3.8

570 77 69
                                    

Hepinizden çok çok özür diliyorum bölüm geç geldiği için. Bazı sebeplerden ötürü bir türlü müsait olup da bölümü yazamamıştım. Bir nebze olsun telafi etmek adına bu bölüm diğer bölümlerden biraz daha uzun. Anlayışınız ve bekleyişiniz için teşekkür ederiim. Seviliyorsunuzz.

(Önceki bölümlerden de oy vermedikleriniz varsa lütfen onlara da oy vermeyi unutmayın.)

SINIR: 50 OY 35 YORUM (Lütfen yorumlarınız bölümle alakalı olsun)

...

"Asrın, eğer o filmi açarsan eve dönerim," dedim tehdirkar bir sesle.

Yarım saattir film seçmeye çalışıyorduk ve Asrın garip garip bilim kurgu filmleri açmayı teklif ediyordu.

"Güzelim ne izleyeceğiz o zaman? Hiçbir şeyi beğenmiyorsun," dediğinde dudağımı büzdüm.

"Ama sen hep bilim kurgu filmleri gösteriyorsun bana."

"Bu mu bilim kurgu filmi?" Dedi yaklaşık 5 dakika önce göstermiş olduğu komedi filmini işaret ederek.

"Doğru ama ne yapayım sevmedim hiçbirini."

Doğrusu haklıydı, pek çok türde film göstermişti ama benim canım film izlemek istemiyordu.

"Sen sanki film izlemek istemiyor gibisin. Ne yapmak istediğini söyle de onu yapalım." Beni en az benim kadar tanıyordu.

"Biraz yürüyüşe çıksak nasıl olur?"

"Çıkalım güzelim," dedi alnımdan öperek.

Bugün evde kalmak istemiyordum. Biraz temiz hava çok iyi gelecekti.

Hazırlanıp dışarı çıktığımızda hemen Asrın elimi tuttu. Abimle karşılaşmadığımız sürece bir sıkıntı yoktu.

"Yakınlarda bir kafe var. Oraya gidelim mi? Canım çok tatlı çekti."

Asrın beni onayladığında kafeye yürüdük. Ben kafamda hangi tatlıyı alacağıma karar verirken ise çoktan varmıştık.

İçerisi kalabalık olduğu için hızlıca siparişimizi verip boş bir masaya geçtik. O sırada Asrın da bana bir kaç hafta önceki kavgasını anlatıyordu.

"Çok haklısın. Ben de olsam ben de vururdum," dedim yanağından öperek.

"Niye dudağımdan öpmedin?" Utanmasa dudağından öpmediğim için çocuk gibi küsecekti.

"Kafede öyle şeyler yapılır mı hiç? Çok ayıp," dedikten sonra kafeye bir göz attım.

SINIR HATIRLATICISI: 50 OY 35 YORUM

O sırada gözüme çarpan iki kişiyle nutkum tutuldu. Ne yapcağımı bilemez halde telefonuma sarıldım ve fotoğraflarını çektim.

Hemen 3 masa ötemizde Berra ve Çağrı oturuyorlardı. Her zaman susup görmezden gelsem de bu sefer olmazdı. Berra'yı bir daha ağlarken görmek istemiyordum.

Bu yüzden Asrın'a bir arkadaşıma selam vereceğimi söyleyerek kalktım ve yavaşça Berraların masasına yaklaştım.

Sandalyemi sert bir şekilde çekip oturduğumda ikisi de şoke olmuş bir şekilde bana bakıyordu.

"Enfâl?" Dedi Berra şaşkınlıkla.

"Oturabilirsin Enfâl," dedi Çağrı da en sinir bozucu haliyle.

"Sormadım."

"Enfâl kalkar mısın lütfen? Özel bir şey konuşuyoruz." Çağrı'nın sözleriyle derin bir nefes verdim. Berra araya girmeye cesaret edemiyordu.

"Ne özeli ya ne özeli? Bilmem kaçıncı kere aldatmanın da hata olduğunu ve barışmak istediğini mi konuşuyorsunuz?"

"Bu bizim özelimiz ve seni hiç ilgilendirmez."

Ukala şerefsiz.

"Gecenin bir yarısı ben, arkadaşım ağladığı için evden kaçıp parklara gidiyorsam elbette ilgilendirir."

"Yapmışsın bir iyilik, ne uzatıyorsun hâlâ? Bak işine Enfâl."

Sözleri beni daha çok sinirlendirirken hemen karşımdaki sandalye çekildi ve Asrın sert bir ifadeyle Çağrı'nın yanına oturdu.

"Kardeşim istersen iki dakikalığına dışarı çıkıp sana kimin işine bakması gerektiğini gösterebilirim." 

"Sen kimsin de benim masama gelip böyle konuşabiliyorsun?"

"Sen benimle bir dışarı gel söyleyeceğim kim olduğumu," dedi sinirle. Gerçekten sabrı taşmak üzereydi.

Berra'ya dönüp baktığımda dudaklarını dişlediğini gördüm. Çok stres olmuştu. Ona her ne kadar kızgın olsam da daha iyi hissetmesi için elimi bacağının üzerine koydum.

"Tamam lan, görelim bakalım elin de ağzın kadar iş görüyor mu?" Sonunda Çağrı da gaza gelmişti.

Eğer olay büyürse hiç hoş şeyler olamayacaktı. Bu yüzden ayağımla masanın altından Asrın'ın bacağına vurdum.

"Asrın, boşver biz kalkıyoruz zaten," dedim ve Berra'nın elini tutarak kaldırdım.

"Siz biraz bekleyin geri geleceğim," diyerek bizi geri oturtturdu ve Çağrı ile birlikte son derece sinirli bir şekilde dışarı çıktılar.

Günümüzün bu şekilde mahvolmasını istemezdim ama Çağrı'nın gerçekten iyi bir dayağa ihtiyacı vardı.

"Enfâl ben çok özür dilerim. Gerçekten sadece son kez konuşmak istedi ve ben de kıramadım. Yemin ederim barışmak gibi bir niyetim yoktu."

"Biliyorum Berra ama sen ne zaman barışmak için olmasa bile bu çocukla konuşsan bir şekilde barışarak kendine zarar veriyorsun. Belki ben bugün buraya gelmeseydim gün sonunda barışmış bile olabilirdiniz."

"Öyle bir şey olmayacaktı. Yemin ederim."

"Peki, öyle olsun," diyerek sıkıca sarıldım. Buna ihtiyacı olduğunu biliyordum.

Sohbet etmeye başladığımızda Berra'nın gözünün sürekli kapıya kaydığını fark etmiştim. Çağrı için endişeleniyordu.

"Berra, Asrın'ı tanıyorum. Çağrı'ya çok zarar vermez."

Biraz daha konuşrken içeri Asrın girince tüm dikkatim ona kaydı. Yalnızca dudağı patlamıştı.

Yanımıza geldiğinde Berra Çağrı'nın nerede olduğunu sordu kendine hakim olamayarak.

"Bilmiyorum. Ben buraya gelirken o da başka bir yere gidiyordu," dedi umursamaz bir sesle.

"İkinize de teşekkür ederim." Berra'ya bir kez daha sarıldım ve vedalaştık.

"Gel sevgilim, tatlın gelmiş," dedi Asrın bizim masamızı göstererek.

"Hayır, eve gidip dudağını temizlememiz lazım. Mikrop kapmasını istemiyorum.

"Önemli bir şey değil," dedi baş parmağıyla dudağının kenarındaki kanı silerken.

"Asrın," dememle birlikte teslim olur gibi ellerini havaya kaldırdı.

"Bekle o zaman tatlını paket yaptırayım evde yersin."

Bu teklifini onayladığımda birlikte paket yaptırdık ve kafeden ayrıldık.

Bölüm Sonu

SINIRI YENİDEN HATIRLATMIŞ OLAYIM: 50 OY 35 YORUM

Shawty || Yarı Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin