Selamm. Size oy ve yorumlarınızın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Benim için gereken motivasyonu sağlıyor lütfen eksik etmeyin.
Bu arada "Çingene Laneti" adında yetişkin romantizmi türünde anlaşmalı evlilik konusunu işlediğim kitabıma göz atmak isterseniz profilimden ulaşabilirsiniz.
İyi Okumalar🤍
Her sabah uyandığımda kalbimdeki kırığın bedenime yayılmasını izliyordum. Bir kanserdi bu. Sonunda beni öldüreceğini bilsem de önüne geçmek zordu. İlacım yarayı açan kişi olunca hiçbir çare işlemiyordu.
Kendime yalanlar söylüyor bunun beni yakmadığını söylüyordum ama sabah kalktığım o ilk on dakika bana eziyet ediyordu. Yaşamanın bir anlamı yokmuş gibi hissetmem ilk defa değildi, ama ölmeyi isteme fikrinin aklıma ilk gelişiydi.
Antidepresanın yokluğunda kendimi toparlamak zordu. Ancak bir şekilde ayağa kalkıp kendime gelmeyi başarıyordum. Bunun nedeni karnımda yaşam savaşı veren bebeğimdi. Yakında vazgeçmem gereken ama çoktan bağ kurduğum bebek, her gün beni o yataktan kaldırmayı başarıyordu. Ama bir sebebim daha vardı...İntikam.
Canım her yandığında bir başkasının daha fazla canı yansın istiyordum. Her gözyaşım yanağıma değdiğinde bir başkasının benim yerime ağlamasını diliyordum. Kalbime vuran her bir parçanın bir başkasının kalbini ortadan delmesini istiyordum.
Sonra evimdeki bir köşeye bakıp hatıralar tarafından sarmalanıyordum.
Bir köşede nefretle andığım adam benimle film izliyordu, bir köşede benim için pankek yapıyordu, diğer köşede dokunuşuyla bedenimin içindeki zevki ortaya çıkarıyordu.
Durulup sakinleşiyordum. Yine de bu canını yakma isteğimden vazgeçmemi sağlamıyordu.
Tunç Aybars evimden ayrılalı iki gün geçmişti. O akşam bir daha evime izinsiz girerse onunla işbirliği yapmayacağımı söylemiştim ve o da itiraz etmeden özür dileyerek tekrarlanmayacağını söylemişti. Telefon numarasını aldığımda planı anlaştığımız gibi benim yapmam gerektiğini hatırlatarak hazır olduğumda onu aramamı istemişti.
Bende iki gündür Yekta bey ile görüşmeye devam ediyor Göktuğ'u görmezden gelip sessizce çıkıp gidiyordum. Nasıl olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bazen hemşiresiyle karşılaşıyordum ve her zaman yüzünde o aptal gülümsemesi vardı. O gülümseme geceleri bana eziyet ediyor olsa da ona saldırmamayı başarmıştım.
Göktuğ benim meselem değildi.
Bunu her sabah kendime hatırlatıyordum ama fikirlerim eyleme dökülmüyordu. Her seferinde merdivenlerden aşağı inerken geri dönüp onun odasına gitmemek, o pislik yüzünü görme arzuma engel olmak hayatımda yaptığım en zor şeylerden biriydi.
Bir şekilde başarılı oluyordum. Onu görmemek plan yapmamı daha kolay bir hale getiriyordu. Planımın esas meselesi onun canını yakmaktı. Tunç Aybars'ın söylediği kıskançlık olayından devam edecektim. Sadece bizi ilk kez göreceği anı belirlemem gerekiyordu.
Bu planı yaparken öte yandan Tunç Aybars'ın doğru yol olup olmadığını sorguluyordum. Düşmanımın düşmanı dostumdu ama başıma daha büyük bir bela almak istediğimden emin değildim. Adam Göktuğ'a takık gibi duruyordu. Ona ulaşmak için beni kullanması makuldü ama beni ne kadar sürece kullanacağı muammaydı. Git dediğimde gidecek miydi?
Bunu yaşamadan bilebileceğimi sanmıyordum.
İlk izlenim olarak karısına aşık olduğunu görebiliyordum. Tabi olaylar söylediği şekilde ilerlediyse.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günahı Yazmak (+18)
Romance"Önceden uyarmama izin ver. Duyacakların iyi şeyler olmayacak. Bazen eline bıçak alıp beni öldürmek isteyeceksin ama yine de karşımda oturmaya devam etmek zorunda kalacaksın." Günahlarını yazacaktım, her bir kelimeyle günahları kitaba gömülecekti. ...