Meraba milet..:D evet biliyorum biraz geç yayınladım ama beklediğinize değecek..:D paylaştığım Çelik'İn "Veda etmem ben bu Aşka" şarkısıyla dinlerseniz makbule geçer..:D kocaman öpüyorum beni özleyin anacım...
Bırakıp da gitmek zor olur muydu sahi? Gidebilirken, hala ölmemişken, yaşamaya bu denli sarılarak gitmek nasıl çılgınca şey olurdu kim bilir? Hiç bir şey düşünmeden yada hiç bir şeyi umursamadan. Peki onu tutan şey neydi? İntikam mı? Alışkanlıklarının değişmesi korkusu mu? Neydi onu hala orada tutan. Kendi sonunu hazırlarken elleriyle. Sonunda mutlu olur muydu ki? Bu tehlikeli kumar, çok daha tehlikeli bir oyuna dönüşecekti. Karanlık ve soğuk perde bir kabus gibi çökecekti üzerine zira geri dönmenin de artık bir yolu olmadığını görecekti.
Açtığı suyun akışı vücudundan süzülürken gözlerini kapattı. Elleriyle vücuduna sarılırken o nahoşluğu üzerinden atmaya çalışıyordu. Sıcak su her şeyi alır götürürdü ama olmuyordu. Hala sakinleşemiyordu. Vücuduna dokunduğu her yerde kuzgunun izleri duruyor, onu düşündükçe vücudu arzuyla ürperiyordu. Kahretsin, nefret ediyordu kendinden. Kaşlarını çatarak ellerini duvara yaslayıp eğilmeye başladığında başını da aşağı eğdi. Öylece akıp giden damlaları izliyordu. Oyundu bu fazlası değil. Kullanacaktı onu. Zehirleyerek alacaktı intikamını. Nefret edecekti kendinden ama yinede bile isteğe gelecekti. Delirtecekti onu. Yanlışa koşmasını sağlayacaktı. Oyunun sonunda ölse umurunda değildi. Kendisine yaptıklarını bir bir ödeyecekti lanet kuzgun. Derin bir nefes aldı ve gözlerini tekrar kaparken dudaklarını yaladı. Lanet olsun etkisi devam ediyordu zira kafasında hala onun sesini duyabiliyor, gözleri kapalıyken dahi yüzünü görebiliyordu. Bacaklarını birbirine sürterken dudaklarını aralayıp başını geriye attı. Bekledi ve usulca hoş bir şarkıyı mırıldanmaya başladı.
Bu etkiden kurtulmalıydı. Bu yanlıştı. Onun Eren'i istemesi gerekiyordu. Tanrım kesin çıldırmış olmalıydı zira lanetlendiğine emindi. Ama istiyordu. Ellerini tekrar vücudunda gezdirmesini istiyordu. Onu sertçe sarmasını, vahşi öpücükleriyle mest etmesini. Isırmak, tırmalamak... Ah siktir sertleşmeye mi başlamıştı. Suyun buharı bedeninde dolaşırken vücudunda bir ürperti hissetti, sonra belinden sırtına doğru bir dokunuş. Ah gitmemiş miydi? Hala gözleri kapalıydı. Eğer tam şuanda onu kendine çekerse karşı koymayı düşünmüyordu. Karşı koysa da çok bir anlamı olmazdı nasılsa. Sırtından beline kadar dokunan parmaklar nazikliğini koruyordu. Birden inleyerek kısık gözlerini omuzun üzerinden arkasına çevirdiğinde korkarak doğrulup arkasını döndü.
"Ayaz."
Eren seksi bir pozisyondayken suyun vücudundan akışını izlemeye dalmıştı Ayaz. Kabinin ardında, elini uzatarak suyun buharından ısınan camın sıcaklığıyla dolup taşmıştı. İçer de inleyerek sertleştiğini fark ettiğin de daha fazla dayanamadan yanına gitti. Mırıldanmaya başladığında onun geldiğini fark etmemiş ve çoktan gözlerini kapamıştı Eren. Beyaz vücudu öylece karşısında durmuş, eğildiğinde yuvarlak kalçasını havaya kaldırmışken ona dokunmadan edemeyeceğini biliyordu Ayaz. Yavaşça parmaklarını sırtından beline doğru indirdiğinde çıkardığı sesler adeta sarhoş olmasına yetiyordu.
O karşısında durmuş sessizce Eren'i izlerken, diğeri oldukça korkmuş ve irkilmişti.
"Ne yapıyorsun burda?"
"Seni izliyorum."
"Fark ettiysen müsait değilim. içer de bekler misin?"
"Neden? Utanıyor musun yoksa? Daha önce çekinmezdin."
"Evet bir yüzyıl önce falan" Derken gözlerini devirip arkasını döndü. "Çık lütfen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümcül Saplantı (+18)
Novela JuvenilGünahlar ateşe dönüştü diye aşk özgürlükten vazgeçer miydi? O halde hangi bedende olduğunun ne önemi vardı? Lakin önemliydi işte. Derler ki: Uçsuz bucaksız bu gökyüzünün altında her birimiz küçücük birer kum tanesiyiz. O kadar varız ve dah...