TY 16

232 13 2
                                    

Okursanız sevinirim.

Arkadaşlar bölüme başlamadan bir şey diyeceğim. Öncelikle hepinize teşekkür ederim. 2.3K olmuş okuyucu sayısı. Ancak bölüm başına bakarsak 1. bölümden bu bölüme kadar düşmeler var. Hemde çok fazla. Eğer beğenilmiyorsa boşuna yazmayı istemiyorum. Diğer hikayelere vakit ayırırım. Çünkü gerçekten severek yazdığım bir kitap. Kitabın taslağı iki sene öncesine dayanıyor. O zamanlar yazamamıştım e-posta sorunundan dolayı. Şimdi yazmaya başlayınca ilk zamanlar çok mutluydum ama okuyucu sayısı düşünce üzülmeye başladım.

Ayrıca voteleyenlerede çok teşekkür ediyorum. Bir yanım buruk olsada onlar sayesinde yazmaya devam ediyorum. Eğer 'Kitap artık sarmıyor.' 'Gidişat hiç güzel değil.' 'Sıkılıyorum okurken.' diyenler varsa söylesinler. Bende daha fazla bu kitap hakkında umutlanmam.

İyi okumalar.


İki gündür ne okula gitmiştim ne de evden çıkmıştım. Sanırım aşk acısı böyle birşeydi. Bozulmaya yüz tutan iki günlük topuzum üzerimde pijamalarım ve kucağımda da dondurmayla televizyon karşısında oturmuş Scooby Doo izliyordum. 

Annemler beni böyle gördükçe üzülüyorlardı. Anıl ise işi şakaya vurup 'Sanki maymunla aynı zaman doğmuşsun abla bu ne çirkinlik.' diyordu. Belki gerçek söylüyorda olabilir. Güvenemiyorum.

Poyraz birçok mesaj atmıştı ve birçok kez de aramıştı ama hiçbirini açmamıştım. Mesajları da okumadan silmiştim.
Hande'de mesaj atmıştı. Ona da 'Bir süre okula gelmeyeceğimi.' söyledim.

Bitmiş olan dondurma kabını mutfağa götürmek için ayaklanmıştım ki kapı çaldı. Annem Hande'lerdeydi, Anıl okuldaydı, babam ise iş yerindeydi.

Boş kabı masanın üstüne koyup yavaş adımlarla kapıya ilerledim. O sırada duvardaki aynadan kendime baktım. Topuz diye bir şey kalmamış saçlarım her yanından çıkmıştı. Gözlerimin etrafı uykusuzluk ve ağlamaktan kızarmış ve hafifte morarmıştı. Yüzümde ise hissizleşmiş bir ifade vardı.

Topuzu çözüp tekrardan yaptıktan sonra gidip kapıyı açtım. Karşımda ise iki gün önce beni hayal kırıklığına uğratmış olan Poyraz vardı.

Yüzümdeki ifadeyi bozmadan konuştum.

" Gerçekten mi? Bu kadar mı yüzsüzsün? " Poyraz kaşlarını çatıp konuştu.

" Bu yüzsüzlük değil. " Ruhsuzca güldüm.

" Ne peki? " 

" Aşk, Masal. Biz buna delicesine sevmek diyoruz. Sevdiği için ne kadar reddedilsede geri gelmek bunun adı. " Kafamı her iki yana salladım.

" Bana aşktan sevmekten bahsetme Poyraz. Senden iyi biliyorum. " Poyraz bana doğru bir adım atmıştı ki elimi göğsüne koyup geri ittirdim. Bu hareketim üzerine nefesini dışarı verdi.

" Sana anlatmıştım Masal. Niye böyle yapıyorsun? " Kaşlarımı kaldırıp konuştum.

" Ne zaman anlatmıştın? "

" Mesaj atmıştım ya sana. Orada hepsini anlatmıştım. "

" Haa, onlar mı? " Poyraz kaşlarını çatıp bana baktı.

" Görmedin mi? " Omuz silkip konuştum.

" İnsan sildiği şeyleri göremiyor haliyle. " Poyraz'ın kaşları şaşkınlıkla havaya kalkarken geri çekilip elimi kapıya koydum.

" Her neyse başka söyleyecek şeyin yoksa görüşmemek üzere. " Kapıyı kapatmıştımki ayağını koymasıyla tekrar açtım.

" İdam mahkumlarına bile ölmeden önce son sözünü, son isteğini söyleme hakkı verirler. Bırakta bende konuşayım. "

Telefondaki YabancıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin