İnsan nasıl olurda kendinden kaçar? Nasıl olurda tüm dönüşler varışlar kendineyken yine kactığı kendi olur? Ömer'in her haklı çıkışı, bana bakışı onu sevmeme neden oluyordu. Onu sevmemek için, ölen kocamın en yakın arkadaşına aşık olmamak için kendimden kaçıyordum. Kaçmanın boşuna olduğunu bile bile, kaya gibi taş gibi önümde duran bana çarpacağımı bile bile koşar adımla kendimden kaçıyordum.
Telefondaki ses duymamla Ömer'e şaşkın şaşkın bakmam bir oldu. Ömer'se arayanın Esma hanım olduğunu anlamıştı bile. Gülümseyip
-"Konuş " dedi fısıldayarak.
-"İyiyim Esma hanım siz nasılsınız?"
-"İyiyim canım seni merak ettimde bir aramak istedim" dedi içtenlikle. Bana bu yaklaşımı beni hayretlere düşürüyordu.
-"Teşekkür ederim" dedim kısaca.
-"Sizli bizli konuşmayı bırakalım Sevda'cım. Bak hatta ne diyorum yarın buluşalım oturup bir yerlerde laflarız olmaz mı?" Ömer'e ne diyeceğimi bilmez şekilde baktım.
-"Kabul et kabul et" dedi tekrar fısıldayarak
-"Olur buluşalım gün içinde yine haberleşiriz olur mu? "dedim.
-"Tabi canım ben kapatayım artık yarın görüşmek üzere" deyip telefonu kapadı. Ömer'in yüzünde keyifli bir ifade vardı.
-"Bu çok güzel oldu. Bakalım bu kadın kimmiş?" Bana dönüp "aranı iyi tut Sevda" diye ekledi. Tedirgince
-"Tamam " dedim.
-"Abla babam yemeğe bekliyoo" İrem'in seslenişi tüm evde yankılanmıştı. Ömer'e dönüp
-"Babam kıskanma işini biraz abarttı sanırım" dedim. Ömer gülüp
-"Boşver hakkıdır" dedi. Gülümsedim. Ömer gözlerime uzun uzun baktı. Sarılmak için müsaade ister gibiydi. Elini belime dolayıp sıkıca sarıldı.
-"Kendine iyi bak ki kendime iyi bakmak için bir sebebim olsun" dedi. Yüreğimde kelebeğin kanat çırpışlarınıda duydumu acaba Ömer? Yüzümdeki şapşal gülümsemeyle Ömer'in kulağına fısıldadım
-"Kendime iyi bakmak için en iyi sebep sensin" dedim. Ömer dahada sıkı sarıldı. Ondan kaçmak ahmakçaydı. Bu ona belkide ilk teslim oluşumdu. İlk kez duygularımı dile getirişimdi. Ömer bendeki duyguların farkındaydı. Onunki de kaçıştı hem benden hem kendinden, varış yeri "biz" olduğunu bilmeden...
Ömer'i yolcu ettikten sonra yemek yemek için yukarı çıktık. Ömer'in gittiğinı görünce babamın suratı düzelmiş keyfi çoktan yerine gelmişti. Bir yanım hesabını sor derken diger yanım babama kiyamadı. En iyisi susmaktı. Öylede yaptım. İlk defa ailecek sohbet eşliğinde bir akşam yemeği yemiştik. Babam bütün gece küçüklüğümden bahsetti. Sakin geçen bebekliğim asi geçen ergenliğim tüm geçmişimdeki kesitleri anlattı. Bir tek Murat'tan bahsetmiyordu. Bunu özellikle yaptığının farkındaydım. Beni kırmak mı istemiyordu yoksa düşmanın oglundan mı behsetmek istemiyordu bilmiyorum. Zaten zihnimde Murat'a dair binlerce soru vardı. Babamda bir seyler anlatsa sorular daha çok artar kafam iyice karışırdı. Sohbet eşliğinde saati 11 etmiştik. Yasemin'le odamıza geçtik. Farkında değildim ama baya yorulmuştum yatağa uzanır uzanmaz hemen uyuya kaldım. Sabah kuş sesleriyle uyandım. Daha saat yeni 07:30'du. Pencerime iki martı konmuştu. Camı acıp martılardan birini elime aldım. Başımı kaldırıp tavanda duran martı resimlerine baktım. Neden burada olduklarını anlamıştım. Bütün neşemle üstümü değiştirip sofraya indim. Yasemin hala uyuyordu. İrem'de uykulu gözlerle sofraya oturdu. Babamın işi oldugu için erkenden çıkmıştı. Telefonun mesaj sesini duyunca cebimden çıkardım. Mesaj Ömer'den gelmişti.
-"Bugün kızımın ölüm yıl dönümü. Ben ona gidiyorum. Sadece bir gece kalacağım şimdi uçağa biniyorum telefonum kapalı olacak. Esma hanımla görüşmeni yarına ertele." yazmıştı. Bütün neşem dağıldı birden. Hemen Ömer'i aradım ama telefonu kapalıydı. Kızının ölüm yıl dönümüydü. Nefesim kesilmişti resmen. Bir kaç dakika ne yapacağımı bilmez bir halde durdum öylece. Sonra telefonu tekrar elime alıp Esma hanımı aradım. Ömer'in dediğini yapıp buluşmayı ertesi güne erteledim. Zaten Ömer'siz yapamazdım. Onun gittigini bilmek üzmüştü beni. Farklı bir ruh haline sokmuştu. Bütün gün evde öylece oturdum. Elimde telefon Ömer'den gelecek bir haber bekledim. Ama Ömer bir türlü aramadı. Akşam saat 8 olmuştu artık dayanamayıp tekrar aradım telefonu hala kapalıydı. Belki bir haber alırım umuduyla Yıldıray'ı aradım bir kaç kez çaldıktan sonra telefonu açtı
-"Alo Yıldıray benim Sevda nasılsın?"
-"İyiyim abla. Ömer abinin yanından geliyorum bende."
-"Nasıl yani Ömer geldi mi?" Dedim şaşkınlıkla
-"Evet akşam saat 6:30 gibi geldi" dedi.
-"Beni aramadıda nerede şimdi?"
-"Sizin evin yakınlarında bir parka var orada öylece oturuyor"
-"Tamam ben bulurum onu" deyip telefonu suratına kapadım. Ömer'in geldiğini bana neden haber vermediğini bir türlü anlamamıştım. Bu beni çok öfkelendirmişti. Üzerime salaş bir seyler giydim. Babetlerimide giyip evden çıktım. Park bir kaç dakika uzaklıktaydı. Hemen varmıştım. Kısa bir göz gezdirme sonunda Ömer'i gördüm. Oyun parkını gören bir banka oturmuş oynayan çocukları izliyordu. Bu hali beni sakinleştirmeye yetmişti. Sessizce gidip yanına oturdum. Hiç kendini bozmadan
-"Burada olduğumu kimden ögrendin?" dedi.
-"Seni merak ettim Yıldıray'ı aradım" dedim
-"Anladım " dedi kısaca.
-"Neden geldiğini söylemedin?" Bakışlarını bir kez olsun bana çevirmiyordu bense ondan ayıramıyordum.
-"Geldim işte bir yanımı, cennetimi orada bırakıp geldim" dedi. Hangi söz yarasına merhem olurdu acaba? Hiçbiri...
-"Ömer ben çok üzgünüm" dedim. Başka bir söz çıkmadı ağzımdan. İlerde oynayan çocuklara odaklanmış onları izliyordu.
-"Sen benim her anımda yanımdayken neden beni aramadın Ömer? Neden bu haldeyken yanında olmamı istemedin? " dedim. Cevap vermeden öylece çocukları izledi. Salıncağa koşan bir çocuk yere düştü birden. Yere düşen çocuğu gösterdi parmağıyla
-" Biliyor musun ? O küçücük çocuktan bile bir şey öğrenebilirsin." dedi. Şaşırdım ve alaycı bir tavırla
-"Yere düşen bi çocuktan ne ögrenebilirimki?" Dedim. Gülümsedi. Bakışlarını yerden kalkmaya çalışan çocuğa çevirdi. Çocuk yavaşça yerden kalktı ve koşmaya devam etti. Gözleri tekrar gözlerimi bulduğunda huzuru iliklerimde hissediyordum. Ve huzur sözcük olup akıyordu dudaklarından:
-"Yeniden ayağa kalkmayı.." Öylece bakakaldim yüzüne. Gözlerindeki yaşı görünce
-"Sen en son bir çocuktan neyi öğrendin Ömer" dedim. Bakışlarını öne eğdi titreyen sesiyle
-"Ölmeyi" dedi. İcimden biri seslendi bu kadar güçlü bir adam boyke paramparça olamazdı. Şimdi elinden tutup kaldırma vakti bendeydi. Çenesinden tutup düsen yüzünü kaldırdım. Gözlerimi gözlerine kitleyip elini belirginleşen karnıma götürdüm
-"Bu çocuk sana yaşamayı ögretebilir Ömer" dedim. Bir kaç saniye yüzüme baktı öylece. Söylediklerim kalbine işliyordu görüyordum. Yüzünde ufak bir tebessüm oluştu
-"Sana kalkmayı banaysa yaşamayı ögretebilir " dedi. Onaylarcasına gülümsedim. Karnımdaki elini çekip sıkıca sarıldı. Kalbinin atışını hissediyordum. Baska bir Ömer olmuştu. Eliyle saçlarımı oksayıp
-"Seni seviyorum" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTUN BANA #WATTYS2017
Lãng mạnBelkide geçmiş dediğimiz şey hatırlanmaması gerekenlerden ibarettir... Herkesin geçmişi hatırlanacak kadar iyi değildir. Herkes bu kadar şanslı değildir. Geçmiş denizinden boğulan Sevda... Sevda'ya hasret bir adam... Geçmişten gelen en masum iz Umut...