7

328 20 39
                                    

İçimden sabır çekerek alnıma buzu bastırmaya devam ettim. Haftasonu olduğu için sevinip huzurlu huzurlu odamda takılırken biri pencereye taş atmıştı. Tam açmıştım ki alnıma kocaman bir taşı yemem bir olmuştu. Ve tahmin edin bunu yapan gerizekalı kimdi?

"Çok acıyor mu ya?"

"Sana başımın belası derken şaka yapmıyordum. Cidden başıma bela oldun kurtulamıyorum senden."

"Olur öyle şeyler ya."

"Aynen Arda. Olur böyle şeyler. Sen beni öldürmeden rahatlamayacaksın belli ki."

"Yok ya. O kadar zalim değilim." Sinirle gözlerimi kapatıp sabır çektim.

"Ya sen niye geldin ki hem?"

"Harbi. Niye gelmiştim ben?" Biraz düşündükten sonra heyecanla bana döndü. "Heh! Sana bir şey getirmiştim." Yanındaki poşeti bana uzattı.

"Ne bu?"

"Aç da öğren." Merakla poşetten çıkardığım paketi açınca karşımda gördüğüm imzalı Fenerbahçe formasını görmemle gülümsedim.

"Gerçekten vereceğini düşünmemiştim."

"Söz namustur kızım."

"Bunu vermek için haftasonu buraya kadar geldin. Okulda da verebilirdim."

"Verebilirdim ama..."

"Ama?"

"Ne bileyim? Seni göreyim dedim. Buradan da antrenmana geçeceğim zaten." Beni görmek isteyip gelmesi garipti ama sorgulamadım.

"Biraz beklesene." Eve girip birkaç dakika içinde geri dönmüştüm. Elimdeki hediye paketini ona uzattım.

"Ne bu?"

"Aç da gör." dedim onu taklit ederek. Gülerek paketi açtı.

"Vay... Bu değerli değil mi? Neden bana veriyorsun?"

"Hediyeye hediyeyle karşılık verilir. Ayrıca ben bunu çok seviyorum. Gece yatmadan önce . Uzaydaymışsın gibi hissedeceksin."

"Seviyorsan neden bana veriyorsun?"

"Bilmem. Ben kendimi Dünya'dan soyutlamak istediğimde odama geçer açarım bunu. Sen de her şeyden yorulursan kullanabilirsin."

"Peki sen ne yapacaksın o zaman?"

"Bulurum ben bir şey." Başını sallayıp ayağı kalktı.

"Teşekkür ederim."

"Ben de."

"O zaman sonra görüşürüz."

"Görüşürüz."

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Pazartesi günlerinden nefret ediyordum. Herkes nefret ederdi ama benimki nefretin başka bir seviyesiydi. İki ders boyunca başımı sıraya koyup uyumuştum. Uyandığımda öğle arasına girmiştik bile. Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadıktan sonra bahçeye çıktım. Biraz hava alıp kendime gelmeliydim.

"Pakize dikkat..." Suratıma yediğim topla sızlayan yanağımı tuttum. "...et."

"Yeter ya yeter! Ayaksız mısın sen ya? Bir topa vurmayı beceremiyorsun!" Arda koşarak yanıma geldiğinde yüzümü inceledi.

DİSİPLİN | Arda GülerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin