▪︎Tutuklu II▪︎

111 8 0
                                    

Selamm bölüm günleri Pazartesi ve Cuma günü ama Pazartesi günleri bölümü bir türlü yetiştiremiyorum. Bu nedenle bölüm günü olarak ya pazartesi ya da salı olarak düşünün ve sözümden dönmüş gibi olmayayım. Onun dışında lütfen oy vermekten ve yorum yapmaktan çekinmeyin. İlerleme kaydetmek için etkileşim çok önemli. Verdiğiniz bir oy bile motive olmamı etkiliyor. 

İyi Okumalar🤍

Aşkı kabul et ya da öldür. 

Sıkıcı ve benim için cehennem azabı olmaya aday olan Nişan Töreni son hızıyla ,yavaşlığıyla, devam ediyordu. Klasik müzik kulakları dolduruyor bu esnada herkes azami sessizlikte birbiriyle konuşuyordu. Göktuğ ve Elçin masalarda dolaşıyor insanlara selam veriyorlardı. Salonda o kadar önemli insan vardı ki bunu yapmamak toplulukta ayıp sayılırdı herhalde.

İkinci kokteyli yudumlarken yavaş olmaya çalışıyordum ancak kafaya dikmek istiyordum. Aklım kol kola gezen çifti görmemek için kendimden geçmemi emrediyordu. Koruma mekanizması buydu sanırım. Sonradan kabusum olmasın diye şimdi uzaklaştırmaya çalışıyordu. Ne yazık ki çok geçti. Kabus çoktan başlamıştı. 

Bizim masamıza uğrama gereği duymadan kendi bölgelerine geçerlerken yeniden dans müziği çaldı. Bu sefer insanlar da onlara eşlik etmek için piste yöneliyordu. Aman ne güzel!

"Dans etmek ister misin?" Bu Göktuğ'un en yakın arkadaşı olan ama geldiğinden beri onu ayıltmaya çıkmak dışında hiçbir şey yapmayan Koray'ın sorusuydu.

Şu an da dans etmek istemiyordum, nefes almak istemediğim gibi. Ancak Göktuğ'a mutsuzluğumun zevkini yaşatmak yerine kıskançlığı hissettirmeyi tercih ederdim. Elbette kıskanacaktı. Beni hala istiyordu ve ne kadar nefret ederse etsin istediği kadar almadıkça geriye çekilemeyecekti. Yani öyle umuyordum. Ben bu durumdaydım en azından. 

Başımı sallayıp elimi uzattığımda cazibeyle gülümseyip yavaşça elimi tuttu. Keşke onu Göktuğ'u tanımadan önce tanısaydım. Onunla yatardım ama şimdi hiçbir zevkin Göktuğ'un verdiğiyle eşit olmayacağından emindim, denemeye değer bile görmüyordum.

Piste ilerlediğimizde odağıma Koray'ı aldım. Kolunu belime dolayıp sol elimi tuttu. Yavaşça dans ederken "Göktuğ ile nereden tanışıyorsunuz?" diye sordum. Ufak bir bilgi paylaşımının sakıncası yoktu.

"Babalarımız eskiden ortaktı. Sonra ayrılıp kendi işlerini kurdular ama arkadaş kaldılar. Göktuğ ile birlikte büyüdük sayılır."

Ona bakarken o da Göktuğ gibi babasının mirasını devam ettiriyor mu diye merak ettim. Eğer babası Yekta Bey ile eskiden ortaksa bunun mafyayı içerdiğine emindim.

"Yine de o kadar yakın değilsiniz. Bugün tam olarak yanında sayılmazdın."

"Öfkeyle ortalarda dolanıp sürekli bir şeylere kızdığından tahammül sınırlarımı daha fazla zorlamadan yanından kaçtım. Bana ihtiyacı yok."

Bana da ihtiyacı yok.

Gözlerimi birkaç çift ilerimizde dans eden esas çifte çevirdim. Ona bakarken onun bakışları çoktan beni bulmuştu. Buz gibi bir ifadesi olsa bile gözlerinde beliren öfke mutlu olmadığının kanıtıydı. Gerçi o uzun zamandır mutlu değildi.

Gözlerimi kaçırıp Koray'ın omzuna koyduğum ellerime baktı.

"Yattınız değil mi?" diye sorduğunda başımı kaldırıp gözlerime baktı.

"Nereden bu kanıya vardın." Doğru bir kanıya vardın.

"Bende aynısını yapardım. " flörtöz gülümsemesi benim yüzümde de ufak bir gülüş yarattı. Ben bir şey demeden o devam etti. "Yine de magazinde çıkan görüntünüz sayesinde bunu tahmin etmek zor değil. Sadece el ele tutuşup birbirinizi yanağınızdan öptüğünüze inanmamı bekleme."

Günahı Yazmak (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin