29

93 11 27
                                    

On iki dakika. Arda ile buluştuğumuzdan beri on iki dakika geçmişti ve bu sürede o konuşsun diye ben hiç konuşmamıştım. O da konuşmayınca on iki dakika boyunca boş boş bankta oturmuştuk.

"Ne oluyor Arda?"

"Hı? Bir şey yok."

"Bir şey yok mu sence? Üç gündür modun düşük. Benimle doğru düzgün konuşmuyorsun bile. Ben mi yanlış bir şey yaptım? Neden böyle davranıyorsun?"

"Ben..." Gözlerini kaçırdı. "Seninle bir alakası yok. Yorgunum sadece."

"Bu kadar mı Arda? Üç gündür yorgunum deyip duruyorsun. Benden bir şey saklıyormuşsun gibi hissediyorum. Yine de sen anlatana kadar üstüne gitmemeye çalıştım ama sıkıldım. Benim tanıdığım, sevdiğim Arda bu değil." Derin bir nefes verip ayağı kalktı.

"Üzgünüm. Geç oldu. Seni eve bırakayım." Ayağı kalkıp kolunu tuttum.

"Eve falan gitmiyorum. Konuşacağız."

"Gerçekten çok yorgunum Saye. Lütfen."

"Arda..." Bana öyle bir bakıyordu ki daha fazla konuşamadım. "Peki. Gidelim." Konuşmadan eve kadar yürüdük. Saçımı öptükten sonra kısık bir sesle 'Görüşürüz' dedikten sonra gitti.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Ertesi gün yine tüm sınıfın garip bakışları eşliğinde sınıfa girip yerime geçmiştim. Diğerlerine kısaca 'Günaydın' deyip başımı sıraya yasladım. İki ders boyunca uyumuştum. Üçüncü ders gözlerimi açtığımda dersin boş olduğunu fark ettim. Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkayıp sınıfa geri döndüm. İçeriye girdiğimde birkaç kişinin Arda hakkında konuştuğunu duydum. Beni görünce hepsi susup önlerine dönse de yanlarına gittim.

"Bir şey dediniz. Arda hakkında bir şey dediniz." Hepsi susup birbirlerine bakmaya devam ederken Asya ve Onur da yanıma gelmişti.

"Saye-" Kolumu Onur'dan kurtarıp tekrar diğerlerine döndüm.

"Ya bir şey desenize. Ne olmuş Arda'ya?"

"Şey..." İçlerinden biri çekingen bir şekilde bana baktı. "Sen gerçekten bilmiyor musun?" Gözlerimi devirdim.

"Bilmem gereken ne var bir anlasam."

"Arda... İspanya'ya gidiyor." Kaşlarımı çattım.

"Ne?"

"Saye hadi biz gideli-"

"Bırak Asya." Tekrar konuşan çocuğa döndüm. "Ne demek İspanya'ya gidiyor?"

"Real Madrid'e transfer oluyor. Görüşmeler tamamlandı bile." Çocuk konuşmaya devam ederken kafamda bir şeyler yerine oturmuştu. Herkesin bilip benim bilmediğim şey buydu. Derslerime o kadar odaklanmıştım ki sosyal medyaya hiç girmemiştim. Görüşmelerden haberim yoktu. Daha da önemlisi Arda bunu benden saklamıştı. Sırt çantamı omzuma takıp sınıftan çıkarken Onur ve Asya da peşimden gelmişti. Onur kolumu tuttuğunda sertçe kolumu çektim.

"Saye-"

"Ya siz bile söylemediniz ya! En yakın arkadaşımsınız lan siz benim! Siz bile sakladınız benden!"

"Saye mecburduk. Arda-"

"Ya ne mecburu Asya? Ben size kardeşim diyorum lan. Sevgilim başka bir ülkeye gidiyor ama en yakın arkadaşlarımla ailem bunu benden saklıyor!" Hızla merdivenleri inip okuldan çıktım. Metroya binmek yerine bir taksi çevirip bindim. Kısa süre sonra Arda'nın evine vardığımda ardı ardına zile bastım. En sonunda kapı açıldığında Arda beni karşısında görünce şaşırmıştı.

"Saye?"

"Ailen evde mi?" Başını salladı.

"Hayır. Anneannemlere git-" Onu göğsünden ittirip içeriye soktum ve kapıyı kapattım.

"Sen pisliğin tekisin Arda Güler!" diyerek bir kez daha ittirdim. "Aptalsın." Tekrar ittirdim. "Senden nef-" Beni kolları arasına alıp başımı göğsüne yasladığından cümlem yarım kalmıştı.

"Özür dilerim." diyerek saçımı okşadığında gözlerim doldu.

"Niye sakladın benden?" Sesim kısık ve güçsüz çıkmıştı.

"Nasıl söyleyeceğimi bilemedim. Sana 'gidiyorum' diyemedim Saye. Denedim. Ama olmadı. Öyle güzel bakıyordun, öyle güzel gülüyordun ki bana." Geri çekildim.

"Ne zaman gidiyorsun?"

"Daha var." Başımı önüme eğdiğimde çenemden tutup kaldırdı. "Ne olursun yapma böyle. Gideceğim güne kadar seni ağlarken görmek istemiyorum." diyerek göz yaşlarımı sildi. Parmak uçlarımda yükselip dudaklarını öptüm. Geri çekildiğimde alnını alnıma yasladı.

"Gitmeni istemiyorum."

"Mecbur olduğumu biliyorsun." Yüzümü elleri arasına aldı. "Her günümüzü dolu dolu geçirelim. Böyle ağlayarak değil."

"Sen giderken nasıl gülebilirim ki?" Gülümsedi.

"Sen ağlarken nasıl gidebilirim ki?"

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Dediği gibi olmuştu. Beş gün boyunca her gün beraber vakit geçirmiştik. Buz patenine gitmiş, bol bol alışveriş yapmış, takımla beraber son idmanlarımızı yapmış, İstambul'un daha önce gezmediğimiz yerlerini gezmiş ve bol bol fotoğraf çekilmiştik. Yine önceki günler olduğu gibi Arda akşam kapıya gelince aşağı inmiştim. Merdivenleri inip sıkıca boynuna sarıldığımda saçımı öptü. Elindeki poşeti işaret ettim.

"O ne?"

"Görürsün." Beraber her zaman yaptığımız gibi onlarca belki de yüzlerce kez geçtiğimiz sokaklardan geçmiş ve her akşam gittiğimiz parka gitmiştik. Banka oturduğumuzda Arda'ya döndüm.

"Acaba yarın da lunaparka mı gitsek? Ama bak şimdiden uyarıyorum, kafana şapka takacaksın. Hatta maske de takalım sana. Şu transfer haberlerinden sonra iyice ünlendin. Dışarıda rahat rahat vakit geçiremiyoruz."

"Tamam güzelim." Sonra telefonunu çıkarıp Ayla Dikmen'in İlk ve Son Aşkım Sen Olacaksın şarkısını açıp ayağı kalktı. Elini uzatıp hafifçe önümde eğildi. "Hanımefendi. Bu dansı bana lütfeder misiniz?" Gülerek uzattığı elini tuttum.

"Memnuniyetle." Ayağı kalktığımda bir elini belime koydu. Ben de boşta olan elimi omzuna koydum. Dans ederken gözlerini bir an bile gözlerimden ayırmamıştı. Diğer elini de belime koyduğunda kollarımı boynuna sardım.

"Seni seviyorum." Gülümsedim.

"Seni seviyorum." Şarkının sonlarına doğru eğilerek dudaklarımızı birleştirdi. Şarkı bitince geri çekildi ve bankın üstündeki poşeti aldı.

"Bu senin için."

"Bana mı?" Açmak için uzandığımda elini geri çekti.

"Bana söz ver. Yarına kadar açmayacaksın."

"Niye ki?"

"Söz ver işte."

"Tamam. Söz. Yarına kadar açmayacağım." Gülümseyip saçımı öptü.

"Gel hadi. Bırakayım seni." Evin önüne geldiğimizde bana sıkıca sarıldı. Dudaklarımı, boynumu ve saçımı öpüp kokumu içine çekti.

"Gideceğin için mi böyle oldun yoksa?" diyerek güldüm. "Daha gitmene var. Sorun yok."

"Ben sensiz geçen her saniye seni özlüyorum." Tekrar boynumu öptü. "Sensiz aylar nasıl geçecek şimdi?" Tekrar dudağımı öptü. "Saye. Saye'm. Sevgilim. Seni çok seviyorum, biliyorsun değil mi?" Başımı salladım.

"Ben de seni çok seviyorum."

"Şu cümle bana bir ömür yeter." Alnımı öptü. "İyi geceler sevgilim."

"İyi geceler."

DİSİPLİN | Arda GülerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin