlük izin almaya çalışırsa komiser acısını çıkartırdı.

Zar zor yataktan kalktıktan sonra aynada kendine baktı. Bir bakış bile araba sürmeyeceğini söylemek için yeterliydi. Yüzüne su çarptıktan sonra telefonundan Bakugou'yu aradı.

"Sabah sabah ne oldu?" Gözlerini devirdi. "Uykusuzluktan ölüyorum. Beni alabilir misin işe giderken?" Karşı taraftan uzun süre ses gelmeyince seslendi tekrar. "Kacchan? Gelmek istemiyorsan Kiri'yi arayabilirim."

"Gerek yok. Geliyorum 15 dakikaya." Telefon kapandığında önce kahve makinesi çalıştırdı sonra da dolabından. kendine salaş bir gömlek ve kazak çıkardı. Üzerini değiştirip hazır olan kahveyi de 2 termosa doldurdu.

Telefonu tekrar çaldığında meşgule atıp apartmanın önünde onu bekleyen arabaya bindi. "Teşekkürler." Bakugou gözleriyle yüzünü ve vücudunu taradıktan sonra önüne döndü. "Dinlenmezsen olacağı budur."  Araba tekrar harekete geçerken kahvesini içmeye başladı. "Adam iş çıkışı beni görmek için kapıya geldiğinde geri mi çevirseydim?"

"O kim harbiden?" Omuzlarını silkti. "Geçen gün tanışmıştık. Şirkette çalışan biri. İsmi Shinso." Gözlerini devirdiğini gördü. "Dikkat et kendine. Hiç sevmedim onu." Kaşlarını çattı Deku. "Sen hiç kimseyi sevmezsin." Başka bir sey soylemeyince o da önüne döndü.

Anlamsız şekilde gerici geçen yolculuktan sonra çantasındaki diğer termosu inmeden önce ona uzattı. "Sabah yaptım. Merkezdekinden iyidir."

Termosu aldı. "Sağ ol. Dönüşte de döneriz. Bir yere kaybolma." Merkeze yürümeye başladılar. "Teşekkürler Kacchan."

Gün içinde alması gereken bir vaka olmadığı için o da kendini zorlamadan arşiv dosyalarını düzenlemeye başladı. Öğlene doğru büyük bir kısmını halletmişti de.

Bir dosyayı daha kapadığında yerinde gerindi ve ayağa kalktı. Sabah aldığı kahve çoktan bitmişti. Kafeye gitmek istiyordu. "Kacchann, kahve almaya gidelim mi?"

Bakugou önündeki dosyalara baktı. İşlenen cinayet olmayınca o da eski arşivlere bakıyordu ve sıkıntıdan patlamak üzereydi. "Olur."

Kafeye vardıklarında sıraya girdiler.

"Taş kağıt makas."
"Ne için?"
"Kahveler."
"Ne alaka?"
"Eğlencesine işte. Kaybetmekten korkuyor musun? Sonuncuyu ben kazanmıştım."
"Alt tarafı kahve. Bundan mı korkacağım?"
"O halde?"
"Elini uzat."

Kağıda taş. Bakugou kazanmıştı.

"Kim korkuyormuş aptal Deku?"
"Yapacak bir şey yok. Ne istersin?"
"Double shot americano."
"Hay hay."

Sıra onlara gelmişti. "Double shot'lı americano ve filtre kahve." Kasiyer kafasını salladı. "İsminiz?" O cevap veremeden Bakugou verdi. "Deku." Kasiyer anlık şaşkınlıktan sonra yazmıştı ve ödeme için makineyi uzattı.

Deku ise söylenerek kartını okuttu. "Bari şurada gerçek ismimi kullan." Bakugou sırıtarak kahveleri alacakları tezgaha adım atarken mırıldandı. "Sen gerçek ismimi nerede kullanıyorsan, bende öyle kullanıyorum." Deku bir kere yutkunduktan sonra kendine geldi. Yanına ulaşıp omzuna vurdu. "Pisliksin."

Üzerine bile alınmadan kahveleri bekledi. İsim söylendiğinde Bakugou kahveleri alıp kenarlarda gözüne kestirdiği 4 kişilik masaya geçip oturdu. Deku da onun peşinden gelmişti.

"Uzun zamandır bu kadar sakin bir gün geçirmemiştik." Bakugou onayladı. "Davalar birmiyor ki. Ne kaçırılması eksik ne cinayeti."

"Gerçi bu kadar dava olduğu için iddamiz çok çekişmeli."
"Bu ay hiç ümitlenme bence."
"Hala 2 hafta var Kacchan asıl sen ümitlenme."

"Midoriya-san?" İkisinin de gözleri onlara doğru gelen kişiye döndüğünde Bakugou kaşlarını çattı. O dün akşam gelen kişiydi. Sinirleri gerilirken onun ayağa kalkıp hafif sarılması onu daha da etkilemişti.

Neden bu kadar gerildiğini bile anlamazken yüzünü olabildiğince ifadesiz tutup konuşmalarını dinledi.

"Güzel bir supriz oldu. Nasılsınız?"
"İyiyim. Siz? Dün yorulduğunuzu soyluyordunuz."
"Eh, hala öyleyim. Bu yüzden kahve almaya gelmiştik."

Adamın bakışları ona kayarken yüzünde en ufak bir değişiklik olmadı ama onun olmuştu. Bu mimikleri tanıyordu. Neden buradasın bakışıydı.

"Bende aynı şekilde."
"Yalnızsan bize katılmak ister misin?"

Bakugou kaşlarını çattı.

"Size sorun olmazsa kahvemi alıp geliyorum."

Arkasını dönüp uzaklaşırken Deku ona dönmüştü. "Hiç itiraz etme. 2 dakika konuş. Kibar biri."
"Seni uyarıyorum. Ondan uzak dur."
"Kacchan, geldiğinde sakın bu kadar kaba olma."
"Sevmediğim kişiyle mi? İmkanız konuşmam."

Kahvesinden büyük bir yudum aldı. Boğazını hem sertliğinden hem de acılığından yakmıştı ama umrunda değildi.

Adam geldiğinde Deku'nun yanına geçti. "Sizinle tanışmadık. Adım Shinso Hitoshi memnun oldum." Gözlerini devirmemek için zor tuttu. "Bakugou Katsuki."

"Ah, Midoriya-san sizden bahsetmişti." Ona keskin bir bakış attı. "Ya ne dedi?"

"Çocukluktan tanıdığımı Kacchan. Başka ne olacak?" Ona benzer uyarıcı bakışlar attığında içinden gözlerini devirip telefonunu açtı. "Her neyse."

"Sen bakma ona."
"Kes sesini Deku."
"Deku mu?"

Konuşmak istemiyordu ama her şeye burnunu sokması daha da sinirlendiriyordu.

"Seni ne ilgilendirir mor marul?"
"Kacchan! Üzgünüm Shinso-san. Gerçekten herkese karşı böyle."
"Önemli değil."

Masada kısa süreli sessizlik oluşurken Shinso boğazını temizleyip iç cebinden bir sigara çıkardı. İşte buna asla izin vemrezdi. "Onu yanımda yakayım deme." Mdioriya gözlerini devirmiş ama hak vermişti. Lisedeyken bile onun sigaradan nefret ettiğini biliyordu.

Adam da sorgulamadan kaldırmıştı. "Uyardığın için teşekkürler. Dikkatli olurum." Sonra ise Midoriya'nın kahvesine baktı. "Filtre kahve mi aldınız?" Gergin ortam son bulduğu için rahatladı. "Evet. Uykumu açmama yardım ediyor."
"Sizi yine davet edemem o halde."

Bakugou içinden sövmeye devam etmeye karar vermişti. Sadece sigara içtiği için değil, daha dün yorgunluktan ölürken bugün yine buluşmak istemek bencillikti. O bile böyle bir şey yapmazdı.

"Maalesef. Dinlenmem gerekiyor."
"Bana haber verirsin buluşmak istediğinde."
"Elbette."

Konuşmaları günlük muhabbete kayarken dinlememek için üstün bir çaba gostermisti.

Sanki buradan gitmek için dilediği dualar kabul olmuş gibi Kiri'den acil arama geldiğinde ilk defa sevinmişti.

"Ne oldu?"
"Bu çocuklar beni bir gün öldürecek! Şu ikisi birbirine girmeden önce merkeze gelin. Ben bile engel olamıyorum artık."
"Geliyoruz 5 dakikaya. En kötü gözaltına kapatın gitsin."
"Yapabilsem yaparım herhalde."

Cevap vermeden telefonu kapatmıştı.

"Geçen ayki veletler merkezde birbirine girmek üzere. Gitmeliyiz."
Midoriya ayağa kalktı. "Şu ikisi... Merkeze neden geldiklerini düşünmek bile istemiyotum. Gidelim."

Shinso Midoriya'ya yine sarıldığında o çoktan kapıya ilerlemeye başlamıştı.
"İki saniye beklesene ya."
"Boşuna oyalanma."
"Daha da sinir bozucusun son günlerde."

Senin yüzünden demek istedi ama demedi. Onun yüzündendi. Bundan emindi ama tam olarak ne olduğunu bile bilmezken cevap veremezdi.

O adama sinirdi. Ve genelde kötü şüpheleri haklı çıkardı ama bu sefer sadece bu olmadığını biliyordu. Çünkü onunla olduğu için Deku'ya da kızgındı. Kendisi yerine onunla konuştuğu ve onu savunduğu için.

İyi de bu neden umrundaydı? Ne zamandan beri Deku'nun konuştuğu kişileri düşünüyordu?

Soruları cevap bulmazken merkeze geldiler. İçeriden gelen bağırışlar ortalığı birbirine katarken kafasını boşaltmak için derin bir nefes aldı. "Hazırsan girelim."

"Hazırım."

İddia-Bakudeku/DekubakuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin