Merhabalar yine ben..:) ve sizleri Bora duran dan İnsan eseri ve yazımla baş başa bırakıyorum efenim..:) Keyifli okumalar...resimdekiler EREN ve TİMUÇİN...
Derler ki gün battığında güneş yüzünü karanlığın çocukları için gizlermiş. Ta ki şafakla yeniden doğacağını onlara tekrar ve tekrar göstermek için. Karanlığın çocukları; kadın ticareti, organ kaçakçılığı, silah tüccarları yada diğerleri, gece tekrar nefes alabilmek için sessizce günün bitmesini bekler, avlarının rüyalarını kabusa çevirmek için adeta zaman kollarlarmış. Tıpkı yırtıcı bir hayvanın saatlerce beklemesi gibi.
Lakin bazı şeylerin ne telafisi ne de unutulması mümkün olurmuş..
Gece yüzünü göstermişti işte. Küçük bir saray gibi görünen dev köşkün bahçesine siyah araçlar parkedilmiş ve bahçede takım elbiseli, yaşlı yahut orta yaşlı adamların yanında genç hatunlar görünmeye başlamıştı. Her biri yavaşça inlerine doğru ilerliyorlardı. Dışarıdan ışıklarla süslenmiş, takım elbiseli canavarlarla korunan bu ev, kanlı paranın sonunda böylesine dimdik duruyordu.
Evin ortasından yukarıya doğru uzanan beyaz mermerden işlemeli merdivenler görenlerin gözlerini kamaştıracak şekilde dizayn edilmişti. Sanki kara paranın üzerini bu şekilde örtebilecekmiş gibi... Biran sonra yer altı liderleri bir bir kapıda görünmeye başladı.
Nihayet merdivenlerin başına gelirken Ayaz, davet edilen misafirleri göz ucuyla süzmeye başlamıştı. Ve bu gece, oldukça göz kamaştırıcı göründüğü de aşikardı. Uzun saçları kara nehirler gibi omuzlarından sırtına dek dökülüyordu. Üzerine giydiği uzun siyah ceketi solundan ayak bileklerine kadar uzarken, sağ tarafında ki kısmı dizelerinde bitiyordu. Ve belinde de kavisli bir kemer görünüyordu. İçinde beyaz gömleğinin yakaları ve kravatı görünürken, ayaklarından dizlerine dek çıkan deri çizmeleri oldukça klas görünmesini sağlıyordu. Ellerinde deri eldivenler vardı ve siyah ceketinin sağ omuzunda ipleri bir bir kollarına dek inen geniş bir broş takıyordu.
İki kolunu merdivenliğin başına dayamış gelenleri izlerken, perçemlerinin arasından görülen gözlerinde ki keskin bakışlar çektiği siyah sürmelerle daha keskin görünüyordu. Tıpkı bir ejderhanın gözleri gibi. Takım elbiseli gösterişli suç örgütü mensupları evinde toplanırken yavaşça gülümsedi. Kendi dahil, burdakilerin her birini bir kibritle tutuştursa ne olurdu sahi? Herkesin ısınacağına emindi.
Biran sonra uşak, Ayaz'ın yanında durdu. O ise başını çevirip:
"Eren nerede?" Diye sordu.
"Bahçede efendim. Birazdan gelmiş olur." Dediğinde, tekrar başını çevirdi Ayaz ve uşak da başını eğerek yavaşça uzaklaştı. O sırada Eren'i gördü. Kapıda dikilmiş etrafı seyrediyordu. Siyahlara bürünenlerin aksine o bu gece beyazlar içindeydi. Bakır rengi ensesine kat kat süzülen uzun saçlarının yanında dolgun pembe dudakları ve yeşil gözleri ona bakma isteği uyandırıyordu. Karanlığın içinde bir elmas gibi parlıyordu adeta. Biran için gözlerini kıstı Ayaz ve gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümcül Saplantı (+18)
Teen FictionGünahlar ateşe dönüştü diye aşk özgürlükten vazgeçer miydi? O halde hangi bedende olduğunun ne önemi vardı? Lakin önemliydi işte. Derler ki: Uçsuz bucaksız bu gökyüzünün altında her birimiz küçücük birer kum tanesiyiz. O kadar varız ve dah...