Karanlıkta

139 14 0
                                    

İyi Okumalar🤍

Karanlığını seç ya da karanlığını aydınlatacak ışığı

Sabah uyandığım ilk anda zihnim genelde bana işkence etmek adına tüm başarısızlıklarımı önüme koyar. Yaptıklarımın berbat olduğu, yapmadıklarımın mükemmel olduğu bir evrende beni gezdirir ve hayatımdan soğumama neden olur. Kalkıp ilaç alırım ve anksiyetem beni bir sonraki güne kadar rahat bırakır.

Bugünlerde bu durum çok farklıydı çünkü sabah kalktığımda bedenimi saran kollar bir şekilde beni mutlu etmeyi başarıyordu. Gözlerimi açıp onu uyurken izliyordum, yanımda uyuyor olmasının keyfine varıyordum. Ya da o beni uyandırıyordu. Farklı şekillerde de olsa ağzı, hep üzerimde oluyordu. Dün benim ağzımın onun üzerinde olduğu ve verdiği her şeyi aç bir hayvanla yarışacak kadar istekle mideye indirdiğim gibi.

Kollarında döndüğümde homurdansa da gözlerini açmadı. Uzanıp erkekliğinden sonra favori bölgem haline gelen yara izine dokundum. Ona dokunmanın bana bu kadar iyi gelme nedenini bilmiyordum. Belki kusursuzluğunu bozmak için böyle bir yara izinin bile yeterli olmadığını kanıtladığı içindi.

Beni işkence masasında becerdiği günden beri bir onun evinde bir benim evimde kalıyorduk. Ben Yekta bey ile görüşmeye dinlemeye devam ediyordum, o da bana olabildiğince yardımcı oluyordu. Göktuğ ve ben İşten çıkıp birlikte vakit geçiriyor geceyi sevişerek kapatıyorduk. Neredeyse her gece seviştiğimiz ve bu bazen bir defayla sınırlı kalmadığından bedenimin her kemiğinde bir ağrı vardı. Yine de bu ondan uzak duracağım anlamına gelmiyordu.

Anlayacağınız bulutlar altımdaydı, ben zirvede geziniyordum.

Tabi hala kavga ediyorduk. Daha dün gece bana Tolstoy'un Dostoyevski'den daha iyi olduğunu söylediği için kafasına yastık fırlatmıştım. Hararetli bir tartışmanın sonucunda benim haklı olduğum konusunda anlaşmıştık. Adam alkolik ve kumarbaz olabilirdi ama suç romanları ve psikolojik betimleme her şey demekti. Bugün bunu Göktuğ'a söylesem Göktuğ toplum analizinin her şeyden daha önemli olduğunu, ahlak ve din konularında konuşabilmenin üstün bir zeka gerektirdiğini söylerdi. Haklıydı ama sırf benim istediğimi kabul etsin diye bunu sonsuza kadar reddedebilirdim.

Yine de gün sonunda birlikte aynı yatağa giriyorduk. Bu sevgiliymişiz gibi hissettiriyordu ve biraz korkutucuydu. Parmağına yüzüğü takmıyor olabilirdi ama nişanlıydı. Elçin ile er ya da geç evleneceğini biliyordum. Asıl bilmediğim şey benim ne zamana kadar buna tahammül edeceğimdi. Seks güzeldi, onunla oturup sohbet etmek güzeldi, bana gülmesi ve gözlerime sevgiyle bakması güzeldi ama nereye kadar güzel gelecekti?

Bunları düşünmeyi bırakmıştım. Akışa bırakmak dedikleri şeyi fazlasıyla yaşıyordum.

O sırada Göktuğ yanağını çevirip avcumu öptü. Avucumdaki yara geçmişti ancak belli belirsiz izi duruyordu. 

"Bana dokunmadan duramıyor musun?" bileğimin iç kısmına kondurduğu öpücükle titredim. Bunu her şekilde başarıyordu. Sanki içimdeki tutkuyu o kontrol ediyor, sürekli beni tetikliyordu.

"Bence bunu yapamayan sensin." dediğimde gülümsedi. Kollarıyla beni kendine daha fazla çekip ereksiyonunu karnıma yasladı.

İnlememek için dudaklarımı birbirine bastırırken "Galiba haklısın." dedi.

Ellerimi göğsüne koyup onu ittim. Doğrulup ayaklarımı yere indirdim.

"Bugün Asya'nın kahvaltıya geleceğini biliyorsun. Ve bende davetliyim. Hemen çıkmam gerek."

Asya'nın minik kızı kuvözden çıkalı on gün kadar oluyordu. Şimdi tam anlamıyla iyi olduğundan Asya onu ailesine doğru düzgün takdim etmek istiyordu. Beni de çağırdığını duyunca garip bir mutlulukla dolmuştum. Sanki bu ailenin bir parçasıymışım gibi ama değildim.

Günahı Yazmak (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin