Sandıklara mı kaldırdnız beni... duygularımı... anılarımı... Peki ya korkularım? Neden onlar hep önümde? Kötü anılarım neden hep bir yerlerden çıkmak için acele ediyorki? Yapma zihnim bunu bana yapma. Cevabını bilmediğim bulamadığım sorular sorma.
-"Seni seviyorum" Murat'ın son sözü bu olmuştu. Kalbim yerinden çıkacaktı sanki. Seni seviyorum kelimesi ok olmuştu kalbimi hedef alıyordu sanki... Sanki bir düşman tarafından kadehe konan zehir gibi öldüyordu beni... Ömer elimi tutup
-"İyi misin?" dedi. Gözlerimi zar zor açtım. ömer'in ela gözleri iyi olmama yetmemişti. Arabadan hızla indim. Yolun bir noktasında durdum. Bilinçsizce yaptıgım bir şeydi bu. Gözlerimi yolun ortasına diktim. Biliyordum tam o noktada olmuştu. Murat tam o noktada ölmüştü. Oraya gidip gözlerimi tekrar kapadım. Arabadaydık ağlamaktan şişmiş gözlerle yola bakıyordum
-"Özür dilerim Sevda. " Murat'ın sesi oldukça üzgündü. Bakışlarımı yoldan cekip Murat'a baktım.
-"Bana bunu nasıl yaptın Murat" diye bildim tükenmiş sesimle. Murat yoldan gözlerini çekip gözlerime baktı. Yalvarır gibiydi gözleri
-"Seni seviyorum" dedi. Son kez der gibi... Birazdan olacakları hisseder gibi... Seni seviyorum derken elveda der gibi... Bir kelimenin bu kadar çok anlamı olabilir mi? Sonra acı bir siren sesi doldu kulaklarıma... En son gördüğüm Murat'ın gözünden akan bir damla yaştı... Sevdiğimi kocamı böyle hatırladım o an... Gözünde bir damla yaş dilinde "Seni seviyorum"
Aci siren sesi kulaklarıma dolunca birden yerimden sıçradım. Gözlerimi açtığımda boş yoldaydım. Az önce gördüklerimden eser yoktu. Ömer şaşkınca beni izliyordu. Elimle yolu işaret edip
-"Öldü tam burada öldü" dedim. Dizlerim taşıyamadı bedenimi. Bedenimden çok yanan kalbimi taşıyamadı. Oysa kalp küçük bir et parçası değil miydi? Nesi ağırdi ki bu kadar?
Ömer hemen ellerini belime doladı
-"Sevda kendine gel"
-"Götür beni buradan" dedim cılız sesimle. Ömer'in bakışlarında şevkat vardı. Ellerini bacaklarımda hissetmemle kendimi havada bulmam bir oldu. Yorgun bedenimi ben taşıyamamıştım Ömer'se bedenimi kucaklayıp arabaya taşımıştı. Yol boyunca akıp giden asfaltları izledim. Zaman gibiydi... durmak bilmeyen aktıkca akan zaman gibi... Kayboluyordum... en çokta kendimi ararken kendimde kayboluyordum. Öyle uzaklara dalıyorumki bazen geri dönüşte hep kayboluyorum... İkimizde sessizce yolu izledik. Bir kac dakika sonra evdeydik. Kapıda telaşla İrem bizi bekliyordu. Bitik halimi görünce koşup yanımıza geldi
-"Abla iyi misin? " hiç sesimi bile çikarmadım. İrem dahda telaşlandı.
-"Bebeğe bir sey oldu yoksa?" dedi
-"İyiyim " dedim buz gibi sesimle. İrem Ömer'e sorgular gözlerle baktı. Ömer'se umursamayıp yürümeme yardımcı olmak için koluma girip eve götürdü. Merdivenleri ağır ağır çıktık. Odaya girdiğimde kendimi yatağa bıraktım. Ömer'de içeri girmişti onunla konuşmamı bekliyordu. Konuşacak halde olmadığımı anlatmak için sırtımı Ömer'e dönüp üzerime battaniyeyi çektim. Yine her zamanki gibi anlayışla odadan çıktı. Onun çıkışını fırsat bilen göz yaşlarım hızla akmaya başladı. Kendimden nefret ediyordum. Boş duvara bakıp durdum. Boş duvarda Murat vardı. Onun gözleri vardı. Kaç dakika kaç saat öyle agladım bilmiyorum. İçimden yükselen ses "Kalk" dedi "Topla artık kendini sen bu değilsin" bir hışımla yerimden kalktım. Banyoya girdim. İcimdeki destekler gibi kendime fısıldadım " Ben bu değilim." Elimi yüzümü yıkamak için çeşmeyi açtım. Avcuma dolan suyu yüzüme çarpmak için gözlerimi kapadım
-"Özledin mi beni?"
-"Ne özlemesi ya. Alt tarafı iki gün yoktun. Bende kafamı dinlemiş oldum"
-"Gözlerin Sevda gözlerin her seyi itiraf ediyor... senden önce onlar bana seni seviyorum seni özledim diyor..."
Sinirle avcumdaki suyu lavobaya fırlattım. Kulaklarımda yine geçmiş vardı. Gözlerimin önünde yine o eski anilar... Aynadaki yansımama baktım. Aynadaki bitip tükenmiş olan Sevda'dan nefret ettim. Hangi ara elimi aynaya vurdum bilmiyorum. Aynanın parcalanma sesiyle kendime geldim. Bir koşucunun koşmak için bekledigi silah sesi gibiydi... İçimdeki nefretin dışa akışıydı... Bağıra bağıra ağlamaya başladım... Bembeyaz fayansa akan damla damla kan susturmaya yetmedi beni. Odanın kapısı birden açıldı. Yıldıray, Yasemin, İrem, babam kapıdaydı. En önde Ömer vardı. Kanayan elimi görünce hızla yanıma geldi. Banyonun kapısı örtüp ozumlarımdan tutup beni soğuk fayansa yasladı. Zar zor dik tutup baktığım gözlerinde kızgınlık vardı.
-"Bana bak" diye bağırdı. İçimdeki biten Sevda'ya sesleniyordu. Düştüğü kuyudan çıkarmaya çalışıyordu
- "Bana bak" sesi dahada yükseldi. Gözlerini gözlerime dikti
-"Bitti anladın mı? Bitti" anlamayan gözlerle baktım. "Ağlamayacaksın bitti"
-"Yapamıyorum" dedim yarım yamalak çıkan sesimle. Omuzlarımdan tutup kırılan aynadaki görüntümü gösterdi. Saçım başım dağılmıştı, en çokta kalbim... Kanayan elimi hafifçe tuttu
-"Görmüyor musun halini? Biten halini görmüyor musun? Kendine zarar veriyorsun." Elini belirginleşen göbeğime götürdü. " En çokta bebeğine. Onu bu hale düşürmeye hakkın yok. Bu bebek bu şekilde devam edemez. Onu öldürmeye hakkın yok"
-"Onun suçu yokki" dedim.
-"Yok tabi. " Ömer'in bakışları değişti. İçimdeki düşen Sevda'yı tutup yakalamıştı. Bunu bebeğime yapamazdım. Sürekli düşmekten bıkmıştım.
-"Yanımda olduğun için teşekkür ederim heleki başım böyle dertteyken" dedim.
-"Yanında olmak cennetten bir bahçede olmak gibi... "Söyledikleri yüreğimi esir almıştı. Daha fazla dayanamayıp sarıldım. Hayata sarılır gibi sarıldım. Ömer'in kendine has kokusu yine ciğerlerimdeydi.
-"Bir daha ağlama. Ağlarsan üzülürüm"dedi. Gülüp
-"Üzülürsen ağlarım ki" dedim. O da benim gibi güldü. Uzun süre öylece sarıldık. Kapının çalınmasıyla birbirimizden ayrılmak aklımıza gelmişti
-"Şey babam işleri bittiyse yemeğe gelsin diyoda" dedi İrem. Ömer'le kısaca bakıştık. Ömer kapının kolunu indirmesiyle İrem'in sendeleyerek içeri girmesi bir oldu.
-"Vallahi dinlemiyordum" dedi telaşla.
-"Eminim öyledir ablacım" dedim. Ömer önden ben arkadan aşagıya indik. İrem'se suçlu suçlu başı önünde arkamızdan geliyordu. Babam masaya kurulmuş suratını asmış bekliyordu. Beni görünce zoraki gülümsedi. Babamın yanına oturdum. Ömer'de tam oturacağı sırada
-"Saat biraz geç mi oldu?" dedi babam. Şaskınca yızüne baktım. Hiç umursamadan çorbasından bir yudum aldı. Ömer'se
-"Evet biraz geç oldu. Hadi Yıldıray biz gidelim" dedi. Yıldıray hiç sesini çıkarmadan masadan kalktı. Kapıya doğru yönelince Yasemin'le bizde hemen peşlerinden gittik.
-"Ömer dur" dedim. Ömer dönüp yüzüme güldü.
-"Babam neden böyle yaptı anlamadım Ömer. Kusura bakma" dedim. Ömer daha çok gülümsedi
-"Baban beni kıskandı Sevda. " şaşkınlıkla yüzüne baktım
-"Ne demek kıskandı"
-"Bir babanın kızını başka bir adamdan kıskanması gibi kıskandı. Baba kız oldunuz artık siz" dedi. Söyledikleri kalbimi yumuşatmıştı. Yasemin'le Yıldıray kapının önünde vedalaşıyordu ki telefonum çaldı. Bilmediğim bir numara aradı.
-"Kim o" dedi Ömer.
-"Bilmiyorum"
-"Aç bakalım" dedi
-"Efendim" deyip telefonu açtım. Karşı taraftan bir kadın sesi geldi
-"Alo Sevda'cım benim Esma nasılsın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTUN BANA #WATTYS2017
RomanceBelkide geçmiş dediğimiz şey hatırlanmaması gerekenlerden ibarettir... Herkesin geçmişi hatırlanacak kadar iyi değildir. Herkes bu kadar şanslı değildir. Geçmiş denizinden boğulan Sevda... Sevda'ya hasret bir adam... Geçmişten gelen en masum iz Umut...