Merabalar,, meraba, meraba yine ben ve sizi çok bekletmeden yeni bölümü paylaşıym dedim.. Eh ortalık biraz daha kızışmak üzere.. paylaştığım müzik bu bölümle uyumlu oldu bence.. umarım sizde seversiniz..
Ve unutmadan media da gördüğünüz bizim yeni karakterimiz...:D Keyifli okumalar..Yapamazdım çünkü onu getirmenin bir yolu yoktu. Yapamazdım çünkü giden geri gelmiyordu. Geçmişin hatalarını yok sayamayacağınız gibi pişmanlığın tepenize binmesini de engelleyemiyordunuz. Ve bu durumun en kötü yanıysa asla bir sonunun olmamasıydı.
Günahlar, daima bir işkence gibi anilarınızda sizi takip eder ve biran olsun nefes alsanız kuytusundan çıkıp geri gelmek için zaman kollardı. Kolluyordu işte.
"Neden geldin ha, neden sende ölmedin?" Bağırışlar çığlıklara dönüyordu tıpkı bir kabus gibi.
"Ben, ben..Yapamadım. Özür dilerim anne yemin ederim böyle olsun istemedim." Pişmanlığım, çaresizliğime karışıyordu.
"Defol. Bana anne deme,,defol seni görmek istemiyorum. Hayatımın sonuna dek bir daha yüzünü görmek istemiyorum." Gözlerindeki nefret beni yok etmeye yeterdi. Annemin gözlerinde gördüğüm dehşet beni gözünü kırpmadan yanan alevlere atacakmış hissi veriyordu. Kendi öz oğlunu.
Zaman tükeniyor, etrafımda dönerek dans edip alay ederken perişanlığım pişmanlığımın yakınından bile geçmiyordu. Hayatımı uydurma masallar gibi olmasa da, sıradan denecek kadar lüks yaşayacağımı zannederken kaderimde değişen o küçücük bir an beni kabuslarımın içinde boğuyordu.
"Anne nereye gidiyorsun? Tek başıma bırakma beni. Ne olur gitme? Yanımda kal korkuyorum yalnız bırakma beni ne olur terk etme. affet beni özür, özür dilerim..." Sesim hıçkırıklarıma karışıyordu.
"Sus nefret ediyorum senden konuşma. Öldü. Benim oğlum babasıyla birlikte öldü."
Bir şeyi kaybetmiş gibiydim. Çok önemli bir şeyi. Bu çok acı veriyordu. Nefes alamıyordum, nefesimi kesmişti o bir an, belkide nefes almayı unutmuştum. Ve nefes almamı sağlayan bir diğer insan kapıdan çıkmak üzereydi.
"Anne, anne gitme. Benim suçum değil ne olur bırakma beni. Gitme yalvarırım gitme. Beni yalnız bırakma... "
Ellerimin, dizlerimin ve yüzümün yara bere içinde olduğunu görmüyor muydun? Dokunmaya kıyamadığın beni, bu halde göremiyor muydun anne? Henüz dokuz yaşında küçük bir oğlun olduğunu görmüyor muydun? Seni bu denli deliye çevirecek günahım, hayatımın sonuna dek beni bir gölge gibi takip edecekti zaten. Bunu sen söylemesen de biliyordum. Yalnızlaştığımı yada ruhsuzlaştığımı. Kayboluyorum Gitme anne...
..................................
Gözlerinden yanaklarına süzülen yaşlarla açmıştı gözlerini tekrar. Yine, yeniden. Hayır yapamayacaktı. Hayır kurtulamaycaktı, hayatının sonuna dek kurtulamayacaktı bu kabuslardan. Yaşamak dediğin bu muydu Eren? Yoksa kendi kıyametinin sonrası mıydı?... Sahi hakikat dediğin neydi unutalı yıllar olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümcül Saplantı (+18)
Teen FictionGünahlar ateşe dönüştü diye aşk özgürlükten vazgeçer miydi? O halde hangi bedende olduğunun ne önemi vardı? Lakin önemliydi işte. Derler ki: Uçsuz bucaksız bu gökyüzünün altında her birimiz küçücük birer kum tanesiyiz. O kadar varız ve dah...