▪︎Büyü Bozumu PartII▪︎

324 18 10
                                    

Bölümün geciktiğini biliyorum o yüzden özür diliyorum.  Mezuniyet haftam olduğu için bir türlü müsait olamadım. Bundan sonra daha çok yazmaya çalışacağım💞

İyi Okumalar 🤍

Hayatım boyunca mutlu olmaya çalışan, her türlü fırsatı zorlayan ama o mutluluğu olduramayan bir insan oldum. Mutlu olduğum anlar hiç yok değildi. Kitap yazarken mutluydum, Gizem'le oturup hayatla dalga geçerken mutluydum, okuduğum kitapta kötü karakter kazandığında mutluydum...Fakat bu mutluluklar kısa süreliydi. Hayatımdan tam anlamıyla memnun olduğum bir zaman daha önce olmamıştı. Hep bir şey eksik kalıyordu. Bir ara o eksikliğin ne olduğunu bulmaya bile çalıştım. Para, sevgi, saygı...Bunlardan biri bile olmadığını anladığımda dünya benim için tersine döndü. Bunlara sahip olmak güzeldi tabi. Bunlar için insanlar birbirini öldürüyordu.

Benim sorunum bunlar değildi. Benim sorunum kendimi bu dünyaya ve insanlara ait hissedememekti. Onlardan farklı olduğumu hep biliyordum, hatta bunun beni özel kıldığına da inanmıştım. Sonuç olarak, özel falan değildim. Ben sadece dünyanın boktanlığının farkındaydım o kadar. Onlar bir rüyada uyuyorlardı, yakında büyü bozumu gerçekleşecekti. Belki bedenleri öldüğünde, belki ruhları öldüğünde...

Bu sabah diğerlerinden daha farklıydı. İlk kez rasyonelliği bırakmış irrasyonelliğin içinde kıvranıyordum. İlk kez hayallerin gerçekleşmeyen ihtimaller değil de, gerçekleşen rüyalar olduğuna inanıyordum.

Sabah uyandığımda yanımda Göktuğ yoktu. Gece ona gitmesini söylesem de yanında uyanmanın nasıl olacağını düşünmeden edememiştim. Neyse ki sonunda mantığım bana geri gelmiş ve gitmesinin doğru karar olduğuna karar vermiştim.

Duşa girdiğimde dün gece ellerinin gezindiği her yerim tatlı bir şekilde sızlıyordu. Bu sızı bedenimin devam çığlıklarının sesiydi. Onu dinlemeyi çok istiyordum ancak kendimi dizginlemem gerekiyordu. Dün giydiğim elbiseler gecen sefer kaldığımda olduğu gibi yıkanmış ve ütülenmişti. Onları üzerime geçirip telefonumu elime aldım. Sosyal medyaya girerken yeni yorum var mı diye baktım. Bu son üç gündür rutin haline gelmişti.

Bugün de birkaç yorum vardı. Bunlar da yine iyi yorumlardı. Bana karşı yumuşadıklarını hissedebiliyordum. Her nasıl olduysa mafya babasının hikayesi beni sempatikleştirmişti. Bunun nedeninin ülkemizde yayımlanan mafya kurgularındaki mafya güzellemesi nedeniyle olduğundan şüpheleniyordum. Muhtemelen kitapta Yekta Bey'in ne zorluklar yaşadığından, özünde iyi bir insan olduğundan bahsedeceğimi düşünüyorlardı. Esasında durum bambaşkaydı. Belki kitap çıktıktan sonra öfkeleri geri dönecekti ancak ben gerçeğin ne olduğunu onlara kanıtlamış olacaktım.

Telefonu kumaş pantolonumun cebinde koyup odadan çıktım. Kahvaltı saati olduğunu söyleyip beni uyandıran çalışan mutfağa giderken ne içmek istediğimi sordu. Ona filtre kahve içmek istediğimi söyledikten sonra masaya yöneldim. Yine mis gibi kokular burnuma dolarken buradan kilo almadan çıkamayacağıma emindim.

Emir her zamanki uykulu gözleriyle önündeki tabağa odaklanırken Yekta bey titreyen elinin el verdiği ölçüde yemek yemeye çalışıyordu. Göktuğ onu gördüğüm her zaman olduğu gibi şimdi de telefonuna bakıyordu. Onun haberlere, borsa hisselerine ve maillere baktığını görmeden bile biliyordum.

Göktuğ'un yanına oturduğumda herkese günaydın dedim. Göktuğ başını kaldırma gereği bile duymadan günaydın derken Yekta bey ve Emir kısa da olsa gülümseme nezaketi gösterdi. Onun dalgın olduğunu düşünerek görmezden geldim ve kahvaltımı yaptım.

Kahvaltı bitişinde Yekta bey odasına çekildi. O sırada Emir'in üzgün üzgün tabağına bakıyordu. Oflarken barmen kızla arasının iyi olmadığının farkına vardım. Üstelik o kadar çabadan sonra bunu başaramamış olması kötüydü.

Günahı Yazmak (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin